Yıl bilmem kaç aylardan ayvalar çiçek açarken. Annemi hiç tanımayan ben camii avlusunda bulunmuşum. Adım Kadir soyadım yetimhaneden kaçıp dilencilerin eline düştüğümde dilencilerin elinden beni kurtaran "Baba" diye bildiğim Asım Kara'nın bana verdiği Kara... Kara Kadir... Yeraltı dünyasının acımasız patronu.
Bir zamanların sokak çocuğu, yüzü yaralı, kalbi kapalı, öksüz, yetim Kadir. Kimlerdenim? Nereden gelmişim? Anam kim? Babam kim? Hiç bilmedim. Açıkçası hiç de merak etmedim. Çünkü beni bırakıp gitmelerinin nedeni beni unutmak istemeleri. Beni unutmak isteyenlere kendimi neden hatırlatayım.
Bana sakın evlat unutulmaz savsatalarını sayıklamayın. On beş sene tüm dayaklara, kötü muameleye onlar gelip beni alırsa diye katlandım. Ama on beş senenin sonunda son gece yatakhanenin belalıları benim alnıma camı saplarken bizden sorumlu nöbetçinin yüzündeki zevki görünce artık canıma tak etti ve yetimhaneden kaçtım.
Bir kaç gün köprü altında takıldım. Sonra bir grup benim gibi çocuk beni de peşlerine takıp bir eve götürdüler. Ev dediysem ne kapısı var ne de bacası. Rüzgar bir yerden girip bir yerden çıkıyordu. Yarı aç yarı tok günler geçerken bir adam geldi hepimizi topladı. Bize yemek verdi. Bir de bizim kalktığımız yere nazaran daha sıcak bir oda. Yer şiltelerinden de yatak. Sonra da karşılığında da bizi sokaklarda mendil sattırmaya başladı.
İşte böyle arabalar arasında dolaşıp mendil satarken kocaman siyah bir arabanın camı açıldı ve bana bir tomar para verdiler, karşılığında mendil de almadılar. Ben paraları alıp saklamaya çalışırken yakalandım. Bizi alıp götüren Muhittin'in yardımcı köpeği Kaya beni kolumdan tutup tartaklamaya başladığı noktada arabadan dev gibi bir adam indi ve Kaya'nın elini tuttu. Kaya önce diklenmeye kalktı sonra baktı ki gücü yetmeyecek koşarak uzaklaştı.
Böylece ben manevi babamla tanışmış oldum. Acımasız, kalpsiz Asım Kara. Beni önce yanına aldı. Beni takip etti, sınadı. Bana güvenebileceğini anlayınca da yüzümde ki yarayı daha bir bakılabilir hale getirmek için ameliyat yaptırdı. Sonra beni okuttu. En sonunda da nüfusuna alıp oğlu ilan etti.
"Bizim meslekte sevmek olmaz. Hem onu hem kendini yakarsın" derdi hep. Sevmememiş mi? Sevmiş, hem de deli gibi ama ne evlenmiş o kadınla, ne de çocuk yapmış. Ölünceye kadar baktı Aysel'ine. Sonra kaldığı yerden ben devam ettim Aysel Anneye bakmaya. Hala daha da bakmaya devam ediyorum. Üzülünce, içim sıkılınca soluğu onun yanında alıyorum. Derdimi, sıkıntımı ona anlatıyorum. Ondan akıl alıyorum.
Asım Baba kendisine kurulan pusuda bir kahpe kör kurşunla öldü. Çok uğraştık ama döndüremedik hayata. Sonra yerine ben geçtim vasiyeti gereği. Yakamoz Şehrinin ve Yakamozya'nın en ünlü karanlık yüzü olmaya.
Adımı bilen çok ama yüzümü gören bir elin parmaklarını geçmez. Yalnızlık alın yazım, bu kötü yol kaderim. Ben doğarken hayata bir sıfır yenik başlamıştım ama Asım Baba kaderimi değiştirdi, yeniden yazdı adeta. Sonuç yaptığım kötülüklerin elbet bir gün bana bir dönüşü olacak. Hayat döngüsü içinde karma denen bir gerçek var. Ne ekersen onu biçersin elbet.
Tabii ektiklerimi biçene kadar ben daha fazlasını ekmeye devam ediyorum. En son vaka muhasebecim. Çaktırmadan götürmüş çakal herif. Daha karşıma gelir gelmez bülbül gibi şakıdı geri zekalı. Madem yedin bu b.ku azıcık arkadında durda "Yedi ama hakkıyla yedi" diyelim şerefsiz. Meslektaşlarının adını da kötüye çıkartıyorsun. Önce Rafet biraz tozunu alacak sonrası...
— Abi valla bak çocuğum hasta...
— Sus lan sus bari destekli at. Evli bile değilsin ki ne çocuğu... dan bir yumruk attı Rafet suratına. Sanırım elmacık kemiği artık yok. Estetik bile kurtarmaz o suratı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
General FictionÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...