4,🌾

3K 248 8
                                    

Gelecek biz gençlerin korkulu rüyasıdır aslında. Asla büyümek istemeyiz. İş, çamaşır, ütü, af! Sorumlulukların insanın belini nasıl büktüğünü gördükçe kaçasım geliyor. Annem ne yapacak bilmiyorum, bazen halini gördükçe üzülüyorum. Ama babam çok yardımcı oluyor anneme, boş durmuyor kendini geliştirmek için kurslara gidiyordu. Elimdeki bulaşıklarla bakışırken annem,
" sare o bulaşıklara bakmayı bırakta ellerin çalışsın,"
" peki anne,"
" hem nedir sen şu ara pek bir dalgınsın,"
" ne olacak anne, iş güç,"
" bak bak, o bulaşıkları yıka. Akşama misafir var yiğitler gelecek,"
Ay ay, bizden çıktıkları bile yok. Ne için gelecekler acaba? Af! Yine bir gelecek bahsi açılırsa ben bittim. Ne diyeceğim 'sanayiye adam da lazım mı' diyeyim. Ama yok ben bu gece söyleyeceğim, yeter. Hem nereye kadar saklayacağım üniversite okumak istemediğimi! Bilsinler canım! Ay, bir şey yaparlarsa yani, bilmiyorum.
Akşama kadar elim ayağıma dolanıp durdu, ne yapacağımı ne diyeceğimi bin kere kafamdan kurup durdum ama şartlar ne getirir bilmiyorum. Evdeki bıçakları saklasam mı? Ah, ne olacak. Birden zil çalınca hemen yerimden kalkıp kapıyı açtım. Yiğitleri içeri buyur ettikten sonra mutfağa geçip çayları koydum. Tabakları hazırlarken Yusuf hazırladığım ikramlıkları süpürmeye çalışırken eline vurdum. Ama ne olduysa biraz şiddetli vurmuş olacağım ki köşedeki tabak kendini aşağı atmıştı. Tabak yerle buluşurken annemler kapıya gelip,
" kız yıktın mutfağı,"
" ya anne hep Yusuf!"
" sus kız,"
"Peki,"
Deyip kırılan tabağın parçalarını toplarken bu halime şaşırsa da sessizce topladım. Onlar içeri geçerken topladıklarımı çöpe attım. Tekrar eğilince benimle uzanan elleri görünce, kafama değen saçlarından yiğit olduğunu anlamıştım. Tombul parmaklarıyla yardım ederken,
" kesmedin ellerini değil mi?"
" hayır beceriksiz miyim ben,"
Dudağının kenarında oluşan kıvrımı gördüğüme yemin edebilirim. Hem beceriksiz değilim mi ben. Topladıklarını çöpe atmak için kalkınca benim elimdekileri de aldı ve attı. Ah be yiğit, şu koca gövdenin içinde zarif bir insan var. İkramları hazırlayınca tepsiye koyup götürdü, bende çayları arkasından götürdüm. Yusuf sehpaları dizerken sırayla dizdik hepsini. O değilde neden herkes bize bakıyor? Karşılarında durup birbirimize baktık şaşkınca ,
" ne? Neden bakıyorsunuz?"
" kavga etmiyorsunuz."
" sen patates demedin,"
" sende soğan,"
Gözlerimi devirip mutfağa geçtim, sırf bu mu yani? Ne yapayım gelir gelmez boğazına mı yapışayım? Tepsiyi koyduktan sonra asıl meseleme odaklandım. Giydiğim etek bile stresten ters dönmüştü, eteğimi düzeltip kazağımı da yaptıktan sonra içeri geçtim. Tekli koltuğa oturup hanımefendi bir kız moduna girdim.
" selim geçen ki toplantı da gelmişti. Çok iyi bir avukat olmuş çocuk,"
" ay, gördün mü Fatma,"
" hale, Şermin in kızıda polis olmuş öyle mi?"
Af! Onlar yine derin bir kimin neyi ne olmuş muhabbetine girerken başımı yiğit'e çevirdim. Elindeki çay bardağını çevirip duruyordu. Anlaşılan onunda söylemek isteyip de söyleyemedikleri vardı. Bu gece uzun bir gece olacaktı. Ayağımı yandan uzatıp ayağına vurdum. Bana bakınca,
" derdin nedir?"
Dedim sessizce. Ama bütün herkes bana dönmüştü. Ne oluyor bunlara ya! Neden yaptığım her hareket dikkat çekiyor! Babam,
" söylemek istedikleriniz varsa sesli söyleyin evladım,"
Hah, aradığım fırsat tamda bu! Demek onlarda beni bekliyordu. Boğazımı temizleyip konuşmak için ağzımı açmıştım ki, yiğit benden önce lafa girip,
" ben... ben avukat olmayacağım. Biliyorum benden avukat olmamı bekliyorsunuz ama... ben mühendis olmak istiyorum."
" neden?" Dedi birden Kemal amca, ne? Mühendis de iyi bir meslek işte! Neyini beğenmedi ki?
" oğlum iyi düşündün mü? Baban-"
" anne, ben sizin yarım kalan hayallerinizi tamamlayamam. Bu benim hayatım. Kendi kararım!"
Oyyy! Yiğit'e bakın hele. İçinde ne varmış bu çocuğun be! Bundaki cesaretin yarısı, bir dakika arada kaynadım ben.
" peki kendi kararın ise bundan sonra kendi hayatını kendin idame edeceksin."
" ne Kemal! O daha çocuk!"
" 18 yaşında kendi kararlarını veren, bir adam. Artık,"
Demişti Kemal amca, bence olayı büyütüyordu. Hatta neden böyle yapmıştı ki? Avukat ya da savcı olmak zorunda değildi. Bunu istemiyordu! Yiğit elindeki bardağı yerine bırakıp susmuştu ki, babam,
" söyle bakalım sende ağzındaki baklayı çıkar!"
"Şey... baba... ben üniversite okumayacağım,"
Dememle babamın ve annemin ayağa fırlaması bir oldu. Babam bana bir adım gelince bende ayağa kalktım.
" hayır şey babacığım!"
" ne kız! Ne demek okumayacağım! Ay bana bir şeyler oluyor!"
Deyip kendini koltuğa bıraktı annem, babam bana bakıp parmağını sallarken,
" ben onca yıl seni boşuna mı okuttum! Ne demek okumayacağım!"
" sakin ol baba, hem okumadan da bir iş sahibi olabilirim!"
" ne işi! Çöpçü mü olacaksın!"
" neden çöpçüleri küçümsüyorsun! Onlarda alınteriyle para kazanan insanlar!"
Dedim sinirle. Babam burun kemerini sıkmıştı ki Kemal amca kalkıp,
" selim sakin ol,"
" ne sakini Kemal! Çıldırmış bunlar! Git gözüm görmesin seni!"
Ne? Ne demek gözüm görmesin? Ben ne yaptım ki? Sadece kendi kararımı vermek ve yaşamak istedim. Ne yani bu muydu sonucu? Şaşkınca onlara bakarken yiğit bileğimden kavrayıp çekmişti beni içinde olduğum ortamdan. Dış kapıya doğru gidince durdum,
" gel sare hava almak en iyisi,"
Haklı galiba. Anahtarımı cebime atıp ardından çıktım. Neden ağlıyorsam! Binadan çıkınca sessizce onu takip ettim. Yüzündeki kararlılık beni korkutmuştu, onu kolay kolay böyle göremezdik. Gerçekten mühendis olmak istiyor, ne güzel bir hayali var. Peki ben? Ot muyum ben ya! Nasıl bir hayalim olmaz! Kollarımı bağlayıp kaldırım taşlarını izledim. Neden bu kadar sinirlendin ki baba? Tamam okumam meslek sahibi olmamı çok istediğini .hatta iyiliğim için istediğini biliyorum ama... yok. İçimde üniversiteye dair en küçük bir istek yok.
" ne düşünüyorsun soğan?"
" af patates! Bilmiyorum, bizimkiler gerçekten bizi düşünüyorlarsa neden saygı duymak yerine karşı çıkıyorlar."
" bu normal bir durum."
" normal mi!? Yapma!"
" normal soğan, çünkü onlarda aynı şekilde büyüdü. Kendileri nasıl büyüdü ise bizide aynı şekilde büyütmek, yönetmek ve yönlendirmek istiyorlar. Ama herkesin doğrusu farklıdır,"
Haklı, haklıydı. Bu kadar kararlı olması bendeki cesur sareyi ortaya çıkartıyordu. Okumayacağım. Tamam. Peki yoluma nasıl devam edeceğim? Ya babam Kemal amca gibi kendine bakacaksın derse?! Acilen part time iş bulmam lazım. Dur bir yiğit ne yapacak peki?
" yiğit,"
" soğan?"
" sen nasıl bakacaksın kendine? İş bulman lazım,"
Her zaman ki kendine güvenen yiğit işte. Sanki her şeyi önceden biliyormuş gibi... vay be!
" beni merak etme,"
Tabii canım merak etme deyince işler öyle oluyor zaten! Bende bu cümleyi duyup merakımı öldürmeyi bekliyordum. Parka gelince salıncağa oturdum bana bakınca hemen kalktım. Yiğit salıncağa binemiyordu. Çocukken de hep dalga geçerlerdi, sinirlenip oturmaya çalışınca çıkamazdı. Onun için öylesine zor bir durum ki, bende tahterevalliye bindim. Elimle karşıma oturmasını işaret ettim. Karşıma oturmasıyla havaya kalkmam bir olmuştu, kendimi geriye atıp aşağı çekmeye çalıştım fakat. Yok. Olmadı. Yapamadım. Ben tahterevalli de mi sıkıntı var diye bakarken gülme sesine döndüm. Gülüyordu... yiğit.
" bu cüsseyle beni kaldırmaya çalışman fizik kurallarına ters,"
" neden ters olacakmış! Bugün değilse bile bir gün mutlaka kaldıracağım!"
"Tabii tabii,"
Deyip biraz aşağı indirince eşitlenmiştik. Yüzüne bakıp tebessüm etmeye çalıştım ama gözlerini çevirdi benden. Böyleydi işte Yiğit, birkaç saniye gülüyordu sonra bir bakıyorum buz. İfadeleri sürekli sıfırlanıyordu bu çocuğun!
O gece geç vakte kadar dışarda kaldık, sonra güç bela eve girdim. Birkaç gün gözlerine görünmesem iyi olacaktı. Üstümü giyinmiştim, okul kaçmak için iyi bir fırsattı. Odamın kapısını açıp bir adım atmamla babamla göz göze gelmem bir oldu. Hemen yüzünü çevirip gitti. İçimde bir şeyler eksildi sanki, babam bana arkasını mı döndü? Odasına girmeden durup,
" çıkar üstünü, okula gitmek yok. Madem okumayacaksın gitmenin de bir anlamı yok!"
" ama baba!"
" odana!"
Demesiyle dolan gözlerim akmadan girip kapıyı kilitledim. Çantamı bir köşeye fırlatıp kendimi yatağa bıraktım. Ağladım. İçim soğuyana dek ağladım. Babam ile aramız çok iyi değildi tamam ama bana arkasını dönmemişti hiç. Hiç kendimi bu kadar yalnız hissetmemiştim.
Ağlama durmuştu, yatağın içinde boş boş saatlerdir duvarı izliyordum. Beynim durmuştu, tek kelime yoktu ifade edecek. Ben bir meslek okumak zorunda değildim sevdiğim şeyi istediğim şekilde yapmak istiyorum. Neden saygı duymuyorlar? Boş boş duvara bakarken telefona gelen mesajla irkildim. Sessizliğime alışmıştım,
Akif "gelmedin bugün!"
Hesap soruyordu akıllı, ben gitmezsem o da gelmiyordu okula. Ne diyecektim?
" öyle,"
" ne demek öyle! Deseydin gelmezdim! Ama bu kardeşin sana notları verecek!"
Gerçekten tek ihtiyacım olan şey o notlar, olsa da rahat etsem.
" sağ ol,"
" bana anlatmıyorsun ama bir şeyin var senin. Yoksa o cümlelerin sonuna ünlem konurdu, virgül değil."
Hangi ara bu kadar zeki oldun sevgili süt kardeşim. Neden bunu okuldaki başarısında kullanmamıştı acaba?
" Sare geliyorum,"
" gelme Akif. Sana da sıkıntı olmasın lütfen,"
Dedim ama bir cevap gelmemişti. Yok. Cevap alamıyordum. Aradım ama açmadı. Ya gelirde babam ona da kızarsa? Benim yüzümden laf yemesini istemiyordum!!!

Patates & Soğan ( İşte şimdi tamam!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin