Episode Thirty Nine

3.2K 206 211
                                    

"You pretty."

Tanrım.

"Ya alt tarafı You are so pretty diyeceksin. İki de bir are ve so'yu unutuyorsun."

Suga kendini bıkkınlık ile karşımdaki koltuğa attı. Wendy bugün Amerika'dan gelecekti ve Suga onu mükemmel (!) ingilizcesi ile karşılamak istemişti. 

"Anamızın karnından ingilizce öğrenerek doğmadık herhalde. Sen ingilizce biliyorsan o senin zekiliğinin kanıtı Lisaşkım."

"He mal olduğunu kabul ediyorsun yani hyung?"

Kafasını dizime koymuş, bacaklarını da koltuğa uzatmış Jungkook sonunda telefonundan bakışlarını çekmiş ve bize dahil olmuştu.

"Sana buradan bir uçarım hyung dayağı yersin. Sus sen."

Göz devirdim ve gözlerimi pencereden dışarı çevirdim.

"God, give me patience among these idiots or I'll poison them."

Gözlerimi pencereden çektim ve iki şaşkının yüzüne baktım.

"Kesin kötü bir şey söyledi."

Jungkook da başını aşağı yukarı sallayarak onu onayladı.

"Kesin."

"Hadi hadi Suga bak uçağın iniş saati yaklaşıyor. Hadi sana goodbye."

"Bence de hyung git de biz de işimize bakalım."

"Sizin haramdan başka ne işiniz olur haramgiller. Bak adınız bile haramgiller. İnsan adından belli olurmuş."

"Hyung öyle deme uzun zamandır aramızda öy-"

Kurduğu cümlenin sonunun nereye varacağını çok iyi bildiğimden elimle ağzımı kapattım ve ona gözlerimi belerterek baktım. Salak çocuk. Güldüğünü kısılan gözlerinden ve elimin altında gerilen dudaklarından anlamıştım. 

"Ben kaçtım hadi görüşürüz."

İkimiz de Suga'ya hiç bir şey söylemeden birbirimize bakmaya devam ettik. Evde sadece örtülen kapının sesi vardı. 

Elimi Jungkook'un dudaklarından çektim ve avuç içime başımı yaslayıp dizimde yatan Jungkook'a hala bakmaya devam ettim.

"Hem Suga'nın boş konuşmasından şikayetçisin hemde onun ağzına laf veriyorsun. Hep senin yüzünden böyle konuşuyor işte."

Yamuk bir şekilde sırıtıp kafasını daha da dizlerime yasladı. Göğsünün üstünde duran diğer elimi aldı ve saçlarının arasına koydu. Ben saçlarını okşamaya başlarken o da kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Ben bunları sen utanınca çok tatlı oluyorsun diye yapıyorum."

"Yaparken utanmıyorum söylerken neden utanayım ki."

Lisa. Kaşınıyorsun kızım.

Gözleri hızla açıldı ve yerinde doğruldu.

"Yaparken utanmıyorsun öyle mi. Bence şuan da-"

Göğsüne yumruk attım ayaklarımı bacaklarımın altına topladım. Altımda siyah yüksel bel bir şort ve ip askılı beyaz bir büstiyer vardı.

"Pisliğin tekisin."

Bakışlarımı ondan çektim ve evde gezdirmeye başladım. Jungkook'un evindeydik ve ev onun gibi kokması gerekirken benim gibi kokuyordu.

"Hadi bu pisliği temizle."

Gözlerim büyüdü ve onu alkışlamaya başladım. Cidden istediğini yaptırmak için her şeyi deniyordu. 

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin