Edebiyat yazılısının bana geçirmesinin ardından hızla okuldan çıktım. Önce markete uğrayıp birkaç şey aldıktan sonra da hızla evin oradaki parka gittim.
Evet bugün salıydı!
Heyecanla saatimi kontrol ettim.
15.20
Çikolatalı gofretimden bir ısırık aldım. Gece boyu bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığı için park sular altında kalmıştı.
Survivor şartlarında hayata tutunmaya çalışarak karşıdaki banka oturdum.
Düğünden sonra onunla hiç konuşmamıştık. Bilmiyorum belki de telefonu kapalıydı ama attığım mesajlara cevap vermiyordu.
Telefonunun kapalı olmasını umdum.
İkinci gofretimi de bitirdikten sonra saate baktım.
15.35
Whatsapp'a girdim.
Son görülmesi bugün 13.48'di.
Ben: Verdiğin sözü mü unuttun yiğido şlkvfdsşjvns
Ben: Seni bekliyorum.
Derin bir nefes alıp suyumdan bir yudum aldım. Yağmur hafiften yağmaya başlasa da oturduğum yerden kalkmadım.
Birkaç dakika sonra bildirim sesi geldi. Heyecanla uygulamaya girdim.
Vitaminsiz: Gelemiyorum.
Kaşlarımı çatıp ekrana boş boş baktım. Çevrimdışı oluşuna da aynı şekilde baktım.
Ben: Ne demek gelemiyorum?
Uygulamaya girmedi.
Ben: Ali cevap ver.
Elim ayağım titremeye başlarken sinirle sms yazdım.
Ben: Ali cevap ver dedim.
Bir cevap alamayınca onu aradım. Defalarca çalmasına rağmen açmadı.
Sinirle telefonu çantama attım. Gelemiyormuş demek.
''Ulan yalancı şerefsiz!'' Bağırmama engel olamadım. Neyse ki parkta kimse yoktu.
''Allah belanı versin lan senin!'' Sinirle ayağa kalktım. ''Demek gelemiyorsun ha!'' Hızla yürürken karşıdaki ağacı gözüme kestirdim.
''Bundan sonra hiç gelme zaten şerefsiz!'' Yağmur hızını artırırken ağaca doğru koştum. ''Beni hayal kırıklığına uğratmaya hakkın yok lan senin!''
Hızla ağaca uçan tekme attım.
Bildiğin öylece duran ağaca gittim mal gibi tekme attım.
Büyük bir hızla yere düşerken acı bir feryat kopardım.
Sağ bacağımı tutup çamurun içinde ağlamaya başladım.
''Bacağım kırıldı!!'' Burnumu çekerek bacağımı karnıma çekmeye çalıştım ama acıdan yapamadım. Yağmur artık sağanak şeklini alırken bir daha bağırdım.
''Allah belanı versin Ali!'' Ayağa kalkmaya çalışınca çamura bir daha saplandım.
Hem üzerime deli gibi yağmur yağıyordu hem de çamurun içine iyice gömülüyordum. Ulan ben bu hallere düşecek insan mıydım be?
''Ne yapıyorsun orada?'' Başımı hızla kaldırdım. ''Çamur cilde iyi geliyormuş. Çamur banyosu yapıyorum.''
''Sana da iyilik yaramıyor ha!'' Kaşlarımı çatıp ağlamaya devam ettim. O da eğildi. ''Bağıran sen miydin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Comédie''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...