Dünyaya adım atmasıyla bir Sare, yuvarlanıvermiş bir Yiğit'in dizinin dibine. Yatmış Yiğit demiş, kalkmış yiğit demiş. Öyle bir demiş ki karşısından gelen sesi kendi sesi sanmış...
Ben bugüne kadar hep içimi Yiğitle yoğurdum. Saçları, davranışları, hali tavrı derken. Bir bakmışım koca kız olmuşum. Hiç başkasını ötesini düşünmedim ki. Ama... şimdi. Çok başka bir düşüncem var. Ben... ben anne olmak istiyorum. Böyle, böyle küçük bir Yiğit. Bilmiyorum işte. Birden içimde dolup taşan bir duygu var.
Oturduğum yerden karşımda ellerindeki listeye durmadan bir şey yazıp duran anneleri izliyordum. Bizi koruyan sıcacık kucağında büyüten annemlere. Büyütürken durmadan yıpranan ama pes etmeyen. Yeri gelince doktor, yeri gelince öğretmen, yeri gelince marangoz olan. Her işi gerektiğinde ustalıkla yapan annemlere. Onlara bakarken annem,
" Sare sana nevresim alalım ama markasında karar kılamadık."
" birde kızım mutfak da ahşap mı olsun kaşıkların falan."
" ay daha misafir tabakları var."
" ama onları Tabak kaşık seti oluyor ya. Ondan alırız işte."
" Sare peki perdeler. Onlara gidip bakmak lazım."
" ay ama sakın pelerinli alma!"
" ay evet. Şadiyenin gelinine almışlardı. Kızın evini görmeye giden bir çocuk tut sen onu salıncak niyetine..."
Dedi ve ağzını kapatıp birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Dediklerinden çok bir şey anlamamıştım. Öylece yüzlerine bakıyordum. Anne olmak büyük sorumluluk.Dün nikah tarihimizi almıştık. Yiğit sağ olsun hemen halletmişti her şeyi. Tam bir ay sonraydı. Tarih Yûsufu hoşnut etmemişti çünkü erkenden yurda gitmesi gerekiyordu. Ama ne yapalım yani? Babamlar acele etmek istemişler Yiğit de kabul etmiş. Bana tam aksi gibi gelse de bir şey demedim. Zira aklımda Asiye vardı. Teyzesinin çiçeğine yelek örmeliydim. Ama annemler fazla yoğundu. Bu konu da kesinlikle bana yardımcı olmayacaklardı. Belliydi. Yerimden kalkıp dün gizlice aldığım şişi ve ipi aldım ve evden çıktım. Bu konu da uzmanlığına güvendiğim canım ninem. Kocasına pek ısınamasam da. Neyse işte. Güllü nine. Veli amcanın 'Gülgoncam' diye sevdiği bir tanecik eşi.
Elimde ip ve şiş kapıyı çaldım. Bir süre bekledikten sonra Veli amca kapıyı açıp gözlerini üzerime dikti. Elimdeki şişi görünce,
" Hep böyle bir düşüncen olduğunu biliyordum."
" nasıl?"
Dedim Veli amca yine benimle uğraşıyordu. Kapıyı ardına kadar açıp öne atıldı,
" beni öldürmek istiyorsun değil mi? Çekemiyorsun? Yoksa senin ne işin olur şişle?"
Demişti ki Güllü nine elini omuzuna vurup,
" uğraşma kızımla Veli! Gel Sarem,"
Deyip içeri buyur etmişti. Oturma odasına gidip tekli koltukta yerimi almıştım. Dış kapının kapanma sesinden sonra Güllü nine sevecen yüzüyle gülüp,
" Rahat ol kızım yolladım bizimkini."
Dedi ve diğer tekli koltuğa oturdu. Sonra yerine yaslanıp derince bir soluklanıp bana döndü. Neden geldin diyordu? Haklıydı. Kendimi toplayıp söze girdim.
" Şey Güllü ninem, ben senden bir şey isteyeceğim."
" buyur bakalım deli kız."
" ama Güllü nine! Sende Veli amca gibi deli kız falan,"
" e ne yapayım kızım. Hem sen bakma adı Veli, özünde deli."
Dedi ve güldü. Bende ona eşlik ettim.
" ninem şimdi bu dediklerim aramızda kalacak ama tamam mı?"
" tamam kızım merak ettim hadi,"
" ninem Asiye hamile. Bende bebeğe bir şeyler yapmak istiyorum ama..."
" bilmiyorsun."
" hemde hiçbir şey. Ben şişi kuzu çevirmede gören insanım. Ne işim olur böyle şeylerle. Hem söyle bana yardım edebilir misin?"
" ederim tabii! Ona son model örgüler yaparız. E peki ip aldın mı?"
Hemen çıkartıp ipi uzattım. İpi açıp eliyle kalınlığına baktıktan sonra,
" ip güzel. Peki cinsiyeti belli mi?"
" yok değil daha."
" o zaman iplerini ona göre seçelim."
Dedi ve bana bu işin inceliklerini anlattı. Söylediklerini aklımda tutamayacağım için bir kağıda yazıp vermişti. Telefonumu yine evde unutmuşum. Neyse. İp ve modeli konuşup görüşmek üzere yarın yine aynı saati seçtik. Öğlen ve ikindi arası bize en uygun vakitti çünkü.