Episode Thirty Three

4.6K 271 460
                                    

5 Ay Sonra Haziran

Lalisa

Okullar kapanmıştı. Hepimiz derin bir nefes almıştık en azından. Jimin, Taehyung ve Jisoo unnie üçlüsü mezun olmuştu. Hepsi mezun olduğu için çok mutluydu. Suga'nın tabiri ile adeta havada kuş gibi uçuyorlardı. Şimdi ise okula beni diplomalarını almaları için yollamışlardı. Onların diplomalarını ben niye alıyorum ya. Tabii hepsi sevgilileri ile, Lisa'yı işlerine maşa yapsınlar. Harika.(!)

Jungkook'un bir kaç ay önce hasta olduğu zaman söylediği o sözler de yalan olmuştu. Şu evlilik mevzusu. Sabah olduğunda ona direk söylemek istememiştim. Hani sen gece uyumadan önce evlenelim dedin, bende onu düşündüm kabul ediyorum mu deseydim?

Sabah uyandığında, uyumadan önce neler yaptığını hatırladığını mı ve nasıl hissettiğini sorduğumda, ilaç içip hemen uyuduğunu söylemişti. Yani dediklerini hatırlamıyordu. Kızlara bunu anlattığımda belki rüyasından bunları söylediğini ve o rüyayı hatırlamamış olduğunu söylemişlerdi.

Kısacası o günden sonra hiç evlilik mevzusu hakkında konuşmamıştık. Hatta Jin ve Jisoo unnie belki Jungkook hatırlar diye evlilik kararı aldıklarını bile söylemişti. Ama bir şey yapmamıştı. Sadece kafa sallamak ile yetinmişti. Ve o günden sonra Jin ve Jisoo unnie gerçekten evlilik kararı almışlardı. Ama Jisoo unnie işini yapana kadar evlenmek istemediğini söylemişti. Jin de her zamanki gibi anlayış ile karşılamıştı bunu.

Şimdi ise diplomalarını almış arabama doğru gidiyordum. Şu diplomayı elime aldığım günü iple çekiyordum doğrusu.

Üçünün de diplomalarına bakarken bana seslenen birinin sesini duydum. Arkamı dönüp baktığım da Daniel'di. Ne işi vardı burada? Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettim. Koşar adım yanıma geldi ve tam önümde durdu.

Onu hastaneden sonra neredeyse hiç görmemiştim.

"Daniel. Ne işin var burada?"

Omuzlarını indirip kaldırdı ve ellerini cebine soktu. Durgun bir hali vardı.

"Hiç. Sadece... Neyse boşver. Saçlar yakışmış bu arada."

Çenesi ile saçlarımı gösterdiğinde gülümseyip teşekkür ettim. Saçlarımı açık kumralla boyamıştım ve beklediğimden de güzel olmuştu.

"Dinle Lalisa. Ben o günden sonra Jungkook ile konuşacak cesareti bulamadım kendimde. Zaten Cho Hee'yi de hayatımdan çıkardım. Yani yine yapışıyor ama neyse... Ve şimdi yaptıklarım için ondan özür dilemek istiyorum."

O kızın hayatından çıkmasına sevinmiştim. Kaç yıl acı çekilmişti. Bir dostluk heba edilmişti bunun için. Ve bence en doğru karar buydu. O kızın hayalarından çıkıp yerine daha iyi birinin girmesi. Çünkü Daniel de bunu çok hak ediyordu.

Ama Jungkook'un Daniel ile konuşması... Bilmiyordum. Bu onun için çok büyük bir travma. Hayatını alt üst eden bir olaydı. Zaten bunu kabul edeceğini de bilmiyordum. Çünkü bu konu hakkında çok sert bir kırmızı çizgisi vardı.

"Daniel... Bak bence Jungkook bunu-."

"Lisa!"

Konuşmamı bölen ses Jungkook'un bahçeyi gürleten sesiydi. Kahretsin! Bir bu eksikti. Ah tanrım neden en olmaz zamanlarda oluyordu böyle şeyler.

Burnundan soluyarak gelen Jungkook sert adımları ile adeta yeri sallıyordu. Ya da galiba ben korktuğumdan öyle hissediyordum.

Kolumdan çektiği gibi beni yanına aldı. Kolumu sıkıyordu. Hemde baya. Ama öfkesinden fark etmiyordu herhalde.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin