Episode Thirty Six

4.6K 245 318
                                    

Yazarın Ağzından

İnsanlar her zaman düşünebilen birer varlık olmuşlardır. Bazen boşluğa düştüğümüz anlar ve karasız kaldığımız, umudumuzun tükendiği anlar olabilir. Ama hikayemizi yazmak bizim görevimiz. İyi ve kötü olacağımızı seçmek gibi aynı.

Alabileceğimiz en ufak yanlış kararlar hayatımızı yerle bir edebilir. Sevmek gibi mesela. Kimi seveceğimizi seçemiyoruz. Sevdiğimiz insan hiç ummadığımız biri çıkabiliyor. Ama o ne yaparsa yapsın ondan vazgeçemiyorsun. İçine zehir gibi akıyor ama olmuyor... Yapamıyorsun. Kalbini söküp atamıyorsun işte. Canını yakıyor ama beceremiyorsun vazgeçmeyi.

Ama sonra, hayatının en bitik döneminde iken biri çıkagelir. Kökten değiştirir her şeyi, düşüncelerini. Ve en önemlisi seni değiştirir.

Her başlangıcın bir sonu olduğu gibi, her sonun da bir başlangıcı vardır. 

Bu bir son değil. Bir başlangıç. Sonsuzluğun başlangıcı. Mutluluğun başlangıcı bu...

Lalisa

"Hadi ama Lisaşkım abartmıyor musun sende biraz?"

Telefonu kulağımdan çektim ve gözlerimi devirerek Suga'ya döndüm. Koltukta bacaklarını uzatmış ve üst üste atmıştı. Kucağında ise bir kaseye doldurulmuş cips vardı. 

"Abartmak mı? Bu  yaz tatilinde Jungkook babasının bürosuna çalışmaya gidiyor? Cümle içinde bile o kadar anlamsız ki. Jungkook ve çalışmak? Hemde yaz tatili."

Sabahtan beri belki yüz kere aramışımdır. Ama karşılaştığım sesi ise artık...

Yutkunarak bana bakan Suga'yı pas geçerek odanın içinde volta atmaya devam ettim. Ellerimi gelişigüzel sallamayı da ihmal etmiyordum.

"Hadi tamam, çalıştığına inandık. Neden telefonu kapalı? Siz ne işler karıştırıyorsunuz yine?"

Hışımla ona döndüm ve işaret parmağımı doğrulttum. Kasedeki ellerini çekti ve teslim olurmuş gibi kaldırdı.

"Tövbe haşa. Sende bir şey saklamak? Ne haddime."

Suga'yı biliyordum. Benden bir şey asla saklamazdı. Onlardan duyduğu an gelir bana yetiştirirdi. Ama güzel sır saklardı. Ya bunların arasında büyük bir sır var, ya da cidden hiç bir şey yoktu.

"Saye, diğer boy yengeler nerede?"

Karşısındaki koltuğa kendimi attım ve bacaklarımı uzattım. Sağ kolumu koltuğa dayayıp başımı yasladım.

"Jin Jisoo ile birlikte. Jimin Rose ile birlikte. Jennie Taehyung ile birlikte."

"Bir saniye Jin Jisoo ile, Jimin Rose ile birlikte ise, Jennie neden Taehyung ile? Taehyung neden Jennie ile değil?"

Derin bir nefes alıp bakışlarımı Suga'ya çevirdim. Elindeki cips ile, ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. 

"Hani Jennie unnie bunu bir kere ekmişti ya, Taehyung'un kafasına yeni dank etmiş bu. Trip atıyor."

Ağzı he şekli aldı ve elindeki cipsi ağzına attı. Bende kafamı koltuğa yasladım ve elimdeki telefondan Jungkook'u tuşladım. Açmayacağını bile bile.

Telefon kulağıma dayalıyken Suga konuşmaya başladı.

"Doğrudur vallahi Taehyung'un jeton baya bir köşeli. Atlı karınca çocuğu hele. Ay bu sınavlar başlayınca yine gideceğiz değil mi lunaparka? Sokayım böyle işe. Gerçi daha okullar yeni kapandı, haziran ayındayız ama oldun."

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin