Episode Twenty Five

5.8K 252 292
                                    

Lalisa

"Lalisa kutuyu açacak mısın artık? Ay vallahi adrenalinden bayılacağım şimdi!"

"Suga!"

Hepsi hep bir ağızdan bağırdığında ben dizlerimin üzerindeki kutuya bakıyordum. Sağımda Jungkook, solumda da Namjoon vardı. Namjoon derin bir nefes alıp bakışlarını üzerime çevirip elini omzuma koydu.

"Sen bu yarım akıllıya bakma. Ne zaman hazır hissedersen o zaman aç."

"Teessüf ederim yalnız."

"Benim babam gözlerimin önünde öldürüldü."

Bunu söylemem ile kızlar ve Jungook hariç herkes nasıl diye bağırmıştı.

"Şirket için bir anlaşma yapılmıştı. Daha sonra babam geri çekildi anlaşma yaptığı adam da hazım edemedi. Annem ve beni kaçırıp işkence ettiler. Daha 8 yaşındaydım. Sonra babam gözümün önünde vuruldu."

Herkes sus pus olurken yanımda Jungkook arkasına iyice yaslanıp sinirli nefesler almaya başladı.

Ben kutunun kenarlarına ellerimi getirip açtığımda Taehyung dur diye bağırdı. Bakışlarımız ona döndüğünde konuşmaya başladı.

"Tuzak olabilir mi?"

"Sanmam. Bir şey olsa direk buraya yollarlardı."

Namjoon'un dediği şey ile omuz silkip kutunun şifresini girdim.

"Ne olursa olsun buna bakmamız lazım."

Kutu açıldığında içinde çok güzel bir gerdanlık, küpeler ve bir bileklik çıktı. Kaşlarımı çatarak baktığımda gerdanlığı aldım ve incelemeye başladım. Safir ve pırlantadan oluşuyordu. Ortasında büyük bir salkım vardı. Büyük ihtimal göğsün ortasının hemen başına geliyordu. Kenarları ise çok güzel motifler ile süslenmişti. Pırlanta olan ayrıntıların içine minik minik safir taşlar döşenmişti. 

Jungkook bilekliği, Jisoo unnie ise küpeyi almıştı. Küpenin diğer teki de Namjoon'daydı.

"Bu ne böyle be? İngiltere prensesi falan mı takıyordu acaba bunu?"

Rose'nin ışıl ışıl parlayan gözleri gerdanlıkta dolanırken Suga kutuyu dizimden çekmişti.

Jungkook bilekliği bileğime getirip takmıştı. 

"Vasiyet mi acaba ne bu?"

Suga elinde beyaz bir zarf sallıyordu. Jin elinden çekip incelemeye başladı.

"Nereden buldun bunu?"

Suga kutuyu bize döndürüp gerdanlığın konulduğu siyah zeminin küçük, kaldırılması için yapılmış olduğu yeri gösterdi. 

Jin bana zarfı uzattığında elimle itekledim ve başımı iki yana salladım.

"Hayır, hayır ben yapamam. Sen bak."

Kaşlarını çatıp ellerimi alıp zarfı bıraktı.

"Eğer bir şey varsa bunun ilk senin öğrenmen lazım."

Gözlerimin içine güven verici bir şekilde baktığında zarfı açtım. İçinden eskimiş bir kağıt parçası çıktı. Jungkook'a döndüğümde o da beni rahatlatmak ister gibi bir tebessüm ile bakıyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp kağıdı açtım. 

Kağıdı incelemeye başladığımda tayca yazılan bir mektup olduğunu gördüm. Sağ alt köşedeki isim ise beynimden vurdu adeta. Luc Manoban.

"Ne yazıyor birtanem? Kimden?"

Dolu gözlerim ile Jungkook'a döndüğümde fısıltılı bir şekilde ağzımdan ismi döküldü.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin