9,🌾

2.9K 299 15
                                    

Beklemek bende huy olmuştu. Huy olmuştu da beklediğim karşıma çıkınca bile beklemiştim. Kimi beklediği mi bilmeden... belki de değiştiğinden. Allahım delirmek üzereyim. Bu yiğit değil beklediğim, diğeri. Hani şu arkasından gidince gölgemin yok olduğu! Aniden durunca yumuşacık göbeğine gömüldüğüm! Kıvırcık kafasına elimi koymak istediğim değil idi!
  Yine laf dönüp dolaşıp yiğite gelmişti. Neden dönüp dolaşıp ona dönüyorum! Bumerang mıyım ben! Ah! Ah! Ah!
"Sare misafirin var müsait misin?"
Misafir mi? Kim geldi? Hiç çekemem. Gerçekten. Ne diyorum ben ya. Dengem altüst oldu iyice. Feracemde sağ olsun üstüme yapışacaktı bu gidişle,
" gelsin elbette,"
Ayıp oluyor insanlara ya. Üstümü düzeltilmiş kapıdan girecek kişiyi beklerken yiğit kapıdan girip,
" selamünaleyküm nasılsın?"
Deyince bütün dengem yok olmuştu. Neden bana bunu yapıyorsun?!
" Aleykümselam. Elhamdulillah."
Dedim. Elindeki çikolataları masamın üzerine bırakıp,
" sen seversin bunu. İlaçlarını alıyor musun?"
" teşekkür ederim. Alıyorum."
Ayakta dikilmişti, oturacak yer yoktu odamda çünkü. O da kapının dibinde bekliyordu ve annem arkasından kaş göz yapıyordu sakin olmam için...! Söylemesi kolaydı gerçekten. Zor olanı uygulamak!!!
" bir şey ister misin? Gidip alayım,"
" hayır. İstemem. İstersem Akif alır. Yusuf alır. Babam alır. Yani alacak kişi çok."
" sare!"
" teşekkür ederim ziyaretin için, müsade eder misiniz?"
Deyince eğdiği başını kaldırmadan
" Allah'a emanet ol,"
Dedi ve gitti. Annem onu uğurlayıp geldikten sonra bana kızmıştı yine. Neden yiğite bu kadar tavırlıymışım. Bu yaptığım az! Tavır mı? Az! Gerçekten! Az! Bak yine sinirlendim. Annem Asiye'yi arayınca yerimden kalktım. Biraz nefes almak soluklanmak istiyorum. Kaç gün oldu, nefes alayım. Anneme desem kızacak otur oturduğun yerde diyecek. Gizlice evden çıktım, merdivenleri yavaş yavaş indim. Canım güzel havada evde çatladım. Dışarı çıkınca havayı içime çekiyordum ki yiğit görmüştü beni. Af! Keşke az daha geç çıksaydım. Bana bakıp,
" dinlenseydin az daha."
Bir şey demeden yürümeye devam ettim. Çatladım evde. Nefes almak hakkım. Hem senin dinlenme konusunda doğru söylediğini düşünmüyorum. Az ayağa kalkmam gerekirdi. Tam bakkalın önünden geçiyordum ki dayanamadım. İçeri girdim. Fuat amca beni görünce
" vay sare kızım ayaklandın mı? Nasılsın?
" elhamdulillah turp gibiyim amca. Sen nasılsın?"
" bende iyiyim.ne istiyorsun?"
" her zaman ki çikolatadan,"
" aaa. Hepsini yiğit aldı yarım saat olmadı. Geç kaldın sen. Başka vereyim sana,"
Af! Almış bütün çikolataları ya! İnsan düşünür değil mi? Bizde varız burada! Tamam o çikolataları bana vermiş olabilirsin ama... af!
" yok amcacım sağ olasın. Hayırlı işler."
Dedim ve çıktım bakkaldan. Ne olacak şimdi? Af! Elimi cebime koyup mahallede dolanmaya başladım. Ne olacaktı ki bu halim? Artık geri mi dönmüştü mahalleye, beş yıl önce öyle demiyordu ama. Başka yerde daha iyi hayat şartlarında! Yaşadın bakalım. Af! Yerdeki taşa ayağımla vurdum,ilerledi. Yanına gidip bir daha vurdum. Bir daha. Bir daha. Bir daha. Zavallı taşın hiç suçu günahı yoktu ama ben onu sabahtan beri tekmeliyorum. Özür dilerim taş.
   Ellerim cebimde giderken farkında değildim ama yiğit, beni takip ediyor! İnanmıyorum ya! Ondan uzaklaşmaya çalışıyordum burada? Ne diye peşimde!
" neden geliyorsun?"
" şey... yine bir yerde düşersen."
" düşmem."
Düşersemmiş! Anca düşünce gelin siz! Bir tekme yeyince kaldırın, ayakta tutmak yok da!
" sana dondurma aldım,"
Dondurma mı? Ne dondurması! Dondurma yiyecek zaman mı? Neyli acaba? Ay, çilekliyse! Hayır sare! Bir dondurmaya kanma. Ne münasebet! Birden önüme uzatılan dondurmayla durdum. Çilekli! En sevdiğim! Ama hayır! Başımı diğer yöne çevirdim.
" istemiyorum sağ ol!"
" çocuk gibisin! Al işte Soğan,"
" çocuk sensin. Soğan deme bana!"
" al hadi,"
" alıyorum ama...!"
Dedim. Ne için tavır yapıyordum ben? Çilekli dondurma bütün aklımı ele geçirdi. Dayanamadım elime aldım. Paketini sıyırıp geriye döndüm. Arkamdan geliyordu yine. Hımmmmm! Nefis! Leziz! Enfes! Canım.
" teşekkür ederim patates! Yazın ilk dondurması oldu,"
" istediğin zaman alırım,"
Af! Normalde çok inat bir insanım! Çok da dirençli! Ama konu o olunca bütün gardım düşüyordu işte! Hani o inadından dağları eriten kız! Ne oldu sare! Mahalleye gelince Hale teyze bizi görüp,
" maşallah, maşallah! Kuzularım büyümüş ya!"
" evet büyüdüm."
Yüzümde genişçe bir tebessümle. Büyümüştük işte. Öyle ya da böyle bugünlere gelmiştik. Hazırdık.
" senin daha süt içmen gerek,"
Dedi yiğit! Nedenmiş!
" o neden?"
" boyun için!"
Bu. Bana. Bana. Bana. Sare'ye . Kısa mı dedi! Ben kısa değilim. Kısa değilim ben efendiler! Aklınızı başınıza alın! Hale teyze bana sarılıp,
" sen benim miniciğimsin, yiğit de..."
" öküzcüğüm!"
Deyince Hale teyze birden gülmeye başladı. Öküz idi işte! Kaba olan bensem öküz olanda o! Af! Ne diyorum ben! Resmen öküz dedim yiğite! Ona baktım yandan, gülüyordu. Gülüyor. Yiğit gülüyor. Patates gülmezdi, kimdi bu?
Birlikte bizim eve gelmiştik. Asiye ve Akif heyecanla bizde bekliyordu. Bizi görünce Asiye beni tutup odama sürükledi.
" barıştınız mı?"
" ne alakası var! Küs değilim ki!"
" af! Bende sizi öyle görünce..."
" boşver Asiye. Artık küs falan değilim. Gerçekten. Bilmiyorum. Bu yiğit gülüyor."
" e ne güzel işte,"
" değil! Patates gülmezdi! Değişmiş ve ben ona alışık değilim!"
Yatağın kenarına oturduk. Elimi tutup,
" anladım ne demek istediğini. Ama herkes zamanla değişir. Sende böyle değildin sare. Önceden deli dolu, mahalledeki erkeklerle kavga eden biriydin. Ama şimdi hanım hanım oldun. Çok da güzel oldun."
" ama ben aynıyım! Af! Bilmiyorum."
" tamam sen sakin ol!"
" olamıyorum."
" seni anlıyorum?"
" nasıl?"
" bazen Akif ile tartışıp küsüyoruz. Sonra babamın yanında öyle küçük çocuklar gibi boynunu büküp elleriyle oynuyor. O an o kadar üzülüyorum ki. Kalkıp boynuna sarılmak istiyorum."
" ne yani bende ona mı sarılmak istiyorum,"
" ben söylemedim! Sen söyledin! Hem ne zamana kadar gizleyeceksin bu duygunu."
" bir şey sakladığım yok,"
"Tamam, sen bunu hakettin."
Dedi. Yerinden kalkıp odanın kapısını kilitleyip tekrar yanıma geldi. Telefonunu çıkartıp videoları açtı. Ekranı yüzüme tutup,
" izle!"
Oynatılan video da ağlıyordum. Odamda. Tek başıma.
" neden ağlıyorum acaba?"
" yiğit'in üniversite de düştüğünü duymuştun. Sana bakmaya geldiğimde seni bu halde buldum!"
Başka bir tane açtı,
" burada üniversiteyi dereceyle bitirdiğini duydun. Mutluluk ve hüzün karışımı,"
" burada askere gittiğini duydun. Günlerce ağladın sare! Birde bahane uydurup durdun! Yok kediler aç! Kuşlar neden hep uçuyor yazık değil mi?! Söyle işte içinde tutma daha fazla!"
" bilmiyorum. Hem ben... ben onu sevsem bile o beni sever mi!"
" sen orayı düşünme! Yaşasın! Ben gidiyorum! Yarın işe gel! Akif'in sana aldığı siyah örtüyü tak,"
" hangisi? Bir sürü aldı?!"
" tak işte birini!"
Deyip gitti heyecanla. Delirmişti bu kız. Birde işe çağırıyor... ah tabi ya! Benim ilgilenmem gereken bir işim var. Hayalimizdeki yeri açmıştık sonunda. Kitapçı ve atölye. Hafta da bir atölye çalışması yapıyorduk Ebru ile ilgili. Sonra kitap beğenen olursa alıyordu. Çay ve muhabbet de vardı elbette. Huzur doluydu. Güzeldi.
  Bir iş kadını olarak erkenden gelmiştim. Asiye heyecanla bana bakıyordu. Ne oluyor bu kıza!? Yoksa bir şey mi var?! Ha! Yıl dönümü falan mı? Doğum günümü? Yok canım daha var ona?! Benim ki değil! Kimin o zaman? Akif değil! Yiğit hiç değil! Ne alaka canım! Masaları düzeltmeyi bırakıp,
" af! Asiye! Neyin var?"
" hiç. Hakkını helal et."
" ne için?"
" sorma et işte! "
" bana ne! Dondurma al! Helal edeyim,"
"Alırsam eder misin!"
" evet,"
" o zaman... bir şey diyeceğim."
Yanına gittim. Elini tutup oturttum. Neydi kardeşimi bu kadar endişelendiren şey öğrenmeliydim.
" anlat Asiye,"
" kızma ama,"
" tamam."
" daha fazla dayanamıyorum! Bu, Akif var ya! Kocam olan."
" eee?"
" işte o! Bana bir şey dedi. Ama... sare. Tek sefer de dinle! Hani bu Akif sana hediyeler alıp duruyordu ya,"
" süt oğlan gözüne girmek için öyle yapıyordu,"
" hayır ya! O hediyelerin hepsini yiğit alıyormuş! Sen kabul etmezsin diye, ben aldım diyormuş!"
" ne? Neden böyle bir şey yapsın ki! Hayır şaka!"
" özür dilerim,"
Beynim ağlamak ve gülmek arasında sıkışmışken birden Akif içeri girip,
" selamünaleyküm canlar,"
Deyince bakışlarımı ona çevirdim. Sen! Sen! Yerimden kalkıp hızla ona doğru giderken arkasından Yiğit girince anında durup aksi yöne gittim. Mutfağa girip kapıyı örttüm. Ne işi vardı şimdi burada! Olamaz! Ellerim terleyince feraceme siliyordum ki üstümdeki her şeyin hediye olduğu aklıma gelince yüzüm kızardı. Kalbimin  frenleri patlamış gibiydi. Şimdi o kadar şeyi bana yiğit mi almıştı? Ha. Yüzüme yayılan geniş gülümseme bir süre alık gibi duvara bakmama sebep olmuştu. Demek beni unutmadın yiğit. Kitaplar, eşarplar... feracem! Bir tane elbise! Ayakkabı! Allahım! Ne yapacağım ben şimdi?! Hiçbir şey! Hıh! Normal davranacağım canım. Derin bir nefes aldım ve çıktım,
" Aleykümselam! Hoş geldiniz!"
Sakin ol sare! Dün onu sevdiğini itiraf ettin. yooo ne alakası var. Şimdi! Hıh! Ne olmuş! Annemi de seviyorum. Akif bana bakıp
" yalnız biraz geç oldu sare,"
" ne önemi var!"
Dedim. Asiye kulağıma,
" hayatım sakin olsana!"
" olamıyorum!"
Dedim. Yiğit bir şey demeden kitaplara yöneldi. Yiğit. Yiğit! Yiğit! Akif bana pişkince bakıyordu ki yakasını tek elimle tutup kendime çektim,
" ulen süt oğlan elimden çekeceğin var!"
Asiye elime sarıldı,
" sakin ol sare! Akif de seni düşünmüş,"
" kocanı koruma kız, al bıraktım!"
" şükür ya rabbim! Yaşa sen Asiye'm,"
Deyip yanaklarını sıktı. Gözlerimi kısıp onları izlerken yiğit,
" bu Ebru'yu da sen mi yaptın?"
Deyince başımla onayladım. Önünde durup yaptığım çalışmaya bakıyordu. Ona doğru yaklaşıp gerisinde durdum.
"İnce bir işçilik, ama benim gibi öküzcükler anlamaz."
Ay. Sen onu hatırlıyor musun hala! İstemeden oldu. Öyle öküz falan demem ben. hiç hoşuma gitmez küfürlü konuşmak. En fazla ulen derim.
" özür dilerim, öyle demek istemedim."
Bir süre bana baktı tabii yerde olan gözlerimi ayakkabılarına dikmeme sebepti bu! Güzelmiş. Ayakkabıları nereden alsın bacım? Af! Ne bacımı ya! Ne diyorsun Sare! Sonra kitaplara yöneldi, eline bir kitap aldı.
" bu kitabı okumuştum. Hüzünlü,"
Dedi elindeki kitab Mai ve Siyahtı. Gerçekten öyleydi. O kadar üzülmüştüm ki bende okurken gidip sarılmak istedim Ahmet Cemil'e. Geçecek demek istedim, sende mutlu olacaksın. Dağılacak başındaki kara bulutlar...
" Hatırlıyor musun edebiyat hocası bir dergi yapın demişti. Sende bir aksiyon dergisi yapmıştın."
Ay bunu hatırlamasaydın keşke! İçine jet lie den tut bütün dövüş sanatçılarını koymuştum. Bana göre onlar da kendi sanatlarını icra ediyordu. Başımı salladım,
" evet,"
Sonra biraz daha ilerledi. Başka bir kitabı eline aldı. İçinde kısa kısa hikayelerin olduğu bir kitaptı. Beni Onlara verme, Tarık tufan ın yazdığı çok güzel bir eserdi.
" bu kitabı okurken aklında kalan tek kişi fırtına Cemal miydi seninde,"
Elbette! Fırtına Cemal' e o kadar üzülmüştüm ki. Sıcacık yüreğini, güzel insanlığını kaldıramamıştı insanoğlu!
" evet,"
" sana bir şey soracağım,"
" tabii,"
" o görüşmeye gidecek misin?"
" görüşme?"
" şu... şey. Annenin bulduğu çocuğu diyorum."
Annem! Annem! İnanmıyorum ya! Nasıl söyler Hale teyzeye! Hem ben istemediğimi bir milyon kere söyledim! Ama benim ki akıllı insan işi değildi, bilmeliydim.
" ne görüşmesi sare?"
Dedi Asiye. Tabii. Ben kimseye bunu söylememiştim çünkü önemli bir şey değildi benim için! Asla o çocukla evlenmem ben! Olmaz! Sinir oluyorum ona! Hem yiğite şişko diye az dalga geçmemişti, asla!
Akif,
" bir açıklama bekliyoruz?"
Deyince üzerime üzerime çevrilen bakışlardan kurtulmam gerekiyordu.
" bilmiyorum, düşünüyorum!"

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın, lütfen.

Patates & Soğan ( İşte şimdi tamam!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin