42. BÖLÜM: "HALÜSİNASYONLAR"

3.2K 165 181
                                    


42. BÖLÜM: "HALİSİNAYSONLAR"

Bugün, bu sabaha, bu gecenin tan vaktine, söken şafağın kızıllığına kadar olabilecek her şeyi aklımda canlandırıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bugün, bu sabaha, bu gecenin tan vaktine, söken şafağın kızıllığına kadar olabilecek her şeyi aklımda canlandırıyordum. Bugün evlenecektik. Gece bize boyun eğecek, çıplak ruhlarımız şafağı izleyecekti. Heyecanla dolup taşan bedenim soğuk soğuk terlerken, kuaför başımı çevirmemi istedi. Ecmel ona cins cins bakarken, Kayra seçtiğimiz gelinliğin -doğrusu Karan'ın seçtiği ve kusursuz olmakla beni beyazlar içerisinde bir tanrıçaya çevirebilecek olan gelinliği- düzeltiyor, son düzenlemelerini yapıyordu. Ecmel tamamlanmış olan makyajını incelerken ve herhangi bir kusur ararken, Uras ona sataşıyordu. "İkinci bir dudağın olduğunu bilmiyordun yavrum." diyerek munzurca sırıttı. "Maskeni çıkar da yüz yüze konuşalım." Gibi artık alışagelmiş espriler yapıp zaten oldukça gergin olan Ecmel'i çıldırtıyordu. Heyecanlı ve endişe yüklü bir nefes aldım.

Kayra'nın bakışlarını üzerimde hissederken, gözlerimi kapattım ve farın yumuşak dokusunu gözkapaklarımın üzerinde usul usul hissettim. Maskara kirpiklerimi kıvırdı ve hemen ardından rujum sürülmeden evvel yanaklarıma pudra ve allık basıldı. Rujumun rengi kanın koyu lanetiydi. Dudaklarımdan taşan kandı sanki. Dudaklarımı birbirine bastırarak ruju dağıttım ve takma kirpiklerimin ağırlıklarını daha fazla göz kapaklarımda taşıyamayarak bakışlarımın önündeki kapıyı araladım. Yansımamla buluşan gözlerim şaşkınlıkla büyüdü ve sarsıldım.

Bu aynadaki ben olamazdım. O denli farklıydı ki, Karan'ın beni tanıyıp tanıyamayacağından emin olamadım.

Kızıl saçlarım özgürce omuzlarımda dağılmış, bir kısmı dağınık bir topuzla kafamda toplanmıştı. Makyajım kusursuzdu, boynum ve göğsümün görünen tüm bölümlerinde simler vardı. Tenim makyajımdan da kusursuz görünüyordu.

Uras parıldayan gözlerle yüzümü incelerken, "Güzelime bak be!" dedi heyecanla bağırarak. Aynı zamanda birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden. Ağlıyor muydu? Ellerimden tutarak beni ayağa kaldırdı ve sıkıca sarıldı boynuma. Şaşkınlık, heyecan, stres ve çoğu karmaşık duyguyla sarılışına karşılık verdim. Kalbimde güme gelen patlamalar, sonunda mutluluğa ereceğimin kanıtıydı sanki. Parmak uçlarımda yükselip daha sıkı sarıldım ona. Bütün içtenliğim ve sevgimle.

Ardından bir şey oldu. Sıkıca sarıldığım Uras kayboldu ve her şey silinip, yerini karanlığa bıraktı. Ucu bucağı olamayan bu karanlık hızla beni içine çekerken, çığlık çığlığa bağırdım.

Acı. Hissettiğim buydu. Yoğunca, her zamankinden fazla. Acı içerisinde haykırdım, ruhum bedenimden ayrıldı ve körelmiş, küf tutmakta olan toprağın üzerine çırılçıplak uzandım. Bedenimi hissedemiyordum, ruhumu hissedemiyordum. Toprak vardı, çürük et kokusu vardı ve karanlık vardı.

EMPUSA MÜHÜR | VUSLAT -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin