26. BÖLÜM: "VEDA BUSESİ"Kalbimin ortasında bir saatli bomba, tik tak tik tak atıyordu. Patlayacağı ve ardında büyük yıkımlar bırakacağı zamanı bekliyordu. Sabırsızdı. Kan ve enkaz görmeyi severdi.
Kim sevmezdi ki?
Acı öyle bir şeydi ki, hem öğretiyor hem öldürüyordu. Vicdanına çöken huzursuzluk, ruhuna damlayan bir damla kan misaliydi. Hızla dağılıp, seni karartabilirdi.
Sesini alçalt küçük, parmakların acılarının arasında hızla ilerlerken, o kan bütün bedenini ele geçirerek. Sessiz ol küçük, acı ruhunu yok edecek. Şşht küçük, her şey bir gün bitecek.
"Bak," diye mırıldandı, "Defalarca kez sana acımayı denedim. Fakat hiçbir şekilde başaramadım," Kaşlarını çattı, "Sen farklısın ve Karan farklı olan her şeyi sever."
Bu cümleleri dinleyip, manasız bir umudun içerisinde kalmak istemiyordum. Salonun kapısına doğru ilerlerken, "Sarı çiyanın manitası var mı?" diye sordu heyecanla.
Kaşlarım çatılırken, "Ne alâka?" diye sordum, "Of Uras, işine baksana."
"Bundan sonraki işim o."
Gözlerimi şaşkınlığımı gizlemek adına devirirken, o sırıtıyordu.
"Yenge, az iki dakika sohbet edelim. Bak ben başlıyorum, sarı afet kaç yaşında, aslında buradan bakılınca," derken Ecmel'e döndü, "Sana yakın gibi duruyor, kaç sevgilisi old- Nereye kız, Elis?!"
Ağır adımlarla salonu terk edip, merdivenleri adımlamaya başladığımda, aklım karmakarışıktı. O lalet odada bu kadar tatava yapacak ne vardı? Aklım almıyordu.
Büyük hole çıktım ve iki kapıya da dikkatlice bakıp, duvara yaklaştım. Uzun süredir odasında olması canımı sıkıyordu. Usulca kapının önünde durdum ve yaramaz çocuklar gibi kulağımı sert, siyah tahta kapıya yasladım.
İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Acaba yatak odasında mıydı? Uyuyor muydu?
Yumruğumu sıktım ve havaya kaldırıp, kendime bir süre düşünmek için zaman tanıdım. Kapıyı çalsa mıydım? Ne diyecektim ya? Seni merak ettim ve kapını dinledim, olmadı içeriye girmek istedim.
Başımı iki yana sallayıp, hızla elimi indirdim. Saçmalıktı. Tamamıyla saçmalık.
İçli bir nefes alıp, geri çekildim ve tam bir adım atmıştım ki, kapının açılması ve sert bir elin belimi sıkıca kavrayıp beni içeriye çekmesi bir oldu.
Nefesim kesilirken, sırtım güven kokan göğsüne yaslanmış bir vaziyetteydi.
Kalp atışlarım göğüs kafesime sert darbelerini vururken, bedenim titriyordu.
"Yaramaz kız çocuğu," diye fısıldadı kulağıma doğru. Ürperdim, "Çok aptalsın."
Peşpeşe iki kez yutkunurken, eli usulca karnıma kayıp, bedenimi bir kez daha sertçe kendine bastırdı.
Havada kalan ellerimi kavrayıp, kolayca önümde birleştirdi ve sağ bacağımı çekip, tamamıyla onunla bütünleşmemi sağladı.
"Kapı dinlemek kötü bir davranıştır," sıcak nefesi tenimi kavurdu, soluğumu kesti, "Bu malumat sana verilmedi mi?"
Parmaklarımı hareket ettirmeye çalıştım fakat fazla sıkıyordu.
"Kapıyı dinlediğim falan yoktu," diye inledim, "Bırak beni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMPUSA MÜHÜR | VUSLAT -18
ChickLitSessizliği dinliyordum. Seneler evvel sırdaşımken şimdi en azılı düşmanımdı. Belki huzur kollarında gizliydi fakat benim için değildi, delirdiğimi göremiyor muydu? Ben karanlığın soğuk kollarına aşık olan o kadındım. Sessizlik beni çıldırtırdı. Ben...