Episode Ten

6.7K 373 82
                                    

Jeon Jungkook Anlatımından;

Hayatınızda öyle anlar vardır ki nefesiniz kesilir, eliniz ayağınız boşalır. Sanki Azrail sizi pençesine takmış çekiyormuş gibi. Boğazınıza yapışmış ama çırpınıyorsunuz yaşamak için. Kalbinizin atması için.

Ama benim kalbim durmuştu sanki. Azrail ruhumu üflemişti ve elimi, ayağımı yerden kesmiş gibiydi. Nefes alamıyordum. Hayatımda annem hariç tek bir kadına değer verdim ben. Sadece bir kadına.

Şimdi de onu cennette veremezdim. Gerçekten kanatlı bir melek olup avucumdan göğe doğru uçmasına izin veremezdim. Onun ait olduğu cennetine gitmesine izin vermezdim.

Lalisa

Jungkook evden çıkalı yaklaşık 4 saat olmuştu tahminimce. Yapacak bir şey olmadığından durmadan geziyordum. Volta atıp duruyordum. Çok sıkılmıştım.

Yatak odasına çıkmaya karar verdim. Odaya girmeden önce tam çaprazdaki odanın açık olduğunu fark ettim. Bu kapı açık değildi ki.

Korumalardan birinin girdiğini var saydım ve kapıyı tamamı ile açıp içeri girdim.

Burası Jungkook'un çalışma odasıydı. Harika bir zevki vardı açıkçası. Her yer ahşaptan yapılmıştı.

Odaya girdiğimde tam karşıda ahşap, oyma bir çalışma masası arkasında ise tüm duvarı kaplayan bir kitaplık, sol tarafta siyah bir kanepe vardı. Üstünde ise bir sürü yastık vardı. Jungkook'un gözlüğü ise gelişi güzel fırlatılmıştı.

Gülüp gözlüğü düzgün bir şekilde önündeki cam sehpaya bıraktım. Sağ tarafta boydan boya bir cam vardı. Ama şuan stor perdeler kapalı olduğu için sadece çok ufak bir kısmı belli oluyordu.

Raflarda ise çeşit çeşit fotoğraf makineleri, kameralar yer alıyordu. Kitaplığın önüne geldiğimde ise büyük bir kısmı çizgi romanlardı. Ama edebi kitaplarda vardı tabii. Hakkını yiyemezdim.

Bir kitabı elime alacağım sırada ensemde bir soğukluk hissetmem ile gülümsemem yüzümde soldu.

Nefes alışverişlerim sıklaştı. Çünkü ensemdeki soğukluğun ne olduğunu gayet iyi biliyordum.

Şoktan çıktığımda ise direk çığlığı bastım. Arkamdaki adam ise elini ağzıma getirip kulağıma eğildi.

''O sesini kesmez isen ben çok güzel kesmeyi bilirim. O güzel teninde kalıcı bir yara açmak istemem.''

Gözlerimi kocaman açmış adamı dinlerken aşağıdan kapının kırılma sesi geldi.

''Lisa hanım?! Neredesiniz?!''

Ve ardı ardına silah sesleri yükselmeye başladı. Arkamdaki adam kısık bir sesle konuştu.

''Lanet olsun!''

Bende fırsattan istifade ayağımı geriye doğru atıp erkekliğine tekmeyi bastım ve iki büklüm bir şekilde yere çökmesini sağladım.

Kendime gelip hemen koşarak aşağı indi. Jungkook'un adamları beni görür görmez derin bir nefes aldı.

''Olduğunuz yerde kalın ve bir odaya girin! Ben gelip sizi buradan çıkaracağım!''

Geri geri adımlarla yatak odasına gitmeye başladım. Koruma da merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Ben odaya girdiğim sırada acı bir inleme sesi duyuldu.

Koruma omzundan vurulmuştu. Pes etmedi, hala çıkmaya devam etti. Kalbim sanki ağzımda atıyordu. Etraf savaş alanına dönmüştü.

''SİZ ÇIKIN ÇABUK. ARKANIZA BİLE BAKMAYIN. MERAK ETMEYİN GÜVENDESİNİZ.''

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin