"Gelen çocuklar yirmi sekiz kişi. Yani herkes bir çocuğun elinden tutup ona okulu gezdirecek. Anlaşıldı mı?"
Anlaşılmadı.
Biz niye gezdiriyorduk ki!
"Hocam, ben biraz rahatsızım. Bu rahatsızlığımın çocuğa bulaşmasını istemem. En iyisi ben oturayım?"
"Turp gibi görünüyorsun Eryaman. Mazeret istemiyorum. Hiç kimseden!"
He onun için mi götümden nefes alıyorum?
Birkaç dakika sonra okul servisi bahçenin kapısının önünde durdu. İçinden ilkokula giden çocuklar inmeye başladı.
Hayır, sekizinci sınıfta olur anlarım. İlkokula giden çocuklara lise gezdirmek de neydi!?
Ayrıca çocuklar zombilerden bile daha korkunç yaratıklardır.
İnen çocuklar önümüzde sıra olmaya başlarken Tariz Selim bizim sınıftakileri yönlendiriyordu.
Ön sırada olan Egemen'in yüzündeki sinirli ifadeye güldüm.
"Hocam o kadar sınıf dururken neden biz yapıyoruz bunu?" diye isyan etti.
Yürü be koçum! Kim tutar seni?
"Sizin sınıfta konularda ilerideyiz de onun için. Bu sayede diğer sınıflar da size yetişecek."
Egemen bir şey demedi. Onun yerine her an poposuna tekmeyi geçirecekmiş gibi baktığı çocuğun elini tuttu.
Herkes sırayla bir çocuğun elini tutarken sıra bana geldi.
Bu üçüncü sınıfa gidiyorsa ben de ne olayım!
"Çocuğum sen kaç yaşındasın?" Kaşlarını çattı. "Neden herkes soruyor? On yaşındayım!"
"Sakin ol şampiyon. Küçük gösteriyorsun. Onun için sordum." Omuz silkti. "Hadi gidelim artık." dedi.
Bu defa kaşlarımı ben çattım. Bir dizimin üzerinde eğilerek çocuğun boyuyla boyumu eşitledim.
"Bak, burası benim mekanım. Buradan bana senin gibi bücür de dahil olmak üzere kimse emir veremez. Duydun mu beni?!"
Yutkundu.
Bunun üzerine sırıttım. "Hadi gidelim şimdi."
Herkes dağılırken ben ek binaya doğru ilerliyordum.
"Bu binada hem müzik hem de resim atölyesi var. Gel önce resim atölyesini gezelim. Orayı çok seviyorum."
Bizimle birlikte birkaç kişi daha resim atölyesine girdi. Bu odayı sevmemin başlıca nedeni boya kokuyor olmalıydı.
Tamam polis bey itiraf ediyorum. Tinerciyim.
"Hadi gel şimdi de müzik atölyesine gidelim." Başıyla onaylarken onu atölyeye getirdim.
"Davulu çalabilir miyim?" diye bağırdı.
Bu boyla o seni davul diye çalar.
"Gel hadi bir deneyelim." Onu davulun oraya götürüp eline tokmak verdim.
"Adın neydi senin?" Davula birkaç defa vurdu. "Metin."
"Aferin Metin, ben de Gözde. Hadi şimdi seni kapalı spor salonuna götüreyim." Ayağa kalktı.
Birlikte ek binadan çıkıp kapalı spor salonuna girdik. Basketbol antremanı yapıyorlardı.
Metin'in gözleri kocaman oldu.
"Oynayabilir miyim?!" Bu çocuk da iyice şımardı he. "İzin vermezler ki."
Tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Gözlerimi kısarak onu inceledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONOTON MU DEDİN
Humor''Hayatımın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne girdiğim bölümüne geçebilir miyim artık?'' diye bağırdım. Aynı zamanda kafama sert bir şeyin çarpmasıyla yere düştüm. Allah'ım ben ölümü kastetmemiştim niye böyle oldu şimdi? Soğuk zeminde...