Ben: Gel kuçu kuçu
Vitaminsiz: Hav hav
Vitaminsiz: Dememi bekliyorsun?
Ben: Şlşkmfşklnklg
Ben: Müsait misin bugün karşim?
Vitaminsiz: Tövbe bismillah
Vitaminsiz: Eved
Ben: İyi o zaman bizim evin oradaki parka gelsene :)
Vitaminsiz: Neden awsu :)
Ben: Kırk yılın bi başı bir şey istedik he
Ben: Tamam gelme
Buna ters psikoloji denir. Kim mi der? Gözde Nietzsche.
Vitaminsiz: Allah belanı vermesin
Vitaminsiz: Geliyorum
Ehehehe.
Ben: Tamam ben de geliyorum
Ayağa kalkarken yerine sinmiş Damla'yı da kaldırdım.
''Yürü gidiyoruz. Geliyor.'' Başıyla onaylayıp sırıttı. ''Seni asla reddetmiyor. Bilmem, fark edebildin mi?'' Gözlerimi devirip mutfağa geçtim.
''Anne, Damla'yla parka gidiyoruz. Biraz yürüyeceğiz.'' Başıyla onaylarken düdüklü tencereyi açmaya çalışıyordu. Damla'nın beni takip ettiğini görünce evden çıkıp terliklerimi ayağıma geçirdim.
''Biraz özenli mi giyinseydin sanki?'' dedi. Ona boş boş baktım. ''Damla? Sanane benim giyinişimden? Hem ne varmış?'' Omuz silkti.
''Sadece hoşlandığın çocuğun karşısına böyle çıkmanı istemem.'' Koluna şaplak attım. ''Ne hoşlanması be? Uydurma.'' Yeniden omuz silkip ayakkabılarını ayağına geçirdi. Birlikte merdivenleri inmeye başladık.
''Bizi çapraz sorgulamaya falan mı sokacaksın?'' dedi. Evet, aynen öyle yapacağım. Çünkü bilmiyorum. Cevap vermedim. Birlikte bahçeden çıkarken Uğur'un sesini duyduk.
''Damla, bir baksana!'' Arkamı dönüp ters ters ona baktım. ''Bakamaz şimdi Uğursuz. İşimiz var.'' Bana, benim ona baktığım şekilde bakmaya başladı.
''Seninle muhatap olan mı var salak?'' Elf kulaklarım neler duyuyor! ''Salak mı dedin sen bana? Senin ben var ya!'' Ona doğru yürümeye başlarken o da bana doğru yürümeye başladı. Sanırım Yeşilçam'daki gibi ortada buluşup sarılacaktık.
''Hop hop! Ne oluyor orada?'' Bir sen eksiktin! Durup arkamı döndüm. Mustafa abi bahçe kapısından içeri giriyordu. ''Sanane abi?'' Bana kaşının birini kaldırıp baktı.
Allah'ım neden önemli şeyler olacağı zaman bir türlü olamıyor?
''Banane. Öyle mi?'' Bu defa Mustafa abi bana yürümeye başladı. Tövbe bismillah!
''Yaa!'' diye bağırdı etkisiz eleman Damla! ''Salsanıza bizi!'' Gülüp ona hak verircesine baktım. Helal kız.
''Sen bize bağırdın. Öyle mi?'' Mustafa abi rotasını çevirip Damla'ya yürümeye başladı. Bu gidişle parka gidemeyeceğiz biz.
''Hop hop! Ne oluyor orada?'' Dejavu mu yaşıyorum yoksa hayal mi duyuyorum?
Sanırım her ikisi de.
''Emir!'' diye bağırdım kendimi tutamayıp. Benim aşkım, bebeğim, bir tanem... Tamam tamam, susuyorum. Gülerek Mustafa abiyi tuttu. ''Hadi Mustafa. Yürü Mustafa. Seni döveceğim artık Mustafa. Pişt, sarı! Naber?'' Damla gözlerini devirdi. ''İyidir. Senden sarı?'' Emir aşkım da sarışın ya. Ehehehe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...