Hastanenin arkasında kullanılmayan eski acil çıkış kapısının önüne geldiğimizde araçlardan indik. Herkes maskeliydi. Eski koridor direk acil servise çıkıyordu. Acil Çiçek'in dediği gibi ana baba günüydü. Kimseye görünmeden yavaşça acil çıkış kapısına yöneldik ve merdivenlerden çıkarak hastanenin içine dağıldık. Bir tek ben ve Rafet Abi asıl gizli olan bölüme geçmek için bodrum kata indik. Bizi korumak için iki kişi peşimize takıldı.
Kalorifer kazanının yanındaki gizli kapıya gelince Rafet Abiyle bakıştık. Kapıyı ben açmak için hamlettim ama arkamdaki çelimsiz çocuk beni itti ve kapıyı elindeki minik bir aletle açtı.
İçeri girdik. Hastaneyi bizden iyi biliyormuş gibi bir hali vardı. Önden gidip bize yol gösterdi. En üst kata gelince acil çıkış kapısından çıktı ve duvara dayanarak yürümeye başladı. Koridorun sonundaki kapının önüne gelince bizi durdurdu. Kapıyı aynı yöntemle değil bu sefer şifre çözücüyle açtı.
"Lan bu velet her şeyi bizden daha iyi düşünmüş maşallah" diye düşünürken ben, kolumdan tutulup odaya çekildim. Oda da anladığım kadarıyla kameralar vardı çünkü duvara yapıştırdı beni, Rafet Abi de onu takip etti. Duvara yapışık bir şekilde elinde ki bilgisayarla bir şeyler yaptı. Kameraların ışığı söndü. Sonra yere toz serpti yerde lazerle belirdi. Adi herif lazerli alarm sistemi kurmuştu.
Parendeler atarak karşı duvara gitti, şifre çözücü ile lazeri de kapattı ve bize baş parmağını kaldırıp "Tamam" işareti yaptı. Hastanenin hemen hemen her yerinde dinleme cihazları olduğunu keşfetmişti Çiçek. O yüzden konuşamıyorduk. Ses kaydımız olursa işimiz zordu ve Selim iti soyulmuş olduğunu kesinlikle anlardı.
Masanın başına geçti, üstündeki bilgisayarı açtı. Üçüncü denemesinde bilgisayara girmeyi başardı. Ben şaşkınlıkla çocuğa bakıyordum. Kimdi bu zeka küpü ve ne zamandır bizde çalışıyordu. Hırsız gibi bir şeydi. Hareketleri, aletleri. İyice araştırmak gerekiyordu bunu. Yine de bu yaptıkları, duruşu bana yabancı gelmiyordu. Birini çağrıştırıyordu ama beynim bulmayı reddetiyordu inatla.
Elinde ki hafıza çubuğunu bilgisayara taktı ve dosyaları indirmeye başladı. Bu arada bize de başıyla dolabı işaret etti "Bakın" dercesine. Ulan bu velet kesin yürek yemiş patrona emir verecek cesaretinin olmasının başka türlü bir izahı olmaz!
Rafet ise sanki benden emir almışçasına sessizce dolapları karıştırmaya başladı. Dolaplardan birinin içinde gizli bir kasa buldu. Bunu görünce beni çağırdı. Kasa açmak benim ilgi alanlarımdan birisi değildi. Sağına, soluna bakarken velet bilgisayarı kapatıp yanımıza geldi. Kasayı inceledi, sonra da elindeki şifre çözücünün de yardımıyla kasayı açtı.
Tüm gizli belgeler bu kasanın içindeydi. Dosyaları çıkarttı, tek tek resimlerini çekti. İşin ilginç tarafı ise bulduğu sırayla dosyaları tekrar kasaya yerleştiriyordu. Çok dikkatli hareket ediyordu.
Dip dibe duruyorduk kasanın önünde. Çok hafif bir koku geliyordu bana Çiçek'i hatırlatan ama o olmazdı değil mi? Yoksa olabilir miydi? Hastaneye girdiğimizden beri yaptıkları, hal, hareket ve tavırları göz önünde bulundurulursa evet bu kesinlikle benim sevgili karımdı.
Deminden beri çelimsiz velet dediğim kişi benim gözümden sakındığım karımdı. Ulan Çiçek sen beni en sonunda sinir hastası yapacaksın ya da kalpten öbür tarafa yollayacaksın.
Sesimi de çıkartamıyordum. Maskenin arkasından kaşlarımı çattım ama içim soğumadı, kolunu tuttum sıkıca yüzüne baktım. Maskenin ardından gözleriyle "Şimdi değil" dedi. Başımı sola yatırdım ve sağa doğru hafifçe döndürdüm, küt etti boynum. Sesi duyunca yutkundu ve kolunu kurtarıp işine devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
General FictionÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...