Biraz kırgın, biraz da küs indik uçaktan. O da ben de geri adım atmıyorduk. Eve kadar hiç konuşmadık. Evin bahçe kapısından arabayla girince tüm adamlarımı, araba yoluna sıralanmış, ellerindeki gül yapraklarını ve pirinç tanelerini arabanın üstüne atarken bulacağımı hiç düşünmemiştim.
Bu organizasyon kesinlikle annemin işiydi. Bu bile yüzümüzü güldürmedi. İkimizde hala daha birbirimize kızgın, inatla konuşmadığımız gibi arabanın tavanına düşen pirinç tanelerinin sesinin güzelliğine, romantizmine rağmen birbirimizin yüzüne dahi bakmadık.
Kapıya geldiğimiz zaman ise küçük meleğim elinde kocaman bir sepet gülle karşıladı bizi.
— Anne, baba evinize hoş geldiniz, dedi gülümseyerek, neşeyle. Elindeki gül sepetini aldım ve Çiçek'in eline tutuşturdum. Ben de onu kucağıma aldım. Boynuma sarıldı, o küçücük burnunu gömdü omuzuma;
— Sizi çok özledim baba, dedi ağlamaklı.
— Biz de seni çok özledik kızım, dedim sıkıca sarılırken. Büşra kucağımdayken sırayla herkese sarıldım. Çiçek Büşra'yı almak için hamletti ama vermedim. İçeri girdik. Koltuğa oturdum, Büşra'yı da dizime oturttum;
— Anlat bakalım biz yokken neler yaptın?, diye sordum ilgiyle. Çiçek yanımıza oturdu ve uzanıp Büşra'yı kendi kucağına alırken;
— Bana ceza vermek için sakın kızımı kullanma, dedi sadece benim duyabileceğim bir sesle. Tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım;
— Benim yanımda olduğun müddetçe bizim kızımız. Kapıdan tek başına çıktığın anda ise hiçbir şeyin, dedim beni kırdığı gibi onu kırmak adına. Sesini çıkartmadı sadece düşmanına bakar gibi yüzüme baktı ve;
— Bak sana neler getirdik, dedi kucağında Büşra yokmuşçasına ayağa fırlayıp kapının önünde duran eşyaların yanına giderken. Büşra paketleri açarken anneme döndü;
— Anne biz üzerimizi bir değiştirsek. Malum yol yorgunuyuz. Hemen aşağı ineriz, dedi bana tek kaşı havada bakarken. Başıyla merdivenleri işaret etti.
Peşine takıldım, yukarı çıktık. Kapıyı kapatır kapatmaz yakama yapıştı;
— Kara beş güzel günün üzerine ne bu şimdi? Birlikte olduk, karın oldum diye bana hükmedeceğini mi sandın?, diye bağırdı. Ellerini yakamdan ayırıp tuttum;
— Uçakta bana söylediklerin neydi? O güzel beş günün üzerine bana layık gördüğün "Sin di iyli viyi biyli bir mifyisin Kidir" müdür?, dedim sesimi inceltip onu taklit ederek. Tüm siniriyle beni alkışlayarak;
— Bravo Kadir gerçekten bravo. Ben sana kötüsün mü dedim? Ben sana katilsin mi dedim? Ben sana "Ben seni böyle sevdim" demek istedim. "Ne olduğunun benim için önemi yok Kadir", dedim sana. Ben seni her halinle seviyorum ki bunu daha önce de söylemiştim amaaa beni kızımla tehdit edersen o zaman iki elim yakanda olur Kara. Gözünün yaşına bakmam, ciğerini sökerim, diye bağırdı ellerini ellerimden kurtarıp tekrar yakama yapışırken.
— İnatla federal büroya dönüyorsun Çiçek. Ne yapmamı bekliyordun?, dedim isyan ederek.
— Ya kaç gündür beraber nerede çalışıyoruz paranoyak herif. Sen de onlarla çalıştın, ifşa mı oldun?, diye bağırdı bu seferde.
— Ben seni korumak adına girdim o işe. Yoksa bana ne federal bürodan, dedim hırsla.
— Kadir lütfen bir kere ya bir kere bana güven. Hayatında bir kere birine güven, dedi yalvarırcasına.
— Sana güveniyorum, dedim ama yüzüme şöyle bir baktı;
— Ağzın başka gözlerin başka söylüyor Kadir. Beni sevdiğin kadar, bana güvenmezsen bu evlilik zor yürür. Bu arada Büşra için özel protokol istiyorum. Aynı hak ve eşit şartlara sahip olacağız, Büşra üzerinde. Şayet bu evlilik yürümezse, senin onun babası olduğun kadar ben de annesiyim ve haftanın kaç günü sen de kalıyorsa, o kadarında da ben de kalacak. Ayrıca, 18 yaşına geldiği zaman, kimde kalacağına kendi karar verecek, dedi kırgın bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
Genel KurguÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...