next time

2.3K 165 86
                                    

Kasisten geçerken Tony yerinden zıplayıp uyandı. “Siktir!”
“Özür dilerim, seni uyandırmak istememiştim.” Tony arabanın tavanına vurduğu kafasını ovuşturuyordu. “Ne zamandan beri yoldayız?”
“Pek uyku tutmadı. Yaklaşık gece 4'ten beri.”
“Neden beni uyandırmadın? Sıkılmışsındır.” Steve gülümsedi “Çok huzurlu görünüyordun.” Tony ilk gün Steve'e dediklerini hatırladı ve gülümsedi.

“Kalacağımız eve yaklaşık yarım saat var. Parti ne zaman?” Tony esneyerek yanıt verdi adama “Broşürde akşam 8 yazıyor. Tebrik etmeliyim teslimat için dikkat çekmeyecekleri bir yer seçmişler. Bu yüzden eve gidip hazırlanmak ve yemek yemek için zamanımız bolca var.” Steve başını sallayıp onayladı.

Eve vardıklarında bavulları bagajdan indirdiler. “Güzel bir yere benziyor.”
“Evet,” dedi Steve ve ekledi “ama sanırım buranın güzel bir resepsiyonisti yok.” Tony'i arkasında bırakarak eve gitti. Yine aynı konu. Tony elini alnına koydu “Ne zaman laf sokmayı bırakacaksın?” ve Steve'in peşinden gitti.

Steve bavulunu yatağa koyup tişörtünü çıkardı. Sıcak su olması için dua etti. Ağrıyan kaslarına harika gelen sıcak su onun kurtarıcısıydı.

“Neden bu resepsiyonist-” Tony, Steve'i üstsüz olduğunu bilmeyerek odaya dalmıştı. Vay be. “Üzgünüm ben- ben bilmiyordum.”
“Sorun değil. Duşa girecektim. Sen de girmek istersen- yani ben bekleyebilirim.”

“Hayır, hayır sen gir ben bekleyebilirim.” Tony odadan çıkıp hızla mutfağa girdi ve tezgâha yaslandı. Derin bir nefes aldıktan sonra ellerini gözlerine kapadı. Hayır, o olmaz. Olamaz.

Steve duştan çıktığında Tony bekliyordu. “Pek fazla sıcak su kalmadı.” dedi ve yüzünü düşürdü. “Endişelenme, olanla yetinirim.” Tony de duşa girdiğinde Steve yemek hazırlamanın gerek olduğunu düşünerek mutfağa girdi.

Esmer adam çıktığında burnuna dolan güzel kokuyu takip etmeye başladı. “Pancake mi? Favorim.” mutfağa girip masayı hazırlayan Steve'i inceledi. Sarışın adam son pancake'i de tabağa koyup ellerini iki yana açtı “Ta-daa” Tony güldü “Yemek yapabildiğini bilmiyordum.”
“Artık biliyorsun. Gel otur.” Karınlarını doyurup biraz sohbet ettikten sonra gidecekleri yer için hazırlandılar.

***

“Adam hâlâ görünürlerde yok.” Tony etrafını dikkatle inceleyip duruyordu. “Burada otururken görme ihtimalimiz yok.” dedi ve ayağa kalktı Steve. “Gel benimle.” elini Tony'e uzattı ve piste çekti. “Ne yapıyorsun?! Ben ünlü biriyim tanınabilirim!”

“Benim baktığım taraf seni göremez. Diğer tarafa gelecek olursak alınma ama bana göre epey kısasın. Yani onlar da seni göremez.”
“Öyle mi bay süper asker?” Steve gülerek önündeki kısa adama baktı. “Öyle.”

“Dans etmeye devam et yoksa tekmelenmemesi gereken bir yerine tekme atacağım.” Steve kahkahasını bastırmaya çalışırken bu kadar sinirin küçücük adama nasıl sığdığını merak etti ve dans etmeye devam etti.

“Görebiliyor musun, bay zürafa?”
“Görünürde kimse yok. Yer değiştirelim.” döndüklerinde Steve etrafı incelemeye başladı. Hâlâ kimseyi göremiyordu. Tony'nin aksine.

“Siktir, Steve! Adam beni fark etti ama tanıdığını sanmıyorum. Dikkatle bana bakıyor. Yüzümü saklarsam anlayacaktır.”
“Ne yapacağız?”
“Hızlı düşün! Hızlı düşün!”

Tony kendi kendine emir veriyordu. Aklına bir şey gelmişcesine gözleri parladı. “Öp beni.”

“Ne?”
“Yüzümü gizlemem gerek seni aptal. Aksi tak-” Steve, Tony'nin lafını bölüp öptü. Adamın arkasını döndüğünü gören Tony ayrıldı “Arka kapıya gidiyor.” dedi. Gözleri Steve'in dudağının kenarında kalan ıışıltıya takıldı. Neden dudaklarına bakıyordu ki? Arkasını dönüp ilerledi. "Bir sonraki sefere lafımı bölme.”

Steve yerinde kaskatı kesilmişti. Bir sonraki sefere mi dedi o?

Bir sonraki sefere mi dedim ben? Tony adımlarını hızlandırdı ve arka girişe doğru yol aldı. Steve Tony'nin peşinden giden adamı gördü ve koşmaya başladı. Peşine iki adam takılmıştı. Hani burada sadece bir kişi olacaktı?! Kalabalıktan uzaklaştıklarında arkasındaki adama tekme attı. Ötekinin bıçağa uzandığını gördüğünde bileğini kavradı ve durdurmaya çalıştı. Kasığına tekme atıp yere düşürdü. Bu sırada bir çizik almıştı ama çok önemsemedi. Tony'nin gittiği yeri saptamaya çalıştı.

Siktir yine mi? Tony'nin karşısındaki adamın silahı vardı. Bileğine ulaşıp zırhın eldivenini giydi ve yumrukladı. Dua edin Fury'nin size ihtiyacı var yoksa buradan canlı çıkamazdınız orospu çocukları! Adam bayılınca arkasına döndü ve öteki adamın bileklerini kavradı ve bacaklarının arasına tekme attı. Öteki adamı da etkisiz hale getirdiğinde Steve yanına gelmişti.

Elinin tersiyle alnını sildi “Burada biraz yardımın dokunabilirdi.”
“Senin peşinden gelenleri kim halletti sanıyorsun?”
“Ne? Hani bir kişiydi?”
“Ben de anlamadım. Fury'i ara buradaki en yakın ekibi gönderip bunları alsın.” Tony'nin gözleri arkaya kitlenmişti. “Ne? Nereye bakıyorsun?” Steve arkasını döndüğünde dört kişi ile karşılaştı.

“Melinda May. SHIELD'dan.” kadın rozetini gösterip diğer ajanlara işaret verip yerdeki adamları aldırdı. “Hizmetiniz için teşekkür ederiz.”

“Bekle, siz baştan beri buradaydınız ve tüm işi bir mi yaptık? Neden?”
“Bu gizli bir bilgi.”
“Coulson seni hasta orospu çocuğu.”
“Hey,” dedi sert bakışlı kadın “onun hakkında düzgün konuşsan iyi edersin.” görüp görebileceğiniz en havalı çıkışı yapıp gitti. Tony'nin ağzı açık kalmıştı Steve ise gülmekten bayılacaktı.

***

Eve döndüklerinde Steve yatağa oturmuş dinleniyordu. “Hey, yaralandın mı?”
“Hayır, iyiyim.”
“O zaman tişörtünün neden kırmızı olduğunu nasıl açıklayacaksın, seni moron?”

Steve yakalanmıştı. Gözlerini devirdi “Çok büyük bir şey değil sadece bir çizik.”
“Kapa çeneni ve tişörtünü çıkar. Ben ilk yardım çantasını alıp geliyorum.” eğer Tony'i dinlemezse öleceğini bilen Steve tişörtünü çıkarıp yatağa attı.

Esmer adam çantayla içeri girdi ve yatağa oturdu. Pamuğa tentürdiyot dökerken “Ciddi bir şey olmadığına emin misin, bana pek öyle gelmedi de. Neyse ki halledebileceğim bir şey. Senin tarafında olduğum için şanslısın.” Tony meşhur yarım gülüşünü yaptı ve Steve'e baktı. Sarışın adamın içi ısınırken soğuk pamuk vücudunda gezindi.

“Sen ve şu, adı neydi, Ajan 13? Sharon evet Sharon. Nasıl gidiyor?”
“Ne? Biz birlikte değiliz. Oluru yok gibi.”
“Üzüldüm. Özel biri yok mu?” Steve güldü “İster inan ister inanma ama hayatını paylaşacak birini bulmak çok zor.”

“Bilmez miyim.”
“Sen şanslısın ama Pepper var.” Tony buruk bir gülümseme ile yanıtladı “Biz bitirdik. Yürümüyordu. İkimiz için de en iyisi bu.”
“Bilmiyordum, özür dilerim.”

Adam elini havada salladı. "Bu hiç kimsenin suçu değil."

Tony pamuğu yaraya sürerken “Acırsa söyle.” Steve yavaşça kafasını salladı. Esmer adam işini dikkatle yaparken Steve onu izliyordu. Tony yavaşça kafasını kaldırdı ve gözleri buluştu.

Kahverengiler maviliklerde boğuluyor ama yardım istemiyordu kimseden. İkisi de tüm gün böyle kalabilirdi. Ne yapıyorsun bana. Steve'in yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Dudaklarını Tony'ninkilere yaklaştırdı.

Tony gözlerini kapatmış bekliyordu. Santimler kalmıştı kavuşmalarına. Zilin sesiyle ikisi de irkilip uzaklaştı.

“Ben en iyisi kapıya bakayım.” dedi ve kapıya koştu esmer adam. Kapıyı açtığında kimse yoktu ama gülüşmeler duyabiliyordu. Kapıyı sertçe kapadı ve kendi kendine söylendi “Çok az kalmıştı, her şeyi mahvettiniz!”

Sakinleşip odaya döndü ve eşikten kafasını uzattı “Hey, uhm yemek yapabilen tek kişi sen olduğuna göre, ben biraz açım.” güldü “kimi kandırıyorum ÇOK AÇIM. Yiyecek bir şeyler hazırlayabilir misin?” Elini karnına koyup okşadı. Tony böyle bakarken kimse hayır diyemezdi. Steve de demedi ve mutfağın yolunu tuttu. Bir sonraki sefere.

(düzenlendi)

moondust | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin