Episode Fifteen

7.3K 350 176
                                    

''Boyayı bence direk akıtalım. Hiç uğraşmayalım palete falan dökmekle. ''

Tasarım dersindeydik. Joy ile birlikte önümüzdeki performans ödevini yapmaya çalışıyorduk. İkili gruplara ayrılmıştık ve Joy ile ben eşleşmiştim.

Elime yeşil, sarı ve beyaz guaj boyayı aldım ve tual'e belli miktar dağıtarak sıktım. Daha sonra boyaları Joy'a verip elime süngeri aldım ve güzelce üzerinde gezdirmeye başladım. Geçişli bir arka zemin elde etmemiz şarttı.

Jungkook ile yaklaşık 3 gündür görüşmüyorduk. Sürekli onu arıyordum ama aradığım zaman ya ulaşmıyor ya da açtığı zaman ise sesi çok yorgun geliyordu. Onu sıkmamaya çalışıyordum ama bazı şeyleri birlikte çözmemiz gerekmez miydi? Ya da ben mi çok hızlı hareket ediyordum.

Gecenin bir saati aniden bir telefon gelmişti. Jungkook eşyalarımı hızla toplayıp beni kendi evime bırakıp, dudağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra hiç bir şekilde karşılaşmamıştık. Garip olan şu dur ki hyungları'da ortalarda yoktu.

Süngeri masaya bırakıp kendimi arkadaki sandalyeye oflayarak bıraktım. Joy da kaşlarını çatarak yanıma oturdu.

''Ne oldu Lisa? ''

''Hiç. Sadece Jungkook aklıma takıldı. Bu. ''

Kaşlarını düşünceli bir şekilde yukarı kaldırdı.

''Ne olduğunu anlatmak ister misin? ''

Alaycı bir şekilde gülüp ellerimi iki yana açtım.

''Ne olduğunu keşke bende bilsem. ''

Keşke bilsem ve yardım edebilsem. Canını sıkan her ne varsa keşke birlikte çözebilsek. Ama yapmıyordu. Belki bu zamana kadar her şeyi tek başına yapmaya alışmıştı ama artık hayatında ben vardım. Yorulduğunda bana yaslanmayı bilmeli, bir sıkıntısı veya bir derdi olduğunda benim ile paylaşmayı bilmeliydi. Bunlar olmadan sağlıklı bir ilişki yürütülemezdi ki.

Belki çok fazla takıntı yapıyor olabilirim. Ama ben onun bedenini, yakışıklılığını, popülerliğini falan önemsemiyordum ki. Ben onun ruhuyla yüzleşmek, karşı karşıya gelmek istiyordum.

Acaba onun da ruhunun sırtında benimki gibi sayısız çizik var mıdır? Yaraları hatırladıkça kan ağlıyor mudur. Ben bunları bilmek istiyordum.

Bu düşüncelerimin arasında ders bitmişti.

''Hadi şuraları bir toplayalım sonra sana söylemem gerekenler var Lili. ''

Kafamı tamam anlamında salladım. Tüm malzemeleri atölyelerdeki dolaplarımıza bıraktık ve çıktık.

Joy koluma girip konuşmaya başladı.

''Belki sana yardımcı olur. Bir kaç gün önce Yeri ağlayarak eve geldi. Çok kötüydü. Yüzü kıpkırmızıydı. Daha sonra çığlık çığlığa her yeri dağıtmaya başladı. İrene unnie ile ben tutamaya çalıştıkça daha çok bağırmaya başladı. Daha sonra sakinleşti biraz işte. Unniem ile onu kaldırıp koltuğa yatırdık. Bir şeyler mırıldandı ama ne olduğunu biz çözemedik. Ben bir şeye bulaştım dedi, karanlık aslında benim üstüme sinmiş falan filan dedi. ''

Dediği şeyler bende hiç bir şey uyandırmamıştı. Cidden uğraşmayacaktım çünkü uğraştıkça ben en sonunda kafayı yiyecektim.

''Hiç bir şey bilmiyorum Joy. Zaten biraz daha düşünürsem buradan deli çıkacağım. ''

Güldü ve elini cebine götürdü. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptıktan sonra tekrar cebine atıp bana döndü.

''Benim gitmem lazım acil bir işim çıktı. Sonra görüşürüz. ''

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin