Arkamdan bön bön baktığının farkındaydım. Bugün Kadir Kara olarak Black in Black'te olacağım için makyöz geldi. Rafet'te kızı bizim barmaid kızın yanına götürmüştü.
"Abi hazırlanacağım öğleden sonra götürür müsün?", demiş Rafet Abiye. Yahu hazırlansan ne olacak, sopaya elbise giydirsen de sopa sopadır işte.
Bense Kadir Kara olarak yine siyahlara bürünmüştüm. Özel dikim takımım ve el yapımı ayakkabılarımla tam bir iş adamı gibi görünüyordum "yersen" yemezsen baş komiserim gargara yap. Zaten anladığım kadarıyla bu kıza aşıktı herif gözü ondan başka bir şey görmezdi. Ben de uzaktan onları izleyip yol haritamı ona göre çizecektim.
Kızları bara Yekta götürecekmiş. Rafet Abiyle biz önden gittik. Barı ne zamandır teftiş etmiyordum. Müdürle biraz konuştum.
Barda ki en önemli kural uyuşturucu yasaktı. Müşteriler mekana girerken uyuşturucu köpeklerinin yanından geçiyordu. Çift taraflı özel siyah perdenin arkasında duruyordu köpekler bakıcılarıyla beraber. Köpekler siyah, bakıcıları da siyah giyimli oluyorlardı. Müşteriler fark etmiyordu ama köpekler uyuşturucunun kokusunu hemen alıyor, tespit edilen kişi içeriye girdiği anda paket edilip arka kapıdan dışarı atılıyordu her kim olursa olsun.
Kendimi ve mekanımı tehlikeye atamazdım. Tuzak kurulmasına da müsaade edemezdim. Müdürle biraz sohbet ettik. Burada her şey yasaldı. Yakamozun en pahalı ve en elit barıydı Black in Black. Müdüründe de bunun getirdiği bir özgüven ve y.v.ş.klık vardı. Herifi hiç sevmiyordum ama bu işi ondan daha iyi kotaracak kimse yoktu Yakamoz'da.
Barı kapatan hanzo fiks içki ve dansçı kızlar istemiş. İçkilerin içeriği aynı ama renkleri farklı olacaktı. Ekstra içki isteyen cebinden ödesin, demiş ki umarım taşkınlık yapan çıkmaz diye düşündüm. Bazen ekstra fatura gidince taşkınlık yapıp diklenen müşteriler oluyordu. İşletme yasal olunca yasal yasal konuşuyorduk. Bırakın tozunu almayı, sesimizi bile yükseltmeden salıyorduk ama eğer yollarımız kumarhanede hasbel kader çakışırsa o zaman tadından yenmiyordu parasız kalmaları.
Yavaş yavaş millet gelmeye başlamıştı. Ben de özel locama çıktım. Tüm mekanı gören tek noktadaydı benim locam. Mimarıma özel yaptırmıştım. Önce kız erkek karışık iyi giyimli bir grup geldi. Sonra bir grup daha derken mekan ufak ufak dolmaya başladı. Enver Komiser içeri girerken izlendiğini hissetmiş gibi kafasını kaldırdı göz göze geldik. Alayla selam verdi aynı alaycılıkla selamını aldım.
Sonra personel kapısından çıkan Yektay'ı gördüm. Pırıl hemen arkasındaydı, bara geçti. Pırıl'ın arkasında ise parlak siyah deri, varla yok arası bir kıyafetle zayıf ama afet bir şey girdi. Daha önce buralarda gördüğüm kızlara benzemiyordu. Şaşkın muhasebeci ise görünürde yoktu. Salak her halde korkup gelmemişti. Tam Rafet'i çağırıp soracaktım ki baş komiser elini kaldırdı kızda kolunun altında ki koca çantayı eline alıp el salladı ve o koca topuklara rağmen koşarak komiserin yanına gitti.
Şimdi bu afet bizim çenesi düşük muhasebeci Çiçek miydi? Yok daha neler. Gözünde o kocaman gözlükleri yoktu. Kafasının tepesinde öbek gibi duran tiftik tiftik saçları yoktu. Onun yerine beline kadar ipek gibi dalgalanan, ahenkle dans eden saçlar vardı. Giydiği kıyafet zaten hayal gücüne gerek kalmayacak şekilde tüm vücudunu gözler önüne seriyordu. Barda ki erkeklerin çoğunun arkadaşı olduğu belliydi o yüzden Enver dışında herkes göz ucuyla beğeniyle süzmüştü. O çoğunluğun dışında kalanlar ise Enver gibi gözlerinden alev çıkarak süzüyorlardı kızı.
İçimden gelen bir dürtü "İn aşağı, üzerine ceketini giydir, arabaya bindirip eve yolla", diyordu. Adını bilmediğim, daha önce duymadığım bu his beni aşırı derecede rahatsız etti. Allah'tan Rafet yanıma geldide o his dağıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
Ficción GeneralÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...