Episode Thirteen

7.6K 363 203
                                    


Lalisa

Karşımdaki manzaraya dalmış düşünüyorken, soğuk esinti ise beni kendime getirdi.

Jungkook ile birlikteydik. Arabanın kaputuna oturmuş Seoul'un mükemmel manzarasını seyrediyorduk

Beni kucaklayıp buraya getirdiği andan beri ne ben ağzımı açmıştım ne de o. Hala sinirli gibiydi. Ellerini hala sıkıyordu.

Ağzını açıyor, cesaretini topluyor gibi oluyordu ama daha sonra aklına bir şey geliyor kapatıyordu.

Ben manzaraya dalmış giderken yanımdaki adamın ağzından çıkan kelimeler beni rüzgarda uçuşan bir kağıt gibi savurdu. Ve ya ateşe atılmış bir odun gibi yaktı.

"Lisa ben seni seviyorum."

Gözlerim hala karşıya bakıyordu. Sesi çok aciz çıkmıştı. Sanki bu hayatta yaptığı en acizce şeymiş gibi.

Ona dönüp baktığımda gözleri dolu dolu bana bakıyordu.

Ben hiç bir şey söylemezken o konuşmaya başladı.

"Seviyorum işte... Çok seviyorum... Daha çok az bir süre oldu ama ben seni seviyorum işte. Bu hayatta hiç bir kadına karşı böyle bir şey hissetmemiştim. Senin yanında rahatlıyorum. Kendim oluyorum sanki. Dış dünyadaki adam gidiyor yerine bambaşka biri geliyor.''

Toplu olan saçlarımın ucu ile oynamaya başladı.

''Mesela ben hiç bir kadın ile bu zamana kadar uyumadım. Ama sonra sen geldin benim tabumu yıktın geçtin. Seni izlerken uykuya dalıyorum. Sen uyuduktan sonra kokunu rahat rahat içime çekebiliyorum."

Gözümden bir damla yaş eline düştü. Jeon Jungkook'a ne olmuş böyle.

''Seninle el ele yürüyüp sevgilim lan o benim deyip, göğsümü gere gere yürümek istiyorum. Sana istediğim her zaman sarılmak istiyorum, öpmek istiyorum. Ve en önemlisi...''

Elimi alıp kalbine götürdü.

''Seni ömrümün sonuna kadar burada taşımak istiyorum. Mühürlemek istiyorum.''

Dediği şeyleri algılamam beynime almam çok zordu. Çünkü ben asla böyle bir şey olacağını tahmin etmezdim. Daha bugün benden asla etkilenmeyeceğini düşünürken şimdi beni seviyor oluşunu söylemesi çok ters düşmeme sebep oluyordu.

Ondan etkilendiğim çok açık bir şeydi. Belki zamanla da... Kimi kandırıyordum ki ben, seviyordum işte! Bu çok açıktı.

Jungkook elleriyle yüzümü avuçladı.

''Ben hiç bir kadına daha önce böyle duygular hissetmedim. Ben bir söz verdim. Hem anneme hem kendime. İleride kalbimi deli gibi çarptıracak, aklımı başımdan alacak kadını alacağım kalbime mühürleyeceğim. Söz verdim. İstersen git sen sonsuza kadar benim olarak kalacaksın.''

Sözlerini bitirir bitirmez dudaklarını kalbi gibi bana mühürledi. Gözlerim hala açıktı karşılık vermiyordum. Onun dediği gibi en çok onun yanında hasar alacaktım ama en çok beni o koruyabilirdi. Ben onunla yanmaya hazırdım. Kendimi ateşe atmaya razıyım.

Jungkook'un dudakları yavaşlayıp tam geri çekileceği sırada ellerimi ensesine attım ve ona hızla karşılık verdim. Dudakları dudaklarımın üzerinde kıvrıldı ve beni öpmeye devam etti.

Elleri belimi sıkıca sardı. Ben ise kollarımı boynuna çok sıkı bir şekilde sarmıştım. Bir bacağımdan tutup beni kucağına çektiğinde kafasını yana eğip öpüşünü derinleştirdi. Dudakları yavaş yavaş aşağı iniyordu. Boynuma doğru küçük öpücükler konduruyordu. Gözlerimi kapattım ve kendime ana bıraktım.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin