26,🌾

2.5K 210 39
                                    

İki günlük dünyaya üç günlük sevgi sığdırmaya çalışırken, kendimizi çıkartıyoruz. Harika. Nasıl bir sevgi anlayışı yayılmaya başlıyorsa, halimiz ahvalimiz perişan bir hal ile sonuçlanıyor.

Söylediğim cümleyle herkes donup kalmıştı. Annem elini kalbine koyup otururken, Hale annemde anneme destek olmaya çalışıyordu. Kemal baba bana bakıp,
" Sare bak,  evlilik öyle ben bitti derim. Biter, bir konu değil. Olay buraya geldi, problem bu boyuta geldi ama Yiğit'in de seni sevmekten başka derdi yoktu."
Demişti ki babam,
" Evet Sare. Tamam ben en baştan beri karşıydım. İstemedim ilk başta Yiğitin sağlık durumundadı ama sonra seni öğrenince istemedim. Çünkü sen sevdiklerinin senin yüzünden üzülmesine dayanamazsın... Ama bak! Bak gerçekten Yiğit seni kazanmak için çok çaba gösterdi. Ben evliliğinizin bitmesini istemem."
Aniden Akif kolumu tutup kendine çevirdi,
" Sende bitirmezsin ki! Bitiremez-"
Demişti ki aniden bağırıp hepsini susturdum. Ne diyordu bunlar ya hu? Ne evliliği? Ne bitirmesi!? Ben kocamı deli danalar gibi seviyorum. Bana yalan söylediği için sinirliyim ama burnu sürtsün diye yani! Boşanmak yok! Yok!
" bitti dediğim şey sizin yalanlarınızdı! Benim evliliğim değil!"
" ama Yiğit gitti,"
" biliyorum. Yarın hepiniz öğlen namazından sonra bana geleceksiniz. Eksiksiz! Duydunuz mu?"
Dedim ve  arkamı dönüp evden çıktım. Merdivenleri inerken başımın ağrısı beni bitirmişti elbette bileğimde ama... ama Yiğit gidiyor. Binadan çıkınca sağa sola baktım, görünmüyordu. Elbette o uzun bacaklarıyla Üsküdar'ı geçmiştir. Allahım ne yöne gideyim?! Sağ! Sağa gidiyorum. Sakin adımlarla ve telaşlı bakışlarla mahalleyi sokağı geçmiştim. Eve gitmemiştir, tepeye de gitmez. Bitti dedim ya!  Bitti! Bitti? Park! Parka! Aklıma gelenle parka doğru yürümeye başladım. Ne olursun parkta ol...

Nefes nefese parka ulaştığımda, yanılmadığımı görmek beni rahatlatmıştı. Koca gövdesiyle banklardan birine oturmuştu, karşında duran boş salıncaklara bakıyordu. Kıvırcık kafalı patatesim! Arkasından sakin adımlarla yaklaşıp yanına geçip oturdum. Oturdum ama beni fark etmemişti, ona yandan bir bakış atınca ağladığını fark etmiştim. Hızla yanına yaklaşıp gözyaşlarını silerken,
" Neden ağlıyorsun patatesim, ben bitti derken bize demedim. Biz biter miyiz, ağlama."
Beni yeni fark etmişti, bir süre yüzüme baktıktan sonra rüyadan uyanmış gibi,
" Sare? Yine hayal misin acaba?"
Deyince ellerimi iki yanağına koyup gözlerine baktım,
" yok yeminle benim ya."
Dedikten sonra aklıma modifiye gelince hızla elimi çekip,
"Tamam sana sinirliyim! Ama senden ayrılmayı düşünmedim tersine o koca burnunu sürteceğim."
dememle beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Başımı göğsüne dayayıp, özlediğim sevginin tadını çıkartmaya başladım. Nasıl özlemişim ama...
"Sürt, burnumu sürt! Ateş çıksın böyle hiç umrumda değil ama sen yap bunu. Yanımda ol. Yeter bana,"
" Sonra, 'Sare abartıyorsun' demek yok."
" tamam tamam. Hadi gel artık evimize gidelim. Sensiz ev, ev değil."
Demesiyle yine gönlümdeki tahtına oturan patatesimle ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladık. Yürüdükçe ayak bileğim ağrıyordu, birde her yerim... Neyse eve gidince bir yatar kendime gelirim.

Evden içeriye girince evimi fazlasıyla özlediğimi fark edip hayran hayran izlemeye başladım. Önce girişten başlayıp koridoru izledim sonra oturma odasına döndüm. Dönmemle şok olmuştum. Bir Yiğite bir odaya bakarken,
" Ne oldu burada?  Savaş mı çıktı?"
Dedim odadaki dağınıklığa doğru gidip ortasında durdum. Elimi belime koyup, bu arada belim çok ağrıyor, ona dik dik baktıktan sonra,
" Anlat. Dinliyorum."
Dememle bana bakarken ensesine giden eliyle başını eğdi. Bir dakika! Hayır ya! Hayır!
" Sadece burası değil, değil mi? Evin her yeri böyle,"
" bak sen otur. Ben hemen toplarım,"
Demesiyle elimi başıma koydum,
" ay bana bir şeyler oluyor. Dur dur bakayım,"
Deyip yanından geçip mutfağa girdim. Sağ olsun sadece tezgahın üstünü devirmişti.  Elimi kalbimin üstüne koyup oh çektikten sonra arkamı döndüm. Ani dönmemle gövdesine çarpmıştım. Burnuma dolan kokusuyla bir adım geri çekilip,
" Kumpir."
Dedim. Ne alaka ya? Ne kumpiri? Delirdim iyice. Yiğit anlamamış olacak ki öylece yüzüme bakıyordu. Başımı iki yana sallayıp yatak odasına geçmek isterken çalışma odasını görmemle,
" Bak! Bak ya?! Yiğit...?"
Dedim ve yatak odasına geçtim. Yatak odası da aynıydı ama... Ama. Elimi belime koyup yüzüme yerleştirdiğim ciddi ifadeyle,
" Bu evi darmadağın etmişsin?! Ama hiç önemli değil çünkü biz bu dağınıklığı toplarız. Ne olmuş ki bir iki eşya kırılmış yerinden oynamışsa. Düzeltiriz değil mi? Bunlar somut şeyler tak yerine hop eski haline döner önemli olan hayatımızı, birbirimizi dağıtıp yıpratmamak. Ve ben... artık dağılmak veya seni dağıtmak istemiyorum. Özür dilerim...Seni çok seviyorum. O yüzden dibinden ayrılmam, sende başka şeyler hayal etme."
Dememle Yiğit gülümsemişti. O gülünce bende gülüp kocaman açtığım kollarımla sarıldım ona. Buna ihtiyacımız var. Şifa bulmamız gerek...

Patates & Soğan ( İşte şimdi tamam!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin