17. BÖLÜM: "KABULLENİŞ"

9.5K 399 976
                                    


17. BÖLÜM: "KABULLENİŞ"

Ufacık kalbim, Karan Hanzade'nin avuçları arasındaydı ve nefesim merhametinin ince damarları arasında gizliydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ufacık kalbim, Karan Hanzade'nin avuçları arasındaydı ve nefesim merhametinin ince damarları arasında gizliydi. Parmaklarını sıkarsa, ölürdüm. Avucunu kapatırsa yok olurdum. Beni göğüs kafesinin içerisine alırsa, onunla birlikte, onun bedeninin içerisinde yaşayabilirdim.

Şefkatine tutkunduğum adam, beni gözlerindeki karanlık mezarlara gömerse, tabutuma hizsizliğinin saha kaldırdığı parmaklarının izini bırakırsa benimle cehenneme gidebilir miydi?

Ben cehennemi değil, Karan'la birlikte cenneti istiyordum. Yaşadığım süre zarfınca yeterince yanmıştım. Huzuru istiyordum, mutluluğu ve sonsuzluğu.

Ve bunun mümkün olabileceği tek bir yer vardı; cennet.

İmtihanlar... Ne için yaşıyorduk ki, sorgulamak, cenneti kazanmak? Neden ölüyorduk ve neden bir rütbeye sahip olmaya çalışıyorduk?

Bütün bu soruların cevapları, onun harelerine gizlenmiş, mezar taşlarına kazınmıştı. Yalnızca keşfedilmeyi ve kurtarılmayı bekliyorlardı...

Dalgınca söylediğini yaptım ve arabadan indim. Fakat gitmedim. Nasıl giderdim? Onu bu hâlde nasıl yalnız bırakırdım? O sırf ben karanlıktan korkuyorum, temaslardan çekiniyorum diye benimle kendisi arasına bir sınır koyan adam değil miydi? O beni bu çıkmazdan kurtarmak için çabalayan adam değil miydi? O benim doğru bildiğim yanlışların mahzenine konan gerçek değil miydi?

Açık olan kapıdan destek alarak, ayakta kalmaya çalışıyordum. Zira yere yığılmam an meselesiydi.

O, derin derin nefesler alıyor, boynundaki kabarık mavi damar usul usul zonkluyordu. Göğsü, damarlarına nazaran büyük bir hazla inip kalkarken, gözleri daha öncesinde hiç görmediğim bir yoğunlukla, karanlığa haddini bildiriyordu.

"Neden gitmiyorsun?" diye sordu, direksiyonu kavrayan parmaklarının boğumları bembeyaz kesilirken, "Sikeyim! Gitmene izin veriyorum, neden gitmiyorsun?!"

Yutkunamadım. Genzim sızladı. Kalbim şiddetle çarpıyor, nefesim kesiliyordu. Hissettiğim duygular o kadar karman çormandı ki, kendimi bu labirentin içerisinde bulamıyordum.

"Elimdekileri aldın," diye fısıldadım acizce, "Gitmemin bir anlamı yok."

Diğer Elis dizlerinin üzerine sertçe düştü ve ellerini hiç düşünmeksizin kulaklarına siper etti. Korkuyordu. Çok korkuyordu.

"Elis!" diye bağırdı birden, Karan, gözleri öfkesinden ötürü kızarmış, tırnakları, direksiyona yaptığı basınçtan ötürü morarmıştı, "Daha bildiğin hiçbir bok yok! Öğrendiklerin yaşının üçte biri dahi değil, bu kadar güçsüz müsün sen!?" hızla kendi kapısını açıp arabadan indi, "Hazmedebilmen için, saklamaktan, kendimi kasmaktan yoruldum! Her şeyi öğreneceksin, küçük. Her şeyi!"

EMPUSA MÜHÜR | VUSLAT -18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin