The Last Scene

3.7K 228 178
                                    

Final bölümüne güzel bir oy ver yorum sayısı bekliyorum.

Her insan mutlu olmayı hak eder ve ister. Hayat bir kelebeğin ömrü kadardır aslında. Ömrümüzün nasıl geçtiğini anlamadan göçüp gidiyoruz bu hayattan. O yüzden her günü son günümüz gibi yaşamamız en doğrusu. Ne istiyorsak yapmalıyız. Kim ne düşünür demeden her istediğimizi yapmalıyız. Çünkü tek bir hayatımız var. Hayatın elinden bomboş kayıp gitmesine izin vermemeliyiz. 

Aşk... ne garip bir duygu değil mi? Bir kişi hayatına giriyor, seni değiştiriyor. Hayatını komple değiştiriyor. Seni olmadığın biri veya yapmayacağın şeyleri yapmaya itiyor. Ne garip... Belki de hayatınızın tam bitti artık dediği yerde aşkın gücü size de dokunmuştur. Jeon Jungkook. O benim hayatımdı.

Bu benim hikayemdi. İyisi ile kötüsü ile benim. Yanlışı veya da doğrusu ile. Biz sonsuzluğa doğru yol alırken sizler benim son sahneme eşlik edeceksiniz.

2 Yıl Sonra

"Ay 97 doğumlular mezun mu olmuş? Diplomalarını mı almış? Sizinle gurur duyuyorum evlatlarım. Lisaşkım. Rose yengem. Habeş maymunu."

Sonunda o gün gelmişti. Mezun olduğumuz gün. Hayatımızın asıl başladığı zaman. Elimdeki diplomayı öpmek istiyordum ama ruj olurdu.O yüzden hiç gerek yok. 

Bu akşam mezuniyet partimiz vardı. Okulumuz sabahtan bir kep töreni yapmış ve diplomalarımız bu şekilde takdim etmişlerdi. Asıl olay akşamdı. Ki böylesi daha da güzel olmuştun bence de. 

Rose ile birbirimize döndük ve çığlık atarak sıkı sıkı birbirimize sarıldık. Daha sonra Jennie unnie üzerimize atladı ve Jisoo unnie. Dörtlü bir grup sarılması yapıp kahkaha atarak yerimizde zıplamaya başladık.

Geri çekildiğimizde Jennie unnie ve Jisoo unnie adeta gururlu anne edası ile alnımıza birer öpücük kondurdu.

"Lan Jungkook nasıl bu kadar büyüdün? Daha dün şu kadardın."

Jimin dudaklarını büzerek elini dizinin hizasına getirdi ve göz yaşını silermiş gibi yaptı.

"Abart abart. Sende onun gibi bir şey oluyordun. Hatta belki de daha kısa."

Jin'in söylediği şeye herkes anırarak gülerken o kollarını göğsünde birleştirmiş etrafa hülyalı bakışlar atıyordu. Jungkook yanıma bir iki adım attı ve elini belime dolayıp beni kendine çekiti. Alnıma bir öpücük kondurdu ve bakışlarını bana çevirdi. 

Bende ona tebessüm ederek baktım ve elini önüme gelen saçıma götürüp okşayarak arkaya attı.

"Başlıyoruz he."

Gözleri kısılana kadar güldü. Aynı şekilde bende ona gülümsedim ve elimi gamzesine götürüp okşadım. Daha sonra gamzesine kocaman bir öpücük bıraktım ve başımı aşağı yukarı salladım.

Her şey bizim için daha yeni başlıyordu. Haklıydı. Asıl bundan sonra hayatımızda neler olacağını merak ediyordum.

"Akşam altıda başlayacak biliyorsunuz değil mi?"

Rose'nin hafif bağırarak dediği şey ile bakışlarımı bizimkilere döndürdüm. Ama Jungkook'tan ayrılmadım. Başım göğsüne yaslı bir şekilde duruyordum.

"Niye ki? Çok erken değil mi? "

Jin'in sorduğu soruya Hoseok dudaklarını büzüp omuzlarını aşağı yukarı hareket ettirerek cevap verdi. 

"Belki sürpriz bir şeyler vardır."

"Sen ne renk elbise giyeceksin akşam? Göstermedin elbiseni bana zaten."

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin