Episode Thirty One

4.6K 236 288
                                    

Lalisa

"İşte sana bu yüzden anlatmakta geciktim. Daniel bir şeyleri inkar edip duruyordu. Bende tam anlamıyla gerçekleri öğrenmeye çalıştım ama olmadı."

O tepede Daniel titremeye başladıktan sonra Jungkook ve ben hastaneye getirmiştik. Şimdi ise bekliyorduk. Sanırım kriz geçirmişti. Suga'ya haber vermiş ve onun da hastaneye gelmesini sağlamıştık. Cho Hee'de olanları nereden öğrendiyse öğrenmiş ve ağlaya ağlaya Daniel'İ sormuştu. Sanki olanlara kendisi sebep değilmiş gibi. 

Daniel ise şuan uyuyordu. Cho Hee ve Suga da doktorun yanındaydı. Jungkook iyi görünmediğinden ve Suga da doktorun yanına benim girmememi istemediğinden kendisi girmişti.

Omzuma dayalı olan başına bir öpücük kondurdum ve daha sıkı sarıldım.

"Anlamıyorum ya. İkinizin anlattığı hikayede sadece uyuşmayan bir kısım var. O da yangın kısmı. Daniel bazı şeyleri yapmadığın halde yaptığını sanıyor. Neden? Ya da bazı şeylerden kendini sorumlu tutuyor ve kendisinin bunu yapmadığına inandırmak için kendi iç dünyasında, bunu sen yapmışsın gibi gösteriyor."

"Umurumda değil Lisa. Benim tüm gerçeklerim açıkta. Artık çırıl çıplak kaldım. Ne sormak istiyorsan sor. Cevaplayacağım."

Gözlerimi tavana çevirdim ve derin bir nefes. Şuan ona bir şeyler sorup daha da sık boğaz etmek istemiyordum. O yüzden kollarımı daha da ona sardım. 

Doktorun kapısı açıldığında Suga ve Cho Hee çıktı. Suga'nın yüzünü ekşitmişti. Cho Hee'ye tiksinir gibi bakıyordu. Bana baktığında yanındaki Cho Hee'yi çaktırmadan işaret etti ve elini ağzına götürüp öğürme şeyisi yaptı.

Tam önümüze gelip diz çöktü.

"Ne oldu Suga? Ne dedi doktor?"

Derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı.

"Vallahi daktır bir şeyler dedi ama öyle ecnebice adlar saydı ki, ben anladığım dilde söyleyeceğim. Şimdi bu Daniel itine test falan yapılmış işte. Psikolog da içerideydi. İki daktır da bir teşhis koymuş işte. Psikolog şey dedi, bu salağın hafızası o olaydan sonra olayları istediği gibi hatırlıyormuş ve gerçekleri biliyormuş ama beyni bunları inkar ettiği onları hatırlamıyormuş ya da hatırlamak istemiyormuş. Ben daktıra dedim işte hafıza kaybı diye. Onun gibi bir şey olarak düşünebilirsiniz dedi. Daha sonra psikolog dedi ki, Jungkook olayları bir anda, her şeyi ve tüm gerçekleri ile anlatınca da bünye bunları hatırlamış ama inkar etmek istemiş. Edemeyince de tüm gerçekler gözünün önünden mi geçmiş öyle bir şey olmuş işte. Oraları tam dinlemedim aklım başka bir şey deydi. İşte ondan sonra da bayılmış olay bu."

Jungkook'a dönüp baktığımda hiç bir tepki vermeden yeri izliyordu. Çok ağır bir şeydi. Onun yerinde ben olsam dayanamazdım. Dayanılacak bir şey değildi. Boşu boşuna birbirlerine, yıllar boyunca kin tutmuşlardı. Çok acı bir şeydi bu. Suga'ya döndüğümde o da Jungkook'a bakıyordu.

"Daniel şimdi gerçekleri hatırlıyor mu peki?"

"Hatırlıyormuş Lisaşkım. Cho Hee denen kız da onun yanına gitti işte."

Jungkook'a döndüğümde saçlarına öpücük kondurdum ve elimin üstündeki elini okşamaya başladım.

"Jungkook niye bir tepki vermiyorsun? Korkutma bizi."

Kafasını omzumdan kaldırdı ve yere bakmaya devam etti. Eli hala elimdeydi. Kısık çıkan sesi ile konuşmaya başladı.

"Umurumda değil çünkü. Ne o, ne de o sürtük umurumda değil. Hatta bizim burada olmamız bile çok saçma."

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin