don't be late

1.8K 123 35
                                    

Steve aynaya bakıp ceketini düzeltti. Kravat almak için dolabına gitti ve seçenekleri inceledi. Hepsini bir bir eledi. Bugün hiçbir şeyi beğenemiyordu. Kafanı dağıtman lazım, Rogers. Kendine gel. Kravat bulamayınca Tony'e sormak aklına geldi. Koşarak laboratuvara indi.

Tony bilgisayarının başına oturmuş bir şeyler yapıyordu. “Hey, ne yapıyorsun?” Tony aceleyle kağıdı sakladı. “Hiç- hiçbir şey. Sen ne yapıyorsun?” Steve'i baştan aşağı süzdü. Takım elbise içinde daha büyüleyici görünüyordu. “Senden kravat isteyecektim. Benimkiler biraz, nasıl denir? Eski moda.” Tony güldü ve Steve'i odasına çıkardı. “Bakalım nelerimiz varmış.” kravatlarını tek tek çıkarıp yatağa serdi. “Kırmızı olan güzelmiş.”
“Bence de ama mavi senin rengin.” açık mavi kravatı eline aldı ve gösterdi “gözlerini ortaya çıkarır.” Steve güldü ve başıyla onayladı. Tony kravatı açıp Steve'in boynuna astı.

“Pekii bu görünüşü neye borçluyuz?”
“Neden? Normal bir günde böyle giyinemez miyim?”
“Tabiki giyinebilirsin.” kravatı dikkatle bağlıyordu “ama seni tanıyorum. Sen giyinmezsin.” Steve güldü. “Randevum var.” Tony bir an kaskatı kesildi. “Tony?” Tony tekrar dünyaya döndüğünde “Senin için sevindim. Kimmiş bu şanslı kız?”
“Ben de tanımıyorum dürüst olmak gerekirse. Natasha ayarladı.” Tony kravatı bitirince adamın göğsüne yavaşça vurdu. “İyi şanslar.”
“Teşekkür ederim.” gülümsedi ve odadan çıktı. Tony ise olduğu yere oturup kalmıştı.

Steve restorana vardığında kadın oturmuş onu bekliyordu. Steve'in geldiğini görünce ayağa kalktı. Steve masaya yaklaştı ve elini uzattı “Ben Steve Rogers.”
“Joyce Brandon.” ikisi de gülümseyip yerine oturdu. Garson yanlarına yaklaşıp “Siparişlerinizi şimdi mi alayım sonra mı?”
“Daha karar vermedik.” dedi kadın ve gülümsedi.

Tony'e benziyor diye düşündü Steve. Kesin bilerek yaptı. Esmer kadın konuşmaya başladı “Bak, sen buraya pek isteyerek gelmiş gibi görünmüyorsun. Endişelenme, ben de istemedim. Yani seninle bir sorunum yok gayet yakışıklı birisin aslında. Ben- ben sadece erkeklerden hoşlanmıyorum. Burada ne işin var diye sorabilirsin ki haklısın da.” kadın güldü “Natasha'yı biliyorsun. Herkese birini ayarlamak ister. Biz Nat ile birkaç yıldır arkadaşız. Bana hep birini bulmak istiyor. Ona eşcinsel olduğumu söylemedim çünkü-” kadın yutkundu “ondan hoşlanıyorum. Tanıştığımız günden beri.” Steve kadını şaşkınlıkla dinliyordu. Joyce'un gözleri dolmaya başlamıştı “Arkadaş olarak başladığımız için bunu her şeyi mahvedeceğini düşündüm. Senin de bildiğin gibi şuan sevgilisi var.” Joyce konuşmakta zorlanıyor gibiydi. “Belki de aşk tavsiyesi alacağın en son kişi benim ama- Geç kalma, Steve. Hiçbir şey için.” Steve yanaklarını ıslatan gözyaşlarını hissedebiliyordu. Joyce Steve'in elini tuttu. “İnsanları çok kolay anlayabilirim. Psikoloğum sonuçta. Şimdi senden kalkıp pişmanlıklarını düzeltmeni istiyorum. Benim gibi olma.” kadın buruk bir gülümsemeyle konuşmasını bitirdi. Steve gözyaşlarını silip ayaklandı “Teşekkür ederim, Joyce. Bunu hiç unutmayacağım.” kadına sarılıp restoranı terk etti.

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda koşarak arabasına gitti ve eve doğru yol aldı. Geç kalma, Steve. Hiçbir şey için. Steve eve vardığında koşarak laboratuvara indi “Tony!” her köşeyi gezdi ama Tony'i bulamadı. Oturduğu bilgisayarın yanına gitti ve bakındı. Steve'e. “Bu da ne?” mektubu zarfından çıkarıp okumaya başladı.

Nasıl başlayacağımı bilmiyorum doğrusu. Rhodey bunun daha kolay olacağını söylemişti ama pek farkı yok gibi. Hislerden bahsetmek dünyanın en zor şeyi olabilir. Her şeyin en başına dönelim. Küçüklüğümden beri seninleydim ben. Sen beni bilmiyordun belki ama Howard ve benim sana olan hayranlığım bitmezdi. Senin hikâyelerinle büyüyüp seni babamdan daha çok örnek aldım. Hatta belki de daha çok sevdim. Bir gün seni buzdan çıkaracaklar deseler inanmazdım ama ona da şait oldum. Başta pek anlaşamasak da benim için hep özel bir yerin oldu. Bu görev de özel yerin neresi olduğunu fark etmemi sağladı. Seni çok seviyorum, Rogers. Her şeyden çok belki de. Sen benim tek kaçışım, yağmurda sığınabileceğim tek güvenli yer, huzur bulduğum yuvamsın. Sen benim için aynı şeyleri düşünmüyorsan anlarım. Gerçekten. Sadece bunları söyleyip biraz da olsa rahatlamak istedim. Ama şundan emin olabilirsin. Seni hep seveceğim. Son nefesime kadar.
Senin Tiny'n

Steve bugün yeterince ağlamıştı zaten. Ama bu mektup koskoca adamı yerle bir etmeye yetmişti. Bulduğu yere çöküp ağlamaya başladı. Bir süre sonra destek alarak ayağa kalktı ve ana salona koştu. “Nerede? Tony nerede?” Bruce Steve'in yanına koştu. “Be- ben bilmiyorum. Tony nerede?!” diye diğerlerine bağırdı. Rhodey koşarak içeri geldi “Sakin ol, Steve. Evine gitti. Biraz kafa dinlemesi lazımmış.”
“Hangi ev? Bana adres ver.” Rhodey eline geçirdiği kağıt kaleme adresi yazdı ve Steve'e verdi “Endişelenme.” Steve koşar adımlarla dışarı çıktı ve taksi çevirdi.

Tony eve geldiğinde kendisini zar zor içeri attı. Ne düşünmüştün aptal. Seni sevmeyecekti. Kimse sevmeyecek. Duvarda yardım alarak odasına gitti. Burada olmayı seviyordu. Paparazzilerden, hayattan kaçabileceği tek yer burasıydı. Rhodey'den başkası da bilmiyordu zaten. Yatağa oturdu ve gözyaşlarının akmasına izin verdi. Mektubu orada bıraktığını hatırlayınca kendine vurdu. Steve onu görürse hayatı mahvolur. Gidip Rhodey'i aramanın en iyi fikir olduğunu düşündü. Ayağa kalkmak için kendini zorladı ve duvardaki telefona ulaştı. Rhodey'nin telefonunu çevirdi ve beklemeye başladı. Kapının çaldığını duyduğunda telefonu öylece bırakıp kapıya gitti.

Endgame'e kadar bölüm yayınlamayacağım :(

moondust | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin