Planlar arasında boğulurken bir tilki, o ben oluyorum, kuyruğuna basıp yuvarlanmış çayır boyu. Kendisi plan yaparken arkasından dönen dolapların farkında bile değilmiş. Ah! Ah!
Benim ne haddimeydi ki! Yok aşk oyunu! Yok bilmem ne! Derdim neydi ki benim! Bir kıvırcık patatesi sevmiştim altı üstü. Bu sevgiyi torbaya koyup çayır aşağı sürüklemeye gerek var mıydı?
Varmış. Babam. Benim sevgili babam. Veya ailem mi demeliyim? Ne saklıyorlar ki benden! Ne?Babamla olan tartışmamızın ortasına annem gelivermiş ve bizi ayırmıştı. Zamanı değilmiş. Başka zaman anlatacaklarmış! Yok dananın kuyruğu! Mutfakta salata yaparken elimdeki salatalığa bir bıçak daha batırdım,
" Ne saklıyorsun benden ne! Ne olabilir!"
Al işte cevap bile vermiyor! Yiğitle arama girecek ne olabilir! Ben onu seviyorum, o da beni sevecek. Bana ne o kadar sevmişim. Sevsin beyimiz! Ay! Yeter! Elimdeki salatalığı öylece bırakıp,
" Aaaaaaaaaaa!"
Diye bağırdım. Rahatlamam gerek. Bana geliyorlar. Delirdim. Evet Sare delirdi, bunu da yaptınız! Tebrik ederim!
" ne oldu!?"
Annem telaşla mutfağa koşmuştu. Elimdeki bıçağı sertçe doğrama tahtasının üstüne bırakıp,
" ben dışarı çıkıyorum!"
Dedim ve yanından geçip dolaptan feracemi aldım. Hızla üstüme geçirdim. Eşarbımı da bağlayıp çıktım evden. Ne olabilir ki? Merdivenleri hızla inerken Veli amcayla karşılaşmıştım,
" Sen daha evlenip gitmedin mi kız?"
" yok delirdiğim için iptal oldu,"
" yeni mi fark ettiler,"
Deyip kahkaha atıp gitti. Bu adamın bana kastı mı var ya? Birtürlü barışamadı yıldızlarımız! Kiminle barıştım ki ben! Bağırmak istiyorum. İçimde böyle dışarı çıkmak için çırpınan bir Hulk var. Ama hayır. Sakin...
Binadan çıkıp rastgele bir tarafa döndüm. Dönmemle Yiğitle karşı karşıya kalmıştım. Tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Şimdi başımı eğip görmemezlikten gelsem? Af!
" Soğan hanım?"
Ah Yiğit ya. Sana patlamak istemiyorum senin hiç suçun yokken. Çok sinirliyim uzaklaş benden.
Karşıma geçti, başımı eğdim,
" efendim?"
" neye sinirlendin bu kadar?"
Ha? O kadar belli mi? Al işte Sare! Herkese göster böyle duygularını ayan beyan!
" kızgın bir boğa gibisin."
" Sensin boğa."
Dedim. Gülmeye başlayınca ona baktım. Yiğit? Gülüyor. Bu anı kaç kere görürüm ki? Sal gitsin Sare. Sonra. Sonra sinirlenirim. Gülmesine karşılık tebessüm ettim genişçe. Sen benim canımsın!
" konuşmak ister misin?"
" ben mi? Senle?"
Dedim şaşkınlığımı asla gizlemeden. Yiğit? Sana dedim mi bilmiyorum ama seni seviyorum bak!
" evet sen. Benimle,"
Demişti beni gösterip. Parmağındaki yüzük dikkatimi çekmişti. Ne de güzel yakışmış öyle. İnce uzun parmaklarına... Ah! Ah! Daha nişanlandığımıza sevinemedim ki ben! Kursak dedikleri yer varmış biliyor musun? Ama şimdi ben sana nasıl diyeyim babam seni istemiyor? Denmez ki şu surata bak! Tatlı patatesim benim!
" Yalnız kalsam daha iyi. Sana patlamayayım."
" Hayır canım. Bana patla. Hem ben senin eşin olacağım benden gizlin saklın mı olacak?"
Söylediği cümleyle aptal bir sırıtış yayılmıştı yüzüme. Sen bana canım mı dedin acaba? Sen. Bana. Canım? Oy ben senin yanaklarını! Bunları sıkmak istiyorum ya! Birde eşin diyor şapsal!
" Sana dondurma alacağım hem?"
" sen beni bir dondurmayla kandırabileceğini düşünüyorsan, evet doğru düşünüyorsun."
" hadi tepeye gidelim. Oraya seninle gitmeyi özledim."
Ne? Bak bana böyle şeyler söyleme! Sen bana deli gibi aşık mısın acaba? Aşık bence...Sessizce yan yana giderken bakkaldan çekirdek ve dondurma almıştı. Onunla o tepeye gitmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu. Onsuz oranın çok tadı tuzu yoktu. Yürürken bana yandan yandan bakıyordu. Mavi gözlerini çeker misin üstümden, aklım başımdan uçuyorda.
Tepeye varınca ağacın yanına gidip oturduk. Ortamızda ağaç sırt sırtaydık. Aslında erkeklerin ham maddesi odun derlerdi ama onunki patates. Dondurmayı uzattı,
" al bakalım soğan. İçin soğusun önce,"
" işe yarar mı ki?"
" anlat bakalım, neden sinirlisin?"
Dondurmayı açtım, bir ısırık aldım. Çilekli.
" anlatamam."
" neden?"
Sorgulama itaat et, diye bir şey duymadın mı patatesciğim. Anlatırsam sen üzülürsün. İstemiyorum.
" olmaz. Bırak şimdi onu,"
" tamam anladım imam nikahı, yarın. Bu sefer kesin,"
" tamam."
Heyecanım kalmadı ya. Bitti. Tükettiler beni. Benden ne sakladıklarını öğrenmem lazım. Babam ve annem biliyor.
"Sabah hazır ol,"
Herkesin bildiği benim bilmediğim? Yusuf da biliyor mu? Ne acaba? Af! Ne saklıyorsunuz! Ne! Bir dakika! Sabah mı?
" sabah mı?"
" evet sabah,"
" neden ki?"
" sürpriz,"
" öyle şey mi olur canım! Söyle ben merak ederim,"
" biliyorum bu yüzden bu kadar çekirdek aldım,"
Dedi ve elindeki çekirdeği uzattı. Hain patates! Yapılır mı bu bana ya! Elindeki paketi çekip aldım, hızla çekirdekleri kırarken beynimin içindeki tilkiler halaya durmuştu. Ne olur yardım edin? Sırlar alemine daldım, mübarekler! Hey!!!