29. BÖLÜM: "ZİFT KOKAN ANILAR"Küçükken babamın dizlerine yatar, ona kitap okurdum. Bana kitap okumayı öğreten kadın, süt annem Zeynep'ti. Okula başlamadan okuma-yazmayı çözmüştüm. Yine anmemle babamın yaşadıkları şiddetli geçimsizliğin esiri olan kavgalarının hemen ardından herkes farklı bir odaya çekilmişti. Babam yanımdaydı, babam beni hiç bırakmazdı. Onu her zaman annemden daha çok sevmiştim. Çünkü babam bana, beni annemden daha çok sevdiğini ve daima seveceğini söylerdi. Bunun ikimizin arasında bir sır olacağını, anmeme söylersem yeniden kavga edeceklerini söylerdi. Bu en son istediğim şey dahi değildi.
"Baba, anneme hiçbir zaman sırrımızdan söz etmedim." Etmeye vaktim olmadı, o sen ölür ölmez beni bırakıp gitti.
"Söyle şimdi baba, neydi bu ihanetin sebebi? Ben seni hiç üzmedim baba, neden yaktın canımı?"
Nemli toprağa bir kez daha vururken, içimden gözyaşlarımı silmek gelmiyordu.
Arşın, kötü ruhunu karşıladığı bir adamdan hesap sormak kadar hastalıklı düşüncelerim vardı. Başımı iki yana sallarken, kızıl saçlarımı örten siyah başörtüsünü düzeltip, usulca doğruldum.
Mezarlığa gelmem başlı başına bir hataydı ya, neyse.
Ağır adımlarla çıkışa yönelirken, zihnim karmakarışıktı. Onun kasfetini ilk kez burada hissetmiştim. Onu ilk kez burada görmüştüm, beni ilk kez burada görmüştü. Ağlıyordum, deli gibi ağlıyordum. Canım bildiğim adamı, babamı kaybetmiştim ve yalnızdım. Belli ki yalnızlığımdan ve acımdan cesaret almıştı. Acı acı gülümsedim.
Yaşadıklarımı, yaşattıklarımı, doğrularımı ve yanlışlarımı düşünüyordum.
Fakat sorun şuydu ki, benim kimseye bir zararım dokunmamıştı.
Geçmişimde korkunç olaylar yaşamıştım, annem beni hiç tanımadığım bir adama satmaya kalkışmıştı, o adam ailem olmuştu. Ebeveynlerim beni yıllarca kandırmıştı fakat ben kimseye hiçbir şey yapmamıştım ki.
Demir kapıyı açıp dışarıya çıktım ve beni bekleyen, Uras ve Ecmel'in yanına doğru ağır adımlarla yol aldım.
Uras'ın siyah bir Ferrari'si vardı. O kadar güzeldi ki, dudaklarım uçuklayacak diye korkuyordum. Onlara yaklaştığımı fark ettiğinde motoru çalıştırdı ve farlar yandı. Güçlü ışık yüzünden gözlerimi kırpıştırırken homurdanıyordum.
Sonunda arabaya bindiğimde, Uras gaza bastı ve hızla yola çıktık. Arabanın içerisi sıcaktı. Derin bir nefes alırken başımdaki örtüyü çıkardım ve geriye yaslandım.
"Yakışmıştı kız," dedi Uras sırıtarak, "Benim yengeme çuval giyse dahi yakışır."
Yüzümü buruşturup, cama döndüm ve "Ben senin yengen değilim," diye mırıldandım, "Kendi kendine gelin güvey olma."
"Sen çok biliyon," diye homurdandı, "Yat zıbar, boş boş konuşuyorsun, deliler çarptı herhal seni, asabi ateş kafalı kenafil gözlü, çörek otu!"
Tek kaşım artık alışılmış bir ritüel olarak kalkarken, şaşırmamaya alışmıştım. Yine de Uras'a saldıracaktım, kendi pozisyonumu hazırlayıp, pençelerimi bilerken, Ecmel kolumu çekiştirdi. Oflayarak arkamı döndüm ve arka koltukta oturan en yakın ve tek kız arkadaşıma ölümcül bakışlar atarak, "Söyle Allah'ın cezası," diye hayıflandım, "Yine ne oldu?"
"Ay Eliss," dedi heyecanlı heyecanlı, "Kadriye teyzenin kızı Şeyma kaçmış yaa!" Gözlerimi devirip omuzlarımı silktim ve önüme döndüm, "Bana ne bundan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMPUSA MÜHÜR | VUSLAT -18
ChickLitSessizliği dinliyordum. Seneler evvel sırdaşımken şimdi en azılı düşmanımdı. Belki huzur kollarında gizliydi fakat benim için değildi, delirdiğimi göremiyor muydu? Ben karanlığın soğuk kollarına aşık olan o kadındım. Sessizlik beni çıldırtırdı. Ben...