Hayatımın en zor günlerinden birisi de Büşra'nın taburcu olduğu gündü. Beni bırakmak istemedi. Ben de onu. Ağlayarak ayrıldık birbirimizden ve hafta sonları görmeye gideceğime dair söz verdim ona ama bu hafta sonu imkansızdı çünkü Enver ve Manolya'nın düğünü vardı.
Hem kız hem de erkek tarafı olarak erkenden kalkıp hazırlandım. Önce Enver, ailesi ve çalışma arkadaşlarıyla beraber uzun bir konvoy yaptık. Davul zurnamız da hazırdı. Yol boyu davul zurna çaldı biz de arabalarda oynadık. Manolya'nın apartmanın önünde dondurucu soğuğa rağmen göbek attık, gelenlerle beraber.
Enver'den önce yukarı çıktım. Annesi ve babasını yalnız bırakmamak adına. Kapıyı Enver'e açmadım. "Kapı açılmıyor enişteee" diye bağırdım kapının ardından. Zarfı kaptıktan sonra da onu içeri alıp ben annelerini de alıp dışarı çıktım.
Normal bir düğün. Bunlar bir düğünde olması gerekenlerdi. Ben de böyle evlenmek istemiştim ama... Aklıma kendi tamamlanmamış düğünüm geldi. Gözümün ucuna kadar gelen yaşları geri yolladım. Akşamları yiten aşkımın ardından yetirince ağlıyordum zaten, şimdi ne yeri ne de zamanıydı.
Düğünün yapılacağı salonda beni bir sürpriz bekliyordu. Selim babamı da alıp gelmişti. Babam yavaş yavaş koltuk değnekleriyle yürümeye başlamıştı.
Romantik bir müzikle salona giriş yaptı Manolya ve Enver. Ben Manolya'nın nikah şahidiydim. Annesi ve babası dışında çok fazla kişi yoktu Manolya'nın tarafından.
Evetler söylendi imzalar atıldı ve ilk danslarını yaptılar. Sonra dans müziklerine bizde eşlik etmek için piste çıktık. Ben ilk dansımı babamla yaptım. Sonra Selim beni dansa kaldırdı. Biz dans ederken bir garson yanımıza yanaştı ve benim yanımdan geçerken kulağıma eğilip;
— Yenge Kadir Abinin selamı var. Düğün mahvolsun istemiyorsan yerine oturacakmışsın, dedi ve servisine devam etti.
Ulan Kadir burda da mı? Bunca polisin içinde de mi? Selim'den izin isteyip garsonu kolundan tuttum ve servis kapısından içeri soktum. Tüm garsonların ve mutfak personelinin şaşkın bakışları altında;
— Söyle o Kadir denen dingile benimle daha fazla uğraşırsa o kaleyi de onu da dümdüz ederim, dedim ve kolumdan çekilmek suretiyle o soğukta incecik bluz ile dışarı sürüklendim. Öğle arasında girdiğim bir butikte bulmuştum bu kıyafeti. Parlak, rose rengi, tamamen pul işli (tamam hiç tarzım değil ama nedense çok beğendim) bir etek, fil dişi renginde, evaze tiril tiril bir bluz, bluzün manşetlerinde de eteğin pullarından bir sıra. Ayağıma da nude tonlarda stiletto alınca kıyafet tamamlanmıştı.
Kapıyla onun arasında kaldığım için soğuk bana işlemiyordu, hatta ateş basıyordu;
— Dingil karşında ne söyleyeceksen yüzüme söyle, dedi sağlam koluyla beni kapı ile arasına iyice haps ederken. Ayağımdaki yüksek topuklu ayakkabılara şükrettim en azından yüzüne bakabiliyordum.
— Boşanmak istiyorum, dedim gözlerinin içine bakarak. Bakmasaydım iyidi ama. Dudaklarıma doğru eğildi öpecek gibi yaptı öpmeden durdu;
— Emin misin?, diye sordu fısıltıyla. Ağzımı açtım;
— Eminim, dedim ama sesim fısıltı gibi çıktı. Gözlerimin içine baktı;
— Eninde sonunda beni affedeceksin sevgilim, dedi ve dudaklarıma dudaklarını değdirip;
Uslu uslu oyna. K.ç.n başın ayrı oynamasın. Ben de düğünü dağıtmayayım karıcığım, dedi beni kapının önünde öylece bırakıp uzaklaşırken. Arkasından "Canın cehenneme" diye bağırıp içeri girdim. Adi herif kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyordu ama atladığı nokta ben fare değil kurttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
General FictionÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...