“Yaklaşık 1.5 günümüz var. Yarın akşam aradığımız adamlar burada olacak.” elindeki broşürü Steve'e gösterdi. “Adamlar hakkında bir bilgimiz var mı?”
“İki kişiler. Biri 1.90 diğeri 1.75 boylarında. İkisi de esmer ve gözleri kahverengi. Kısa olan deri, hardal renkli bir ceket ve gömlek, uzun olan ise siyah bir tişört ve pantolon giyiyor. HYDRA için çalışıyorlar.”
“Tahmin ettiğim gibi.”
“Hail HYDRA, Capsicle. Asla peşimizi bırakmayacaklar.” Broşürü bırakıp kafasını cama yasladı.“Aç mısın? Bir yerlerde duralım mı?”
“Hayır, gerek yok ama yine de teşekkürler. Ben biraz kestireceğim. Akşam ben kullanırım.”Steve kafasını salladı ama karşı çıktı. “Bir buçuk günümüz var dedin. Gece yolda olmamıza gerek yok. Yol üzerinde bir pansiyonda kalabiliriz.” Steve Tony'nin tepkisi ölçüyordu mavileri kahverengilerden hiç ayırmadan.
“Peki, o zaman ama bu uyumamı engelleyemez.” Steve güldü ve sürmeye devam etti.
***
“Hey, geldik.” Tony gözlerini kırpıştırarak “Ne? Ne çabuk?”
“Geceyi burada geçireceğiz.” Steve'in parmağıyla işaret ettiği yere baktı.Burası tam Steve'lik bir yere benziyordu. Eski ama bir o kadar da sağlam duruyordu. Duvarlara tırmanan sarmaşıklar mavi binaya renk katıyordu. “Güzele benziyor. Peki” pansiyonu gösterdi “Buraya mı gelecekler?”
"Tahminler o yönde." omuzlarını silkti "Gelmezlerse bile bize kalacak bir yer olmuş olur."Tony bunu tartıp kafasını salladı. Arabadan inip dağılmış saçlarını düzeltti ve gözlüğünü taktı. Steve bu gece karanlığında gözlüğe ne ihtiyacı olduğunu bilmese umursamadı ve peşine düştü.
“Hoşgeldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?” dedi resepsiyondaki kızıl saçlı kadın. “Selam. Bizim tek kişilik iki odaya ihtiyacımız var. Acaba odalar da sizin kadar güzel mi?”
Steve gözlerini faltaşı gibi açmış Tony'e bakıyordu. Ne yapmaya çalışıyor bu? diye düşündü. Kız kızararak “Teşekkür ederim, efendim. Odalarımızın güzelliği konusunda sizi temin edebilirim.” Tony meşhur yarım gülüşünü yaptı ve onu izleyen Steve'e döndü.
Fısıldayarak “Ne oldu?”
“Hiçbir şey.”
“Neden öyle bakıyorsun?”
“Nasıl?”
“Sanki-”“Üzgünüm, efendim. Elimizde sadece iki kişilik odalarımız var.” Tony kadının dediklerini düşünüp Steve'e sormadan karar verdi. “Tamam, olur.” Steve yine faltaşı gibi açılmış gözleriyle Tony'i izliyordu.
Oda alım işlemleri bittiğinde kadın odaları göstermek için onlarla birlikte çıktı. “5 numaralı oda.” anahtarları Tony'e teslim ederken “Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa buradayım. Aramanız yeterli.”
“Teşekkürler, tatlım.” Steve'in hâlâ ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. İçindeki garip duyguyu bastırmaya çalışıp içeri girdi. İçeri girdiklerinde Tony kendini mutfağa attı.“Sence burada alkol var mıdır? Bence olmalı.” mutfağı karıştırırken ona bakan Steve ile göz göze geldi. “Alkol mü? İçmeyi bıraktığını sanıyordum.”
“Evet ama bazen kaçamaklar iyidir.”
“Hiç de değildir. Olsa bile içmene izin vermezdim.”
“İzin vermek mi?”. Tony güldü ve devam etti “sen benim bakıcım değilsin, biliyorsun değil mi?”
“Biliyorum tabii. Eğer bakıcın olsaydım her gördüğün kızla flörtleşmene izin vermezdim.”Steve Tony'nin gözlerine baktı ve bir sessizlik oluştu “hava almaya çıkıyorum.”
Sarışın adam odadan çıktıktan sonra derin bir nefes aldı. Ne yapıyorum ben? Neden başkalarıyla flörtleşmesini umursuyorum? Ben deliriyor muyum? "Dikkatini flörtleşmeye değil göreve vermeli." bunu sesli söylediğinde yanından geçen çift ona garipçe baktı.
Pansiyondan dışarı adım attığında gecenin soğuduğunu fark etti ve ellerini cebine koydu. Tepeden ışığı vuran ayı ve yıldızları izliyordu. Omzuna çarptığı adamdan özür dilemek için arkasını döndü. O adamdı. Aradıklarından biri.
Aklına dolan felaket senaryoları Tony'i merak etmesini sağlamıştı. Acelesini belli ettirmeden yanından sıyrılıp geçti. Adamın görüşünden uzaklaşınca odaya hızla koştu ve kapıyı açtı.
“Be-” hemen konuşmaya başlayan Tony'nin ağzını eliyle kapattı ve fısıldadı “Burada. Aradığımız adamlardan biri. Diğeri nerede bilmiyorum. Silahlı. Dikkatli olmamız gerek. Şimdi ağzını açacağım ama bana bağırma.” Tony başını salladı.
Elinin baskısı dudaklarından çekilince yutkundu ve zırhının eldivenini giydi.
“Giriş kapısına ben çıkıyorum sen arka kapıyı hallet.”
“Tamam. Kendine dikkat et.”
“Endişelenme, Rogers. Bana bir şey olmaz. Sen dikkatli ol.” şu durumda bile atışabiliyorlardı ya Steve'in aklı almıyordu.
Tony ön kapıda bekleyen adamı gördü ve karanlığa çekildi. Adamın içeri girmesini bekleyip arkadan saldıracaktı. Adam merdivenlere doğru yürüdü. Giriş kapısından içeri girdiği anda Tony peşine düştü. Takip edildiğini anlayan adam adımlarını hızlandırdı. Tony de onunla beraber hızlanıyordu.
Dayanamayıp bir hışımla adamın sırtına atladı. Adamın elindeki silah patlamıştı. “Tony!” Steve'in sesi pansiyonun diğer ucunda yankılanıyordu. Hayır, hayır ona bir şey olmasın. Steve'in oradan oraya 5 saniyede nasıl geldiği bilinmezdi ama gelmişti işte. Tony'i adamın sırtında canlı bir şekilde görünce “Teşekkürler, tanrım!”
Patlayan silah adama isabet etmişti. HYDRA'nın intihar yöntemlerinden biri daha. Tony adamın üstünden kalktı ve etrafındaki insanlara baktı. “Defolun pansiyonumdan! Hemen!”
***
Valizlerini aldıkları gibi kapı dışarı edilen Steve ve Tony gülmekten kırılıyordu. “Za-zaten hiç beğenmemiştik deyişin” Steve bir kahkaha daha patlattı. “Hatırlatma! Karnıma ağrı giriyor!”
Tony de gülmekten kıpkırmızı kesilmişti. İkisi de biraz sakinleştikten sonra “Ee nerede kalacağız?”
“Arabada tabii ki.”
“Çok yorgunum nerede kalırsak kalalım fark etmez.” dedi Steve esneyerek.Arabaya binip koltukları yatar pozisyona getirdiklerinde ikisi de derin bir oh çekti. “Yorucu gün, ha?”
“Evet. Bu kadarını beklemiyordum doğrusu.”
“Ben de.”“Teşekkürler tanrım, demek? Ne için dua etmiştin?” Steve yanıt vermeyip gülümsüyordu. “Cevap vermeyecek misin? Peki ben de meraktan çatlarım.”
“Bence cevabı zaten biliyorsun. İyi geceler, Tony.”Tabiki de cevabı biliyordu. Ama Steve'den bunu duymak garibine gitmişti. “Senden duymayı isterdim. Sana da iyi geceler, Steve.” Gülümsemesini bastıramayıp kafasını cama çevirdi.
(düzenlendi)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moondust | stony
Fiksi Penggemar«they love eachother, they just have some stuff to work out.»