Ben Sare. 23 yaşında evliyim hemde Yiğitle. İyi hoş güzel. Tamam. Her şey tamam. Elhamdulillah. Ama bak bendeki eksiklikten faydalanıp arkamdan iş çevirdiklerini bilecek kadar da uyanık bir kişiyimdir efendiler! Öyle okumadık falan fıstık ama... neyse şimdi. Ziya gibi sallamayı bırakıp meseleye dönmek istiyorum ki.Durum şu. Yiğit dini nikahımızın kıyıldığı gün. Üç gün önce işte! O gün söylediği şeyin bizim bütün sülalenin sakladığı 'sır' olduğunu söyledi. Bende yuttum, evet. Soğanım ben. Evet o gün söylediği benden sakladıklarının bir kısmıydı ama... evvela-
" Sareeeeee! Kız kaç kere diyeceğim as artık şu çamaşırları!"
Af! Allahümmessabirin! Anneciğim burada benden sakladığınız şeyi çözmeye çalışıyorken, dedektif edasıyla, nereden çıktı çamaşırlar ya!
" bak yeminle terlik geliyor!"
Demesiyle koltuktan hızla fırladım. Kaç yaşına geldim ayıp ama artık terlik falan! Biraz geliştir kendini anneciğim... banyoya gidip çamaşırları sepete koyarken annem arkamda durup,
" bak ön balkona ser, Veli dede üstüne bir şey döküp durur şimdi."
" tamam anne,"
" kız sen hayırdır evlendin bir havalandın?"
Demesiyle sepeti elime aldım. Anneme dönüp gözlerimi devirdikten sonra,
" bıkmadın mı bana şu espriyi yapmaktan? Söyle,"
" bıkmadım! Haleyle yenisini bulana kadar Yiğitle buna idare edeceksiniz!"
" Af! Af!"
Deyip yanından bezgince geçerken arkamdan bağırıp Yiğiti soruyordu. Yiğit. Yiğit efendi işte. Burcunu pisliğinin olduğu şirkete çalışmaya gidiyor! Ne hikmetse Güzel Sanatlar mezunu olan Burcu da şirkette müdür?! Sinsi! Nursuz! Kocamı alacak benden sözde! Alamazsın tamam mı! Yiğit benim! Ben yokkende benimdi! Af! Dedim ve elimdeki çamaşırı sertçe çırptım. Elime mandalı alıp asmaya başladım. Bir yandan O kıza iltifatlar ederken bir yandan çamaşır seriyordum. Af! Sinirlenme Sare.Çamaşırları bitirmiş içeri geçerken annem elindeki telefonu bana uzatıp,
" Yiğit,"
Dedi. Şimdi konuşmak istemiyorum ama ben onunla! Sinirliyim. Hemde öyle böyle değil! Başımı istemediğimi belirtircesine ölümüne sallarken annem telefonu elime sıkıştırıp sepeti alıp gitmişti. Anne! Telefona bir süre öyle boş boş baktım. Şimdi konuşup kalbini kırmak istemiyorum,
" Sarem? Sesini özledim,"
Hayır ya! Yumuşama hemen-
" bende seni özledim,"
Demiştim saçma düşüncemi yarıda bırakıp. Şimdi ne gerek var ki. Hem bence ben yeterince süründürdüm onu. Kaç kere aradı açmadım. Bize geldiğinde de yatağıma girip yatıyordum. Babam ve annem var diye bir şey yapamadan geri dönüyordu. Ne yapayım!
" neden beni kendine hasret bırakıyorsun? Çabuk aşağı in, 2 dakikan var."
Demişti ve kapatmıştı. Telefona öylece bakarken annem telefonunu alıp bana göz kırpıp gitti. Annem kesinlikle Yiğitin tarafında! Kimse benden yana değil ya!Odama gidip üstümü giyindim sonra anneme görünmeden çıktım evden. Şimdi yine bir cümle kuracaktı ve benim beynim artık bunu kaldırmıyordu. Gerçekten! Merdivenlerden inerken etrafıma bakındım bir de Veli amca vardı elbette. Adam resmen bana laf sokmak için merdiven başında nöbet tutuyor ya! Kaç yaşındasın sen acaba? Annemle kesin bir akrabalığı var, kesin.
Kapının önüne çıkınca kalbimi tokatlamak istedim. Ne diye deli gibi atıp dengemi bozuyorsun be! Adam gibi atsana! Şurada ciddi olacağız derken Patatesin üstüne yığılacağım ya. gri gömleği siyah pantolonuyla gayet şık ve aklımı başımdan alıp kalbimi intihara sürükleyecek durumdaydı. Yeter ama! Patatessin sen kendine gel!
Kapıdan çıktığımı gören Yiğit yaslandığı arabadan kalkıp hızla bana doğru geldi. Benim aksime çok hızlıydı. Birden bileğimden kavradı ve bir şey demeden arabanın ön kapısını açıp beni oturttu. Sana da merhaba?! İnsan böyle şey yapar mı canım! Şöför koltuğunda yerini aldı ve hızla kemerini çalıştırdı. Araba hızlanınca hemen kemerime tutundum. Allahu ekber savaşa mı gidiyoruz?! Deseydin de kuşanıp gelseydim!
Korkuyla önüme bakarken arabayı hızla sürüp konuşmuyordu. Ondan yana bakmamak için istenirken aniden yüksek sesle bağırıp,
" SENİ ÖZLEDİM! ÖZ! LE! DİM!"
Deyince yavaşça başımı ona çevirdim. Delirdi herhalde Patates? Bunu böyle söyleyince özlemiş değil de küfür etmiş gibi oluyor tamam mı! Özledimmiş! O aptal saçma sapan şirkete gitmekten vazgeçmedikçe sana selam yok!
" bana ne,"
Dedim. Dediğime inanamamış gibi bir bana bir yola bakıyordu ki aniden arabayı sağa çekince,
" Allahu Ekber!"
Dedim. Hızla ona döndüm. Birbirimize bakarken birden uzun kollarını bana sarıp sıkıca sarıldı. Ellerim istemsizce ona dolanıyor tamam mı? Yoksa bana kalsa bana neydi ki şimdi ona sarılmak?!
" Benden kaçma. Aramıza mesafe koyma. Dayanamam Sare. Olmaz anlıyor musun?"
" Yiğit. Bırakır mısın?"
" Sare, bu küslük uzun sürdü. Hemde çok. Ben bundan kocan olarak razı değilim."
Deyince bütün gardım düşmüştü. Unuttuğum bir gerçeği yüzüme vurunca kollarımı hızla ona sardım. O benim kocamdı ve onun benden razı olması gerekiyordu. Ki ahirette birlikte olalım ve Rabbim bizden razı olsun.
" özür dilerim ama sende o pis kızın yanına gitme işte! Bu düşünceye dayanamıyorum!"
" ben meraklı değilim ki gönlümün soğanı. Az kaldı lütfen dayan."
Demişti. Sonra ellerini gevşetip yanağıma bir buse kondurdu. Geri çekilip tebessüm edince o mavi gözlerine bakmak istedim sadece. Sen çok güzel bir şükür sebebisin Yiğit.
" Barıştık. Küsmek yok. Duydun mu? Öyle telefon açmamak beni kendinden mahrum etmek yok. Söz ver,"
" söz. Ama şey şimdi o kızın ağzını burnunu kıracak mıyım sen o şirketten ayrılınca? Bağın olmayacak, şimdi oraya gidiyorsun diye bir şey demiyorum ama! Sonra derisini yüzüp kezzap dökmek isterim, bir de şey o sarı saçlarına sakız yapıştırsam?"
Deyince Yiğit geri çekilip kemerini taktı. Arabayı çalıştırırken bana yandan bir bakış atıp,
" Böyle şiddet içerikli düşüncelerini lütfen bir kağıda yaz ve yak."
" Nedenmiş? O kıza olan kinim ve nefretim rüyalarımı süslüyor! Nefret ediyorum ondan! Nefret!"
" Kızın başına bir iş gelse hemen koşup yardım edeceğini bildiğime adım gibi eminken bu dediklerini sadece hayal olarak bırakacağını biliyorum."
" Beni tanıyorsun Patatesim. Şimdi söyle bana nereye gidiyoruz?"
Hızlı bir konu değişimi oldu. Aman be o şeyden bahsedip kendimi sıkmayacağım! Ay! Sakinleş Sare prensesim.
" Güzel bir yer."
" seninle olan her yer güzel patatesim."
" bir patates tarafından çokça seviliyorsunuz. Haberiniz olsun."
" peki sizinde haberiniz olsun bir soğan tarafından katmanlarının her zerresine işleniyor sevginiz."
" Öyle mi?"
" Öyle efendim."
" çatlak soğan,"
" Tatlı patatesim benim."
Dedim ona dönüp. Başımı koltuğa yaslayıp bir süre ciğerimin köşesini izlemeye başladım. Kıvırcık saçlarını okşamak istedim ama şimdi dikkati dağılırdı. Nasıl seviyorum ama. Benim sevgim kesinlikle onun ki kadar büyük değil. Hissediyorum. Beni, benim onu sevdiğimden çok seviyor.
" Yiğit,"
" Efendim?"
" Seni seviyorum. Arada seni delirtiyorum... çekilmez biri oluyorum... çocuk gibi nazlanıp şeker dondurma istiyorum. Farkındayım, benden sakladığın şu sır. Onu saklamanın sebebi beni korumak değil mi?"
Dedim ama ciddiyetle yola bakan Yiğit bana bakmıyordu. Haklıydım.
" Beni korurken tek başına her işin altından kalkıyorsun. Bu halin beni hep çok şaşırtıyor. Ama yapma. Bu yükü tek başına omuzlama,"
Demiştim ki düz ve sert bir sesle,
" Sen yük değilsin."
Deyip bir süre sustuktan sonra...
"Senin için her şeyi yaparım. Çünkü seni seviyorum Sare. Seni seviyorum ve bu sevgi öyle okuduklarım ve gördüklerim gibi değil. İnan ki değil. Öyle ki bazen ben kimin diyorum? Sare mi? Yiğit mi? Ruhun, ruhuma işlemiş. Ben sen olmuşum, sen ben. Şimdi senin için yaptığım hiçbir şey yük değil zevkle canı gönülden yaptığım bir şey,"
" yapma. Canım acıyor senin zorladığını hissedince. Anlıyor musun?! Kalbimi söküp alıyorlar sanki. Yapma. Neyse, benden sakladığınız her neyse. Artık... Bilmiyorum. Bilmiyorum. Yiğit, beni eve geri götürür müsün?"Demiştim. Sanki üstüme bir yük binmişti. Bir şey demedi ama geri döndü. Sessizdik. Nefret ediyorum bu sakladıkları şeyden! Ne olabilir ki?! Ne! Hepsi yüzüme gülüp hiçbir şey saklamadıklarını iddia edip duruyorlardı ama... hiçbir şey o kadar basit değil tamam mı! Bu bilinmezlik beni delirtiyor.
Evin önüne gelince kemerimi açıp bir süre bekledim. Sonra ona doğru uzanıp yanağına uzun bir buse kondurdum. Başımı omzuna dayayıp,
" seni seviyorum."
Dedim ve hızla indim. Şimdi gidip namaz kılmak istiyorum. Başka hiçbir şey değil. Sadece rahatlamak. Kuran ve namaz şimdi benim şifam. Onlara sıkıca sarılmak huzuru bulmak.——Sevgi sarsın dört bir yanınızı...