Yasin kızı arka koltuğa yatırdı. Mecburen eve doğru yola çıktık çünkü küçük hanımın uyanmaya hiç niyeti yoktu ve nerede oturduğunu bilmiyorduk. Gerçi bilsemde onu bu halde evinde tek başına bırakmaya gönlüm razı olmazdı.
Eve gelince Yasin kızı yine kucakladı, benim eve getirdiğim hanımları misafir ettiğim odaya taşıdı ve yatağa yatırdı. Odanın kapısını kapatıp odalarımıza dağıldık.
Rüya bana inanılmaz derecede tanıdık geliyordu. Hali, hareketleri, mimikleri yani filmden değil başka bir yerden. Öyle saf, öyle masum bir tarafı vardı ki içimden onu koruyup kollamak geçiyordu, bir abi gibi. Yine şu Çiçek zehirinden beni kurtaracak birini bulamamıştım. Kafam karman çorman uyuya kalmışım.
Sabah kendimi yine Çiçek'in kollarında görerek uyandım. Kendime küfür ede ede eşofmanlarımı giyip koruda koşuya çıktım. Soğuk havaya rağmen bir saat durmaksızın koştum ama içim hala soğumadı.
Eve girdiğimde Rüya uyanmış, akşamki kıyafetlerinin üzerine benim fermuarlı hırkalarımdan birini giymişti. Beni görünce utanarak;
— Umarım mahsuru yoktur, üzerim inceydi biraz üşüdüm de, dedi üzerindeki hırkayı göstererek. O biraz minyon, ben biraz iri olunca hırkanın kollarını iki kere koca koca kıvırmıştı, boyuda neredeyse dizlerine kadar inmişti, çok sevimli gözüküyordu.
— Önemli değil, dedim omuzlarımı silkerek.
— Akşam için özür dilerim. Başınıza bela oldum. Çekimler uzun sürdü, yemek yiyemedim. Aç karnına şarap çarptı sanırım, dedi yanakları kızararak.
— Olsun herkesin başına gelebilir. Şimdi iyisindir umarım, dedim gülümseyerek.
— Ya iyiyimde dün akşam umarım kafanızı çok şişirmemişimdir. Yani sarhoş olunca çenem düşer benim, dedi sıkılarak.
— Yoo çok fazla bir şey anlatmadın. Sadece beş yaşına kadar yetimhanede büyümüşsün, sonra ailen seni evlat edinmiş falan biraz özele girdin ama, dedim tek kaşımı kaldırıp.
— Yapmayın, dedi elleriyle yüzünü kapatıp. Normalinde kimseye anlatmadığım bir şeydir. Kimse bilemez bu ayrıntıyı. Neden size anlattıysam, dediği noktada elinde koca bir kupayla Çiçek mutfaktan çıktı ve salona girdi. Muhtemelen odasına gidiyordu. Bizi görünce bir Rüya'ya bir bana baktı sakince;
— Günaydın, dedi ve yoluna durmaksızın devam etti. Aklıma sabah beni uyandıran rüya gelince hırsımdan;
— Kahvaltı hazır mı?, diye sordum biraz sert bir şekilde. Durdu, gayet sakin bana döndü, tek kaşını kaldırdı ve;
— Üzerime vazife olmayan işlere burnumu sokmamam için defalarca uyarıldığımdan dolayı bilemiyorum, dedi burnunu yine havaya dikip. Ulan o burnu bir alacaksın off...
Ulan bir soru sorduk insan gibi "Bilmiyorum" dese olmaaaz illa beynimi s.k.c.k Allah'ın manyağı. Bu kadar çanlamaya o çene nasıl bu kadar küçük kalabilmişti acaba? Hayret-engîz bir şey.
— Sadece "Bilmiyorum" bence yeterli bir cevap, dedim dişlerimin arasından. Umursamaz bir şekilde bana baktı;
— Bilmiyorum, dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Giydiği o salaş, göbeği açık sweatten dövmesinin haresi gözüküyordu, gidip öpmemek için insan üstü bir çaba sarfediyordum. Ulan illa bir taraflarını açacak manyak karı. Rüya ise şaşırmış vaziyette bir ona bir bana bakıyordu.
— Muhasebecimiz, diye açıklama yapma gereği duydum nedense. Yandan sırıtarak;
— Sadece muhasebeciniz mi?, diye sordu alayla. Hırsla;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Açan Çiçek (#Tamamlandı)
Ficción GeneralÇiçek Solmaz ince, uzun boylu ama bir o kadar da sert bir kız. Hasta babasına bakmak için küçük bir muhasebe ofisinde çalışıyor. Mahalleden en yakın arkadaşı Enver Sarı. Baş Komiser Enver Sarı... Ay sonunu getiremediğinde yanında olan canı sıkıldığı...