12. BÖLÜM: "SARHOŞ"
Karnımda peydah olan tarifsiz ağrıya, birkaç saat öncesinde yaptığım ahlâksız hareketlerin bilincine varmam da eklenince daha katlanılmaz bir hâle giriyordum.
Ağrım çok, kanamam az olurdu. Hem şanslı, hem de bahtsızdım.
Araf gibi...
Başımı iki yana salladığım esnada araba durdu ve cebimdeki son parayla taksimetredeki ücreti şoföre ödeyip, arabadan indim.
Bodrumu bilmiyordum. Çok yabancıydım bu şehire. Tıpkı kendi yaşadıklarıma olduğu gibi.
Karşımda duran barın büyük tabelası geceyi aydınlatmak istercesine parıldıyordu. Kapıda duran adamlara kısa bir bakış attım ve umursamaz, kendinden emin adımlarla içeriye girdim.
İçeriye girmeme izin vermeleri beni şaşırtmıştı. Öyle ki bu tarz mekânlarda kimlik kontrolü olurdu.
Başımı iki yana sallarken, aklımda dolanan kurnaz tilkilerin tek düşüncesi, körkütük sarhoş olup, sabaha dek dans etmekti.
İnsanlar boş bakan gözlerimden ötürü benimle uğraşmayı sevmezlerdi. Hiçbir zaman erleklere haddinden fazla yüz veren, arsız hemcinslerim gibi olmamıştım.
Yüksek sesli müzik kulaklarımı uğuldatırken, ciğerlerimi tere karışmış, taze sigara kokusu doldurdu.
Yüzümü iğrenerek buruştururken, hayatın tartışmasız her zaman acımasız olduğu kanaatına vardım.
Bar tezgahının karşısında durduğumda, barmene kısa bir bakış atmış ve uzun taburelerden birine oturmuştum. İri, mavi olan gözlerini kıstı ve birkaç şişeyi aynı bardak içerisinde karıştırıp, masanın yüzeyinde olduğum yere kadar kaymasını sağlayarak ittirdi.
Tepkisizce benim için hazırladığı karışımın içerisinde bulunduğu bardağı avuçlarımın arasına alıp, hiçbir şey söyleyemeden dudaklarıma yasladım ve büyük bir kısmını ağzıma aldım.
Yanaklarımın içi alkolün mayhoş tadıyla yanarken, yutmamla beraber boğazlarım tahriş oldu.
Keskin sıvı mideme ulaşana dek gözlerimi açmadım. Ardından bardağı sertçe masaya koyup, barmene doğru uzattım.
"Doldur."
"Yavaş git," dedi uzattığım bardağı yeniden doldururken, "Ne bu acele?"
Boş boş gözlerine baktım. Bunun üzerine elerini iki yanına kaldırdı ve "Yalnızca uyarıyorum," dedi, "Bir başkasının yatağında uyanmak istemezsin."
Alaya alarak ifadesizce başımla onayladım ve bardaktaki sıvıyı tekrardan içerken, "O bir başkası sen misin?" diye sordum.
Sorum üzerine sırıttığında, alt dişlerindeki altın kaplama parıldadı ve "Olmamı mı istersin?" diye sordu.
İfadesizce gözlerine baktım ve "Soruma soruyla cevap verme, dangalak" diye soludum, "Bardağı doldur."
Gülerek, "Hırçın kız," dedi ve bardağı doldurmaya başladı.
Bu esnada kızıl saçlarımı siyah kumaş tokamdan kurtarıp, dağıtmıştım. Sahi Karan'ın saçlarımdan çekip aldığı tokam hâlâ onda mıydı? Düşündüğüm saçma sapan şeyleri başımı hızla iki yana sallayarak zihnimden kovaladım.
Mekân fazla karanlık değildi. Nedenini bilmiyordum fakat bu ayrıntı kimsenin umurumda değil gibiydi. Öyle ki, bir kadın kalçalarını arkasındaki adamın kasıklarına sürtüp, karşısında çılgınca dans ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMPUSA MÜHÜR | VUSLAT -18
ChickLitSessizliği dinliyordum. Seneler evvel sırdaşımken şimdi en azılı düşmanımdı. Belki huzur kollarında gizliydi fakat benim için değildi, delirdiğimi göremiyor muydu? Ben karanlığın soğuk kollarına aşık olan o kadındım. Sessizlik beni çıldırtırdı. Ben...