Episode Twenty Three

5.9K 282 330
                                    

Jungkook

"Hasta şoka girmiş. Şuuru kapalı. Sol omzunun tahminen 5 santim aşağısından vurulmuş. Kalbe denk gelmemiş çok kan kaybı var.Kurşun hala içeride. Bir an önce hastaneye gitmeliyiz. Acele edin!"

Etraf ambulanslar,polisler ile çevriliydi. Ben ve Suga hyung ise hala aynı yerdeydik. Ambulanstakiler buraya gelmiş Lisa'yı kontrol ediyorlardı. Polisler ise hyung'ları çemberin dışında tutuyorlardı. Lisa hala kollarımda baygındı. Ellerim de onun kanı vardı. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Canım hayatta hiç olmadığı kadar yanıyordu. 

"Beyefendi, beyefendi!"

Lisa'dan gözlerimi ayırana kadar görevli sağlık personelinin bana seslendiğini duymuyordum bile. 

"Hastayı sedyeye almamız lazım. Lütfen bırakın, ona en iyi şekilde bakacağız. Neyi oluyorsunuz hastanın?"

Zar zor ağzımı açıp konuştum.

"S-Sev-gili-siyim."

Kafasını sallayıp sedye getirmeleri için bağırdı.

"Ambulansa sizde gelebilirsiniz. Şimdi lütfen bize yardım edin, hastayı sedyeye alalım."

Kafamı aşağı yukarı salladım ve Lisa'yı belinden titreyen ellerimle tutarak, diğer elimi de bacaklarının altından geçirdim. Kafası anında geriye düştü. Kalbim o anda tekledi. 

Onu yavaşça sedyeye bıraktığımda çabuk bir şekilde ambulansa götürdüler. Mıhlandım sanki buraya. İlk defa böylesine korkuyordum. O kadar sakindim ki ben bile kendimden korkuyordum. 

Yerde oturan Suga hyung ise, bacaklarını kendine çekmiş sessiz sessiz ağlıyordu. İlk defa onu böyle görüyordum. 

Suga hyung Lisa bayıldıktan sonra adamların hepsini halletmişti. 2 koruma bir de tasmalarını tutan vardı zaten. Korumaları beter bir hale getirmiş, hepsini bayıltmıştı. Ama o adama sert bir yumruk geçirmiş ve sadece yere düşmesini sağlamıştı.

"Jungkook!"

Namjoon hyung, Jin hyung ve Jimin hyung bana koşarak gelirken ben ise tek bir noktaya kilitlenmiştim. O herife.

"Ne oldu abicim, anlat."

Jimin hyung, Suga hyung'un yanına geçti ama hala bakışları benim ve Suga hyung'un arasında gidip geliyordu. Kendime gelip silkelenip konuşmaya başladım.

"L-Lisa. Onu yalnız bırakamam. Gitmem lazım, korkar o."

Arkamı dönüp gideceğim sıra Jin hyung kolumdan tutup geri çevirdi.

"Hobi ve Taehyung'u onun yanında ambulansla gönderdik zaten. Biz de şimdi gideceğiz ama polisler seninle konuşmak istiyorlar konuşabilecek misin?"

Onu onayladım ve hala o herife bakmak ile meşguldüm. Lalisa'nın o hali gözüme gelince artık gözyaşlarımı serbest bıraktım ve yere çökerek ağlamaya başladım. 

Kaybedemezdim. Şuuru kapalı demişlerdi. Komadaydı yani. Vurulmuştu. Elimde onun kanı vardı. Her şeyimi kaybedemezdim. Çok kötü bir adam olurdum. Kimse beni toparlayamazdı. 

Gözlerimi kapatarak ağlamaya devam ettiğimde Jin hyung yanıma çöküp saçlarımı okşamaya başlamıştı. Aklıma göğsüne yatıp, saçlarımı okşadığı anlar gelince ağlamam daha da arttı. 

Ben hayatımda böyle sarsılarak ağladığımı hatırlamıyordum. Ellerimi yüzümden çekip gözlerimi silip kafamı yukarı çevirdim. Gözünden yaşlar düşen Namjoon hyung'a baktım.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin