Episode Eleven

6.8K 374 73
                                    

Lalisa
1 gün geçmişti. O çatışmanın üzerinden. Şuan ise Jungkook'un evindeydik. Jungkook, Mark'a dediği gibi her şey evinde düzelmişti. Ama benim esneme dayanan silahın soğuk namlusu aklıma geldikçe her yerim buz kesiliyordu.

Şuan oturmuş televizyondaki kanalları geziyordum. Hiç bir program veya dizi ilgimi çekmemişti. Halbuki şuan bir dizi seçmem ve onu bitene kadar izlemem gerekiyordu.

Jungkook sabahın erken saatlerinde çıkmış ve hala dönmemişti. Şuan ise saat 12:54 idi. Ve ben sıkıntıdan patlamak üzereydim.

Bir kaç saat önce unnielerimle görüntülü konuşmuş, onlara olan biten her şeyi anlatmıştım. Chaeyoung kendini tutamış hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Ardından da Jisoo unnie. Jennie unnie ise her ne kadar dik görünmeye çalışsa da, onun da akıttığı yaşları yakalamıştım.

Yeri'yi gördüğümü ise söylememiştim. Aslında bu meseleyi kime açacağımı düşünmüştüm, fakat işleme geçirememiştim.

Televizyonu kapatıp telefonumu elime aldım. Bir süre ekrana öylece baktım. Sanırım en doğrusu buydu. Meseleyi birine açmak.

Hemen rehbere girip Namjoon'u aradım.

''Efendim Lisa?''

''Şey, Namjoon uygun musun şuan. Benim seninle çok önemli bir şey hakkında konuşmam lazım."

''Tamam olur. Ama ben bir yarım sa-"

Cümlesini tamamlayamadan arkadan yumruk sesi yükseldi ve acı dolu bir inleme.

''Lisa ben hemen geliyorum. Sen evde bekle beni."

Bir şey dememe fırsat vermeden suratıma kapandı. Tanrım yine neler oluyordu. O sesler de neydi? Acaba Jungkook da orada mıydı.

Hemen onu aradım ama karşılaştığım sen beni pek yanıltmadı. Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor.

Yaklaşık bir 15 dakika kadar sonra kapı çaldı.

''Selam."

''Selam.''

Montunu, üstündeki gereksiz ne varsa hepsini çıkardı ve portmantoya bıraktı.

''Nedir bu kadar önemli olan şey."

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. Aynı zamanda da kahve hazırlıyordum.

''Anlatacağım. Ama şimdilik aramızda kalacak söz ver."

Kahveleri hazırlayıp önüne bıraktım. Bende karşısındaki bar taburesine oturmuştum. Kafa salladı ve parmaklarını fincana doladı. Bir yudum aldı ve daha sonra bakışlarını bana dikti. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

''Dünkü şu şeyde, çatışmada.Evden kaçtığımızda Jungkook beni kucağına aldı. Balkondan kaçmıştık. Gözlerim direk balkonu görüyordu yani. İlk başta Jungkook'un yüzüne bakıyordum. Daha sonra boynuna sarıldım. Balkona baktığımda da... Yeriyi gördüm."

Bana çatık kaşlarla bakıyordu. Daha sonra gözlerini kıstı ve konuşmaya başladı.

''Kim Yerim. Hani Jungkook'a takıntılı olan. ''

Başımı evet anlamında salladım. Tabureyi geri ittirmiş ve derin bir nefes vermişti.

''Yeri, size bunu yapanlarla iş birliği yapıyor ve sende bu kadar ileri gidemeyeceğini düşünüyorsun ama bir yandan da şüpheleniyorsun. Yanlış mıyım?"

Kafamı hayır anlamında salladım.

''Bak Lisa. Bunu bana söylemekle çok iyi bir şey yaptın. Ama bunu Jungkook'tan saklamamalıyız. Seni koruması için her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmesi gerekiyor."

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin