MİKASA

14.9K 863 149
                                    

Eve dönmeden giyecek bir şeylerde alalım istedim. Akşama gazetecilere poz verecektik ne de olsa. "Gerek yok Aysel Anne halletti", dedi ağzımı kapattı. Umarım annem abuk sabuk bir şeyler hazırlamamıştır diye düşündüm kendi kendime. Bir şey desem üzerime sıçrayacaktı biliyorum o yüzden sustum.

Eve gelince doğru odasına çıktı. Biraz sonra bir sürü insan geldi ve korumaların gözetiminde onun odasına gittiler. Sert bir şekilde koruma şefine bakınca;

— Abi Aysel Anne göndermiş, dedi bana korkarak. Başımla çekil işareti yaptım. Birazdan benim makyözüm geldi. Çalışma odası olarak dizayn edilen odanın özel bölümüne geçtik. Siyah lenslerim ve kapanan yaram, siyah takım elbisemle bu geceye hazırdım.

Çalışma odasından çıktığımda hala gelmemişti. Biraz sonra yukarıdan aşağı bembeyaz bir tulumla indi. Saçları sıkı sıkı toplanmıştı. Gözlerinin güzelliğini vurgulayan bir makyaj yapmışlardı. Yine berrak okyanuslara dönmüştü gözleri. Şeffaf ve asi.

Boyundan bağlı tulumun muhtemelen arkası yoktu. Belinde sarı metal bir zincir vardı, bileğinde sarı metal bir bileklik, kulaklarında yine sarı metal küpeler. Annemin işi ise bu kıyafet bu metaller kesin altındır, diye düşündüm. Belindeki zincir için bir şey diyemedim çünkü kıyafetin kendi aksesuarıydı.

Yavaş yavaş aşağı indi. "Bir kadın bu kadar güzel olmamlı" diye düşündüm. Akıllara zarardı çünkü. Gözümün içine baktı. Eğildim sehpanın üzerinde duran kutudan nikah yüzüklerimizi çıkarttım.

— Sonsuza dek seni seveceğime, sadece bu dünyada değil öbür dünyada da sana karım diyeceğime, ömrüm yettikçe sayacağıma ve senin üstüne başka çiçek koklamayacağıma şerefim ve namusum üzerine yemin ederim, diye yemin edip yüzüğü sol yüzük parmağına takıp elinin üstünü öptüm. Kutunun içinden diğer yüzüğü aldı;

— Sonsuza dek, ömrüm yettikçe sadece bu dünyada değil öbür dünyada da seni seveceğime, sayacağıma sana kocam diyeceğime tüm kalbimle yemin ederim. Sen benim kocam, benim diğer yarımsın, dedi ve yüzüğü takıp elimi öptü.

— Keşke bu gece evde kalabilseydik, dedim alnına minik bir buse koyarken.

— Canım artık gazetecilerin karşısına çıkma vaktimiz geldi de geçiyor bile. Bu gece şu işi ve en önemlisi Enver'in ağzını kapatalım ve düğünümüzü yapalım, dedi başını göğsüme dayarken.

— Çiçek Enver'e hala kıl oluyorum biliyorsun değil mi?, dedim çenesinden tutup başını kaldırırken. Şimdi göz göze bakıyorduk.

— Canım sen yoktun o vardı. O benim için bir abi gibi... diye söze başladı sözünü kestim.

— Ama güzelim o seni kardeşi gibi görmüyor onu ne yapacağız dedim öpmek için eğilirken. Kendini hafifçe geri attı;

— O onun bileceği iş. Ben bana evlenme teklifi ettiği gece ona açık ve net söyledim. Ben ona onun bana baktığı gözle bakmıyorum. Benden vazgeçmesi gerektiğini söyledim. O yüzden canım benim makyajımın hayatı daha fazla tehlikeye girmeden çıkalım, dedi ve arkasını dönüp bana o muhteşem sırtını sergiledi. Yutkundum. Tam tahmin ettiğim gibi tulumun arkası yoktu. Belinden ve boynundan gelip sırtında birleşiyordu. Üzerine kısa beyaz bir kürk giydi. (Hamiş: Kürk dediğine bakmayın o imitasyon kürk. Çiçek tam bir hayvan dostu gerçek kürk hayatta giymez) baktım kendime gelip peşinden hızlıca yürümeye başladım. Tüm Yakamoz'un ağa babalarını peşime takan, korkudan titreten ben onun peşinde Mecnun'a dönmüştüm. Başımı sağa sola salladım. "Ayvayı hanutuyla yedin koçum, geçmiş olsun" dedim içimden.

Restorana sanki gizlice gidiyormuşçasına arka kapıdan girdik. Garsonlardan biri kürkünü aldı ve vestiyere götürdü. O incecik tulumla donması gerekirken vakur bir edayla oturdu ve menüyü incelemeye başladı.

Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin