İnsanın hayatında iz bırakan günler olurdu. Asla unutmadığı aklının bir köşesinde çevirip çevirip aynı günü tekrar ettiği bir günü. Benim için bugün öyleydi herhalde. Üstümdeki gelinliğe şöyle bir baktım. Ne kadar düşünsem de asla hayal etmemiştim üzerimde, giyemem diye düşünmüştüm. Uzun ve bol gelinlik üstümdeydi işte. Aynadaki yansımam başka bir Sare'ye aitti gibiydi.
Odamda Asiye'nin yardımıyla hazırlanmaya çalışırken sonunda hazırlanma işi bitince bana bakıp,
" maşallah! Sana nazar değmesin! Dur ben sana bir okuyayım,"
Deyip tüküre tüküre yüzümü yıkıyordu ki onu durdurup,
" yav Asiye sen merak etme. Okuma işini Güllü nine bol bol yüzümü yıkayarak yaptı zaten!"
Asiye dediğime gülüp elindeki eriği ısırdı. Aşeriyordu canım kardeşim. O değilde ağzım sulandı be!
" Asiye bana da versene erik,"
" canın çekti değil mi?"
Elime aldığım eriği yerken o da yatağıma oturup beni süzmeye başladı. Gelen giden beni süzüp duruyordu zaten. Yiğit nerede kaldı acaba? Af!
" Sare, az beklesene kız."
" neyi bekleyeyim?"
" bekle de seni oğluma alayım,"
" yani yiğit eğer biraz daha bekletirse beni, bu teklifini kabul edeceğim!nerede kaldı ya! Kendi düğünüme geç kalacağım."
Düğün yerine gitmeden önce nikahımız kıyılacaktı sonra da düğünün olduğu sohbet yerine gidecektik. Ama gelememişti bir türlü. Gelinliği ben giyiyordum ama Yiğit bir takım elbise giyip gelemiyordu.
Asiye derin hayallere dalmış eli karnında ağzını sulandıra sulandıra yemek hayal ediyordu kesin. Birden derin bir rüyadaymış gibi,
" gelir... o değil de keşke kavun olsa ya."
Deyince birden bağırdım,
" Asiye! Akif'i ara söyle."
" aman ya boşver, canım şimdi başka bir şey çekti. Nerede kaldılar?"
Demişti aniden yapılan konu değişikliğiyle kafam dağılmıştı. Gerçekten nerede kaldı bu delikanlılar? Biz sabırsızca beklerken aniden odamın kapısı açılmış Yusuf odaya destursuz girmişti.
" abla! Hadi!"
Deyince gelinliğimin eteklerinden tutup, besmele çektim. Sağ ayak Sare! Sağ. Kapıdan çıkarken Yusuf koluma girince ona baktım. Küçük kardeşime. Bir zamanlar yan yana oturamayan, oturdu mu 3. Dünya savaşını yaptığım kardeşime. Büyüdük be. Hem de çok güzel büyüdük. Dış kapıya gelince Yiğiti görmemle gözlerim doldu. Benim yiğit'ime bakın be! Nasıl yakışıklı ve güzel olmuş! Bir dakika! İnşallah kızlar bakmaz! Yoksa çok büyük kavga çıkar! Şükür ki düğünümüzü kadın erkek ayrı yapmıştık. Düğün de değil aslında. Nikah ve yemek vardı sonra dağılacaktık. Fazlasını istemedik, o parayı daha güzel bir şey için kullandık. Bir hayır kurumuna bağışladık. Ona doğru gidip karşısında durdum ama Yiğit hareket etmiyordu. Öylece kalmıştı karşımda, ben heyecanlı olurum derken yiğit benim yerime yaşıyordu her şeyi. Akif dirseğine vurunca etrafına boş boş bakıp gözleri bana takıldı,
" gel gönlümün baharı, gel."
Deyince oracıkta bayılmak istedim. Sen beni öldürmeye niyetlisin yiğit! Uzattığı elini tutunca ellerinin heyecandan ne kadar terlediğini fark ettim. Canım patatesim! Merdivenlerden inerken düşmemek için ona tutunuyordum ama o da sanki gelinliği o giymiş gibi davranıyordu. Kimsenin duymayacağı şekilde,
" yiğit! Kendine gel! Ya burada gelin olan benim!"
Dedim ve aniden durup bana baktı. Telaşlı ve gergin haliyle,
" ah! Şey! Sare. Çok güzelsin. Böyle dışarı çıkmanı istemiyorum! Feracenin önünü kapatalım. Başına da bir şey örtelim!"
" yok bak öyle olmaz. En güzeli sen beni bir torbaya koy at sırtına götür!"
" haklısın,"
" Allahümmessabirin!"
Dedim ve beni gere gere gergin bir gelin haline getiren kocama teşekkür ettim. Onunla birlikte merdivenden inip arabaya geçtik. Biz, Akif , Asiye ve Yusuf. Annemler düğün yerine gitmişti.Zordu gerçekten. Eğer sevdiğiniz bey sizden heyecanlıysa düğün sizin için zordu. Bazen eliniz ayağınız birbirine dolanıyordu da yardım istemek için baktığınız da onu heyecandan tırnaklarını yerken görüyordunuz. Ve ilk defa! İlk defa tırnaklarını yemişti. Hızlı bitmişti düğün. Hızlı bir evet demiş oradan da koşarak sohbete gelmiştik.