Episode Seventeen

6.8K 307 237
                                    

Jungkook'tan

Her şey çok güzel ilerliyordu. Hayatımız çok güzeldi. 23 yıllık yaşantımda hiç bu kadar mutlu ve huzurlu olduğum anları hatırlamıyordum. Sevdiğim kadın yanımdaydı... Her şeyden öncesi o benimle idi. O yanımda varsa nasıl mutsuz olabilirdim ki? İmkanı yoktu!

Yaklaşık 5 gün önce ortadan kaybolmamın daha doğrusu kaybolmamızın tabii ki bir sebebi vardı. Daniel...

Busan'a bizi çağırmıştı. Namjoon hyung ve ben ise davete icabet gerekir diyerek onu kıramamış gitmiştik. İlk başta planda sadece ikimiz gidip işini bitirecektik ama daha sonra diğerleri piyangodan çıkagelmişti.

Busan'a vardığımızda ise Namjoon hyung'a gönderdiği bir kutu sayesinde sinyalleri takip ederek bizi nereye çağırdığını öğrenmiştik. Oraya... Geçmişin karanlık izlerine. Tekrar orada olmak ise benim için büyük bir azaptı. O anılar gözümün önüne geldikçe boğulacak gibi hissediyordum.

Daniel itleri ile bizi beklerken hepimiz arabadan inmiş onun karşısına geçmiştik. Sanki geçmişinde yaşattıklarının suçlusu benmişim gibi intikam almak istiyordu. Neyin intikamını almak istiyordu anlamış değilim ama tek bildiğim şey bu hikayedeki masum kişi olduğumdu.

Yeri'nin aklını çelen de, fotoğrafları çeken de Daniel idi. Her şeyi o planlamıştı. Ama plana bir şey katmayı unutmuştu. Bir şeyi es geçmişti. Namjoon hyung'un zekası.

İlk günden beri her şeyi anlamıştı zaten. Ama beklemek istemişti. Ne kadar ileriye gidebileceğini görmek istemişti. Ama Lisa ile benim aramdaki işler değişince, artık kendimden önce düşünmem gereken bir kalp olduğundan ben bekleyemedim. Çünkü benim her geçen gün Lisa'ya daha da fazla bağlandığımın Namjoon hyung da farkındaydı. İşler ilerledikçe bu sefer Jennie, Jisoo ve Rose'de dahil olacaktı. Ve biz hiç kimsenin hayatında kalıcı hasarlar bırakmak istemiyorduk. Özellikle de kızların.

Ama artık daha fazla bekleyemezdim. Bunun en az benim kadar Namjoon hyung da farkındaydı. İpleri şimdi elimize almazsak bir daha asla alamazdık. O gün Daniel ile hesaplaşmaya gitmiştik. İşlerin bu denli zıvanadan çıkacağını kim tahmin edebilirdi ki?

Daniel bir anda üstüme çullanınca itleri de hyunglarımın üzerine atlamıştı. Ya da atladıklarını falan sanmıştı. Yüzüme yumruklarımı geçirmeye çalışırken ondan çevik hamleler ile kaçıyordum. En sonunda dayanamayıp yakasından tutup burnuna kafa attım. Yere acı içinde düşerken gözüm Suga hyung'a kaydı. O kendi yöntemleri ile işini gayet güzel hallediyordu. Adamı yüz üstü yatırmış, sırtına oturmuştu. Saçlarından tuttuğu gibi kafasını yere vura vura bayıltıyor idi herifleri.

Daniel'e baktığımda ise tam bana yumruk atacak iken yumruğunu avucumun içine sıkıştırdım. Kolunu arkaya doğru kıvırdım. Hyunglar herifleri halletmiş olacaklar ki etrafımda toplanmışlardı. Kolunu biraz daha kıvırdığımda ise acı dolu bir nida dudaklarından döküldü. Nefes nefese konuşmaya başladım.

''Amacın ne Daniel? ''

Kolunu bırakarak onu önümdeki Hobi hyung'a ittirdim. O da kollarından tutup bana doğru döndürdü. Histerik bir şekilde güldü.

''Amacımın ne olduğu gayet ortada değil mi. ''

Bir adım atım. Yere bakarak güldüğümde ayağımın altındaki çimler ile oynuyordum.

''Amacının Lisa olmadığını gayet ikimiz de biliyoruz. O yüzden zırvalama bence. ''

Alaycı bir şekilde gözlerime bakarken vücuduma, saç diplerimden ayak ucuma kadar elektrik akımı yüklenmesini sağlayacak şeyler söylemeye başladı.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin