12,🌾

2.7K 271 10
                                    

Ben her şeyi alt üst mü etmiştim yoksa hayatım mı alt üsttü. Bilmiyorum. Neden ağlıyorum ben? Bilmiyorum işte. Ellerimi yumruk yapmış iki yana vurmuştum ki korkmuş yerinde sıçramıştı Asiye.
Asiye'ye gelmiştim akıl hocama. Şimdi ben bu akılla bir şey yapamıyorum her yere yiğit bulaşmış. Elimin tersiyle hızla gözyaşlarımı sildim,
" anlıyor musun Asiye! Unutacağım!"
Asiye her zamanki sakinliğiyle elini omzuma koydu,
" tamam unutacaksın. Ağlama artık,"
" ağlamıyorum!"
" bağırma da korkuyorum Sare,"
" özür dilerim. Şimdi ben onu unutacağım ya,"
" kalbinin bundan haberi var mı?"
" he bak birde o var. Bana kalp nakli lazım. Yoksa ben,"
Dedim ve ağlamaya başladım. Ama ben duramıyorum ki. Ne oluyor? Hem göz yaşlarım hemde burnum akıyordu. Bu ikisi...Aaaaaaa!
" bak yeter heba ettin kendini,"
Bana teselli vermeye çalıştığı sıra zil çalınca hemen durdum,
" Yiğit mi geldi acaba?"
Asiye bana gözlerini devirip,
" Yiğit'in bizde ne işi var? Akif geldi,"
O kapıyı açmaya giderken bende hızla peçeteyle yüzümü kurutmaya başladım. Akif görmesin şimdi salya sümük ağladığımı hemen yetiştirir Yiğit'e! İçeri girerken,
" ya Asiye'm bu Yiğit var ya! Delirtecek beni!"
Demişti ve göz göze gelmiştik. Yavaşça ayağa kalktım. Gözlerimi üzerine dikip,
" Ne? Neden çıldırtacakmış yiğit seni,"
" şey... Sare. Şimdi..."
O karşımda bir şeyler gevelerken Asiye önüne atlayıp kolundan tuttu,
" şimdi Akif işten geldin hadi yüzünü yıka!"
Diye çekerken,
" hop! Eller havaya! Yiğit dedin, duydum. Anlat,"
" yav Sare sen demedin mi Yiğit'i unutacağım diye! Boşversene,"
Söylediği cümleyle koltuğa bıraktım kendimi. Doğruya, unutacağım. Bana ne. Halının desenleri gittikçe buğulanırken göz yaşlarım akmaya başlamıştı yine. Asiye, Akif'i odadan çıkartmıştı. Elimi uzatıp peçete almaya çalıştım ama kutu boştu. Tamam! Sende bit! Seni de unutacağım! Seni de!
" duydun mu! Aptal peçete!"
Ben boş peçete kutusuyla savaşırken Asiye, odaya girip kutuyu elimden aldı. Gözlerimi sildim,
" Asiye. Ben nasıl unutacağım?"
Ona bakarken Akif odaya girip karşımdaki koltuğa oturdu,
" unutma."
" hayır! Unutacağım!"
" tamam unut,"
" ama hiçbiriniz de bana unutma demiyor ki!"
Dedim ve ağlamaya devam ettim. Akif başını ellerinin arasına alırken, Asiye ona çay getirmişti.
" al sen bunu iç ben sofrayı kurayım,"
Gözlerimi sildim, burnumu çekip,
"Dur ben yardım edeyim,"
Ona bırakmadan mutfağa gittim. Tabakları çıkartıp yemekleri doldururken ağlıyordum. Yavaş yavaş hazırlarken köşedeki patatesleri görünce elimdeki tabağı yerine bıraktım. Burnumu çektim, patateslere doğru giderken,
" biliyor musun Asiye,"
" neyi?"
Dedi. Elime bir patates aldım,
" yiğitte böyleydi..."
Deyip patates sarılıp ağlamaya başlamıştım ki elimden çekip aldı.
" yeter canım! Yeter! Şiştim!"
Akif sesine koşarak gelmişti,
" Asiye'm? İyi misin?"
" değilim! Bak Sare patateslerimden uzak dur,"
" ama Asiye, yiğit-"
"Şşşşş, geçti. Akif sana devrediyorum."
Dudaklarım büzülmüştü, elimle yavaşça gözlerimi sildim. Akif beni masaya oturtup karşıma geçti. Asiye de diğer sandalyeye oturmuştu. Bir yandan yemekleri yerken bir yandan da bana,
" bak şimdi kardeşim. Bana dürüst ol. He ağlama önce yeminle yeter."
" tamam. Ama duramıyorum."
Gerçekten durmuyor bu nasıl kapanıyordu? Allahım. Birbirlerine bakıp sonra bana Asiye,
" sen ağlamıyor musun?"
" yok bak şimdi ben duruyorum. Ama elimde değil ağlama istediğim gitmiyor."
" yarın! Yarın doktora gidiyoruz!"
" Asiye'm onun doktoru belli hiç uğraşma."
" ama Akif baksana unutacağım diyor,"
" Asiye. Sare için yiğit sigara gibi. Bırakacağım diyor ama asla bırakmıyor. Hatırla kız, yiğit gittiğinde demedin mi artık sevmiyorum diye?"
" demiştim ama-"
" tamam bak gördün mü? Misal ondan sonra Yiğit'in düşüp kolunu kırdığını duyunca da kendini paraladı."
" he bak ama Akif-"
" dur dur! Sen hakettin! Bak boşuna uğraşma. Dur daha bu ilk evresi sonra gördüğü her yiğit'i hatırlatan şeyde oturup ağlıyor."
" ama Akif, o kadar şey etmesen mi!"
" yalan mı? Yolda gördüğü şişman insanlara sarılıp ağlıyordu. En son biri sapık çıktı."
Tamam. Şimdi... şey. Bunlar doğru olabilir. Tamam doğru. Ama ne yapayım! Etim kemiğimden ayrılıyor, nasıl ağlamam. Ciğerim yanıyor! Asiye eliyle sırtımı sıvazlarken,
" he sonra bir kız vardı. Adını söylemeyeyim. Tamam ya. Baş harfi Burcu,"
Demesiyle durup gözlerimi ona diktim. Nasıl benim olduğum ortamda o kızın adını ağzına alır ya! Bunu nasıl yapar!
" sus Akif,"
" he bak. Gördün mü Asiye? Burcunun bunda yarattığı etkiyi, nedeni de kızın habire Yiğit'e asılması."
Deyince ayağa fırladım. Nasıl sakin kalabilirim ki başka biri ve Yiğit aynı cümle de olamaz!
" bana bak Süt oğlan! Burcu deme bana! Ayrıca Akif'e asılsalar Asiye sen ne yapardın? Söyle! Söyle kız!"
Dedim ve Asiye'yi ortaya attım. Gözlerini Akif'in üzerine dikti sonra,
" ben Akif'e güveniyorum."
Ha? Al işte kocasına gözü kapalı güvenen insan evladı. Yerime tekrardan oturdum, umduğumu bulamamanın verdiği yük. Ah! Ne yapacağım ben? Birde evlenme meselesi var. O ne olacak? Hayır öyle çat diye söylenir mi? Birde sokak ortasında bağırarak! Af! Akif ve Asiye birbirlerine sarılırken bende dirseğimi masaya koyup çenemi elime dayadım. Siz ne güzelsiniz...
" çok güzelsiniz. Çiçek gibi."
" iste seninde olsun,"
Dedi Akif. Bakın olay istemek değil. Anlamıyorsunuz! Bir dakika ben asıl olayı anlatmadım ki bunlara, geldiğimden beri unutacağım deyip ağlıyorum. Dirseğimi indirdim, başımı eğip ellerimle oynarken,
" o olmaz artık,"
" neden?"
" çünkü yiğit evlenelim dedi,"
Dedim ve Asiye'nin içtiği su boğazında kaldı. Akif sırtına vururken ona bakıyordum. Neden şaşırmadın? Tek kaşım kalkarken ona dik dik baktım,
" biliyorsun,"
Dedim. Gözlerini kaçırdı! Elbette bilecek, benden çok onunla konuşuyor artık. Asiye,
" ya! Sen ne dedin?"
" hayır,"
" neden? Çıldırdın mı sen?"
" çıldırmadım. Asiye, yiğit? Bilmiyorum beni sevmiyor bile, neden evlenelim dedi anlamadım. Ayrıca onu bir kızla gördüm, sarılıyordu."
Akif elindeki çatalı masaya sakince bıraktı bu cinnetten saniyeler önceydi sanırım. Gözlerini bana çevirdi,
" ne demek kız,"
" bilmiyorum işte! Sarışın süslü bir kız! Sarılıyordu! Gördüm!"
Akif birden ayağa fırladı, önüne geçtim hızla,
" nereye?"
" o yiğit gününü görecek! Bakalım derdi ne,"
Beni kenara çekmeye çalışırken önüne geçtim. Yerimden kıpırdamam mümkün değil. Şimdi benim yüzümden bir mesela çıkmamalıydı.
" Akif lütfen, Sakin ol önce."
" evet hayatım belki yanlış anlaşılmadır,"
" ne yanlışı görmüş kız Asiye'm,"
Kavganın ortasında bile Asiye'm demeyi başaran bir Akif bırakıyorum buraya.
" gördüm ama..."
Dedim başımı eğdim yavaşça. Akif geri çekilip,
" gördün ama yine de ona kıyamıyorsun. Sevgi bu işte. Ama ben onu bir göreyim!"
Deyip beni çekmeye çalışırken zil çaldı. Birden durduk, herkes birbirine bakıyordu. Kimseyi beklemiyorduk ki. Kimdi gelen, Akif,
" ben bakarım,"
Dedi. Kenara çekildik, arkasından gidip onu takip ettik. Akif kapıyı açınca kapıda gördüğüm kişiyle gözlerim kocaman açılmıştı. Onun burada ne işi var? Akif üzerine doğru giderken birden koluna yapıştım,
" Akif, lütfen."
Dedim. Bana gözlerini dikti, yalvardım. Ya bir şey olursa korkusu beynimi kemiriyordu. Yiğit,
" bir sorun mu var?"
Dedi. Akif,
" onu sen söyle, hayırdır?"
" hayır! Bir sorun yok."
" Akif iyi misin?"
" iyi. Elhamdulillah. Sen neden geldin?"
Dedim biraz saçma mı buldu acaba? Gözlerini Akif'ten yavaşça çekip bana baktı sonra,
" seni arıyorum."
Allahım. Şimdi bu cümleyi şimdi bu kuruyorsun! Ben seni ne kadar zamandır arıyorum! Af! Bir sorun çıkmadan uzaklaşmak gerek. Hemen! Akif'i içeri iterken,
" tamam sen git. Geliyorum. Git,"
Gitme yiğit. Öyle demek istemedim yani önden yürü. Akif'e veda etme derdinde olan yiğit öleceğini bilmiyordu. Bak zaten iyileşmemişsin, kolun çok sağlam değil.
" Akif merak etme,"
" ben konuşurum!"
Dedi ve kapıyı hızla yüzlerine kapattım. Bir kaosu daha başlattığıma göre şimdi ölebilir miyim? Neden her şeyi tersine gidiyor? Düzeltemiyorum! bahçe kapısından çıktım, Yiğit köşe de beni bekliyordu. Sakin ol. Ona doğru yürüdüm, ona doğru yürüyorum. Yanından geçtim, arkamdan geliyordu. Birkaç saat önce evlenelim dedi!
"Allah!"
Birden ayağım dolanmıştı, tam düşeyazarken tutundum. Telaşla dibimde bitip,
" iyi misin? Bileğin mi burkuldu,"
"Ha?"
Ay bana çok yakın. Mavi gözlerine bakma Sare! Bak sen bu çocuğu unutacaksın. Kendine gel. Hemen düzelttim kendimi, başımı eğip sorusunu cevapsız bıraktım. Yürü Sare! Koş!
" Soğan, yavaş düşeceksin."
" düşmem,"
"Düşme zaten,"
Sen bir uzaklaş benden. Ben seni unutacağım diyorum. Neden geliyorsun? Hadi Sare! Bas gaza! Daha hızlı! Hadi! Mahalleye girerken daha bir hızlı yürüyordum ki,
" soğan,"
" ne?"
" evleneceğiz,"
Sus Sare. Sakın. Konuşma. Yapabilirsin. Evlenmek?
" neden istemiyorsun?"
Nedenmiş? Kimdi o kız? Ha? Kimdi?! Hayır sen beni seviyor musun o bile belli değil! Buzdan adam! Bir kere sevgi göster be!
" neden!"
" bağırma."
" tamam söyle neden?"
" istemiyorum!"
Dedim ve koşarak binaya girdim. Ölüyorum! Ölüyorum. Ölüyorum. Nasıl bir hal bu. Deli gibi sevdiğim patatesimle evlenmek istemiyorum? Ne sevmeyi bırakıyorum? Ne evlenmek istiyorum...

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın, lütfen.

Patates & Soğan ( İşte şimdi tamam!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin