birthday

892 77 90
                                    

“Bizimkileri aradın mı?” Tony evde dört dönüyordu. Bir yukarı bir aşağı koşuyor, elinde bir şeylerle geri dönüyordu. “Aradım. Yarım saate gelirler.”
“Siktir, yarım saat mi?!”
“Diline dikkat et.”

Morgan ağzındaki biberonla Tony'e baktı. “Bir şey yok tatlım. Gel seni giydirelim.” kızını kucağına aldı “Steve sen süslemeleri hallet. Hızlı olursan iyi olur.” yukarı çıkıp odaya girdi.

“Peki ya bu?” Morgan her kıyafete omuz silkiyordu. Tam bir diva. Bu huyunu kimden aldı bilmem. “Peki, Morgan Rogers-Stark. İstediğinizi seçin.” dolabın önünden çekildi.

Morgan emekleyerek dolaba geldi ve eline birkaç bir şey alıp beğenmediklerini fırlattı. Etrafı mahvetmekte eline kimse su dökemez. Sonunda aradığı şeyi bulmuş olmalı ki babasının yanına döndü.

“Bunu mu giymek istiyorsun? Peki, küçük hanım.” kızının kıyafetlerini kollarından çıkarıp yenilerini giydirmek üzere eline aldı.

“Neredeymiş benim minik prensesim?” Clint kollarını açıp yerde oturan kıza koştu. Morgan da emekleyerek ona geliyordu. Kavuştuklarında ikisi de güldü, Clint küçük kızı öptü.

“Bir yaş ha?” Sam elindeki kutularla içeri girdi “Çok çabuk büyüyor.” Steve ve Tony'e sarılıp içeri girdi.

Doğum günü ne zamandı bilmiyorlardı aslında. Kaç aylık olduğuna göre bir şeyler uydurmuşlardı. Büyüyünce bunu sormamasını istiyordu ikisi de.

“Morgan, neden oyuncakları fırlatıyorsun?” küçük kız kafasını kaldırıp Tony'e baktı. Kelime dağarcığı pek gelişmiş olmadığından ve her bunu söylediğinde babasının yumuşamasını sağladığından “Baba.” dedi.

Odadakiler şaşkınlıkla bebeğe baktı “Konuşabiliyor mu?”
“Elbette, o benim akıllı kızım.” Tony küçüğün yanına gidip yanağına öpücük kondurdu. Morgan sakallar onu gıdıkladığı için boynunu içeri çekti.

“İyi ki doğdun, Morgan!” herkesin alkışlaması ve üzerinde yanan mumlarla gelen pasta Morgan'ın önüne koyulmuştu. Gürültüden ve ateşten biraz korktuğu için Steve'e sokuldu ve kafasını karnına gömdü.

Alkışlar kesildiğinde ve herkes sessizleştiğinde Morgan kafasını kaldırıp önce etrafa sonra pastaya baktı. “Hadi üfleyelim.” Tony kızının yanına oturdu.

Üflemek ne? Morgan şaşkınca babasının büzülmüş dudaklarına baktı. İkisi de pastaya yaklaşıp mumları üflemişti. Şaşırtıcı olan şu ki mumlar sönmüştü. Bu Morgan'ın anlayabileceğinden fazlaydı. Her zamanki gibi umursamamayı tercih etti “Mama.”

Mama, su ve baba... Başka bir kelimeye dili dönmüyordu. Ama derdini anlatmaya yetiyordu değil mi? Önemli olan da buydu zaten. Pastaya uzanıp bir parça koparmaya çalıştı.

Başardı da. Küçük yumruğunu pasta ile doldurmuş ve ağzına götürmüştü. Ağzını çikolataya bulayıp küçük ısırıklarla pastayı yiyordu.

Tony kalkıp mutfağa gitti ve kesilmiş pastalara döndü “Bunu yapacağını biliyordum. Bu yüzden başka bir pasta daha aldım.” misafirlere tek tek dağıtıp kızının yanına oturdu.

“Sana canavar olduğunu söylemiş miydim?” elindeki pastayı alıp tabağa koydu ve ellerini sildi. Morgan ağlamaya başlamak üzereyken eğilip avucuna öpücük kondurdu “Pastanı geri vereceğim, birtanem. Sadece temizlenmemiz gerek.”

Pastayı çatalla alıp kızına yedirirken Rhodey'e döndü “Şu yeni kız nasıl?” arkadaşına göz kırpıp gülümsedi “Size alışabildi mi?”

moondust | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin