the dream

1.9K 119 48
                                    

Tony gözlerini açtığında yanında uyuyan Steve'i gördü. Uzun kirpikleri hafifçe değen gün ışığıyla daha da güzel görünüyordu. İçine sıcak bir his yayıldı ve üzerindeki örtüyü kaldırdı. Hâlâ giyiyor olduğu sweatshirtü gördü ve sıkıca sarıldı. Steve'e bakmaya başladı.

Steve omzuna değen parmakla uyandı. “Hey, uyan koca adam.” Steve gözlerini kırpıştırarak uyandı. “İyi uyudun mu?”
“Evet. Harikaydı.” İkisi de koltuklarını doğrulttu
“Seninle konuşmam gerek. Dün gece hakkında. Söylediklerin... Söylediklerini duydum.” gülümsedi ve gözlerini Steve'e kitledi. “Ben de senden hoşlanıyorum. Ve ben de bu arkadaşlığı ileri götürmek isterim.” Tony gözlerini Steve'den ayırmıyordu. Steve büyük bir rahatlamayla yanıt verdi “Sen ne zaman hazır hissedersen o zaman ileriye gidebiliriz.”

uyarıldınız
Tony elini Steve'in göğsüne koydu ve daireler çizerek aşağıya inmeye başladı. “Ya ben çoktan hazırsam?” eli kasıklara indiğinde Steve'in gözündeki maviler kararmaya başlamıştı. Esmer adam pantolondaki kabarıklığa ulaşınca okşamaya başladı. İkisinin de ağzından küçük inlemeler kaçıyordu. Tony öteki eliyle Steve'in saçlarını kavrayıp yüzünü kendine çevirdi. Öpüşme her saniye daha da ateşleniyordu. İşin içine diller de girdiğinde Tony'nin inlemeleri yükselmişti. Elleri pantolonun düğmelerine gitmiş onları açıyordu. Steve de pantolonun çıkmasına yardım ediyordu. Tony'nin pantolonu da çıktığında Steve'in kucağına oturdu. Steve Tony'nin boynuna öpücükler konduruyor bazen ise ısırıyordu. “Becer beni.” dedi Tony yalvaran bir tonla. Steve daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. “Tony,”

Tony, Steve'i duyduğunda “Hey, uyan koca adam. Ben buradayım.” Steve'i nazikçe sarstı ve uyandırdı. Steve yerinden sıçrayıp kafasını tavana çarptı. “Sakin ol, yaşlı adam. Sadece uyanmanı istedim.” Steve şaşkın gözlerle etrafa bakıyordu. “Sen- nasıl?” üzerindeki battaniyeyi yavaşça kaldırıp bacaklarına baktı. Fısıldayarak “buradalar?”
“Kimden bahsediyorsun?” Steve aceleyle kapıyı açtı ve çıktı. “Tuvaletimi yapmam gerek!”
“Kaç yaşında adamsın biraz daha tutamaz mıydın be?”
“Dediğin gibi yaşlıyım!” Tony bıkkınlıkla kafasını cama yasladı.

Eve varmalarına az kala Tony konuyu yeniden açtı “Pekiii bana şu rüyadan bahsetmek ister misin?”
“Hayır.”
“Hadi ama, Rogers. Benim adım geçti bilmek elbette hakkım!”
“Hayır, değil.”
“Ben meraklı biriyim bana bunu yapma!”
“Bilmez olur muyum. Ama hayır.”
“Peki, söyleme.” Tony kollarını bağlayıp oturdu. “Küstün mü?”
“Belki.”
“Dinle, Tony. Anlatamam. Özür dilerim ama anlatamam. Belki sonra.”
“İyi be anlatma. Ben bir şekilde öğrenirim.” Steve güldü “Beni makineye bağlayıp beynimle mi oynayacaksın?”
“Nereden bildin?” Steve'in yüzü bir anda düştü “Şaka yapıyorum, Steven. Bu senin özelin.”
“Teşekkür ederim, Anthony.”
“O isimden nefret ediyorum.”
“Tamam, tamam. Peki ya 'Tiny'?”
“Hahaha sen ve mükemmel kısa boy şakaların. Ne zaman bunu bırakacaksın?”
“Sen uzayınca.” Tony, Steve'in karnına yumruk attı ve tabiki Steve'e etki etmedi.

Eve vardıklarında Natasha onları karşıladı. “Hoşgeldiniz, çocuklar!” ikisine de sarıldı “görev nasıldı?” İki adam da birbirine bakıp gülümsedi “Beklediğimden daha iyiydi” dediler senkronize bir şekilde. Natasha bir şeyler döndüğünü anlamış gibi gülümsedi. “İyi bir ikili oldunuz.” Tony gelir gelmez yine laboratuvarına indi ve çalışmaya başladı.

Steve kitabına gömülmüş bir şekilde kanepede oturuyordu. Natasha yanına kuruldu. “Nasıl gidiyor?”
“Harika! Şimdi adam-”
“Kitabı sormadım, şaşkın. Sen nasılsın?” Steve kitabına geri döndü “Fena değil.” Natasha saatlerce zor dayanmıştı zaten artık susmayacaktı. “Neler dönüyor?”
“İkiniz de garipsiniz. Ne yaptınız? Öpüştünüz mü?” heyecanla ekledi “Yoksa seviştiniz mi?” Steve yanaklarının kızardığını hissediyordu “Hayır! Yoksa Tony bir şey mi dedi? Ne dedi?” Natasha yarım gülüşle “Anlatman gereken bir şey mi var?” koltuğa iyice kuruldu. “Dinliyorum.” Steve pes ederek her şeyi anlattı.

“Vay be.” kızıl saçlı kadın pür dikkatle arkadaşını dinliyordu. “Bu kadar.”
“Beklediğimden daha çok şey yaşamışsınız. Daha ne olmasını bekliyorsun? Git ve şansını tekrar dene!” Steve buruk bir şekilde Natasha'ya baktı. “Nat, eğer olmadıysa- bunca seferde- belki de olmaması gerektir. Belki de birbirimize uygun değilizdir.” Natasha gözlerini devirdi “Saçmalama Steve. Sen Tony'den Tony de senden daha iyisini bulamaz. Siz birbiriniz için yaratılmışsınız.” Steve iç çekti “Hayır, Natasha! Eğer birbirimiz için yaratılmış olsak şimdiye kadar birlikte olmuş olurduk. Tek yaptığım onunla konuşmak için cesaretli olamayıp onu üzmek! Nasıl yapabilirim? Söyle bana, Nat.” gözlerinden akan yaşları aldırmadan “onu aklımdan çıkarmam gerek. Lütfen. Lütfen, Nat bana her zaman yaptığın gibi bir randevu ayarla. Lütfen.” Natasha, Steve'in çaresizliğini hissedebiliyordu. Arkadaşına sarıldı “Şşş geçti.” Koca adam kollarında ağlarken kendini zor tutan kadın Steve'in yüzünü kendine çevirdi. “Tamam. Birini ayarlayacağım. Ama fikrini değiştirirsen sana yardım etmek için burada olacağım.”

“Başka da bir şey olmadı.” Rhodey bıkkın bir şekilde nefes verdi “Siz iki aptal da bir şey yapmadınız öyle mi?” Tony yanıt vermeyip ayaklarına baktı. “Eğer hislerini dile getirmekte zorlanıyorsan başka bir yol bul. Mektup yaz mesela! Eski kafalı biri olduğunu biliyorsun. En iyi yol budur.” Fikir Tony'nin aklına yatmıştı. “Teşekkür ederim, Rhodes.” arkadaşına sıkıca sarıldı. “Benim arkadaşım olduğun için çok şanslıyım.” Rhodey güldü “Biliyorum.”

Tony masanın başına oturdu, kağıt ve kalemi eline aldı. “Ne yapıyorum ben?” tam vazgeçmek üzereyken aklından yaşadıkları bir film şeridi gibi geçti. Kalemi eline alıp yazmaya başladı.

moondust | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin