Anne. Anne olmak kadının fıtratında vardır. Allah her kadına bunu işler. Doğar kadın. Büyür. Toplum onun 'anne' olma işlevini modernite adı altında sıfıra indirir. Yok eder. Bazı kadınlar da vardır. Her şeye inat o fıtrata sapasağlam sarılıdır. İçinde günden güne büyütür onu. Sarılır. Peki bir kadın, anne olmak için illa bir evlada mı ihtiyaç duyar?
Yattığım yerden doğrulup göz yaşlarımı kuruladım. Ben anne olamayacaktım. Bir çocuğum olmayacaktı. Benden bir can. Yiğite benzeyen bir can. Olmayacaktı. Aniden aklıma gelen şeyle durdum. Yiğit baba olmayacaktı. Hayır. Hayır bunu ona yapamam. Hayır benim yüzümden bu duygudan mahrum kalmamalı.
Kendimi düşünce aleminin içine daldırmışken aniden,
" Sare!"
Diye bağırıp kapıyı yumruklayınca kendimi topladım hızla. Bunu ona yapamam. Olmaz. Ayağa kalkıp kapıya yaklaştım, anahtarı çevirip kola uzanıyordum ki kapı aralanıverdi. Bir iki adım geri çekilince içeri girip kapıyı kilitledi. Hislerim? Hiçbir şey hissetmiyordum sanki. Elim ayağım uyuşmuş daha çok kendim de değilmişim gibi. Sesi kısık ama sinirliydi.
" Neden kilitledin kendini?! Neden ağladığın? Biri bir şey mi dedi?"
Deyip koluma yapışmıştı. Kolumu sıkan eline baktım. Ben. Ne yapacaktım şimdi? Bu adam benim yüzümden baba olamayacaktı. Oysa ne güzel baba olurdu. Ne iyi bakardı evladına. Peki? Peki neden söylemediler bana? Neden? Aniden sarsıp,
" Sana söylüyorum! Konuşsana! Ne oldu?"
Hayır. Hayır aklımı toplamalıyım. Olmaz. Kendine gel Sare. Toparlan. Her şeyi öğrenmeden karar vermek yok. Dur. Boğazımı temizleyip,
" kolum acıyor."
Dedim. Başımı eğip kolumdaki eli ittim. Eli yavaşça uzaklaşırken benden havadaki ruhsuz ayrılışına baktım. Ait olduğu yerden ayrı düşmüştü sanki.
" özür dilerim. Anlat şimdi. Mustafa mı çıktı karşına?"
Başımı salladım olumsuzca. Peki kelimelerim terk mi etti beni? Dilim konuşmak istemiyordu. Oysa söylemek istediklerim vardı. Ya da en güzeli susmaktı.
" hayır. Ben... ben annemleri çok özlemişim Yiğit."
" bunun için mi ağladın?"
" evet."
" iyi de her gün annenleri görüyorsun ki?"
" bilmiyorum işte. Özledim."
Dedim bir elimi diğer kolumun dirseğine dayamış, gözümden firar eden bir damla yaşa mani olamamıştım. Allahım... Dayanmama yardım et. Lütfen...Gözümdeki yaşı hızla silip bana sarıldı. Başım göğsünde öylece kaldım. Sarılamadım. Kollarım birtürlü gitmedi. Kaldım öylece. Tek bir şey hissediyordum. Onun da ne olduğunu bilmiyordum. İlk defa. İlk defa böyle bir duyguyla karşılaşıyordum.
Sarılmadığımı fark eden Yiğit benden ayrılıp başımı ellerinin arasına aldı.
"Peki... şimdi ne yapmak istiyorsun?"
Dedi. Bakışlarımı eğdim. Yüzüne baksam. Bütün her şey iplik söküğü gibi gelecekti. Hayır. Tut kendini.
" ben. Ben annemlerde kalsa-"
" asla! Asla burada kalamazsın! Hem sen bensiz yatamıyorsun. Bende sensiz yatamam. Olmaz. Olmaz Sare. İstersen seni erkenden bırakıp gece de geç alırım ama burada bensiz... asla!"
Ağlamayı bırakmalıyım. Gözyaşımı ardı ardına silip duruyordu ama duramıyordum işte. Yüzümdeki elinin üstüme elimi koyup çektim yüzümden. Bir adım geri attım. İçim yanıyor. Ölüyorum gibi.
" bu gece annemle uyumak istiyorum, lütfen."
Dedim ve kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp içeri geçecekken kimsenin olmadığını fark ettim. O kadar kalmış mıydım içeride? Birden bileğime dolanan sert elle çıkış kapısına çekildim. Kapıyı açıp ardımızdan kapattı. Ayakkabılarını geçirince bende giydim. Merdivenleri hızlı hızlı indik. Sinirliydi. Anne olamayacaktım. Baba olamayacaktı. Küçük bir yiğit olmayacaktı. Etrafımızda koşturmayacaktı. Yolda hızlı hızlı yürürken arabayı park ettiği yere gelince beni arabaya bindirdi. Kendi de yerine geçince kapıyı sertçe çekip yola koyulduk.Eve gelince bir şey demeden yatak odasına geçtim. Bir şey hissetmiyordum. Ne oluyor bana? Uyuşmuş gibiyim. Rüya da gibi. Yatağa uzanıp elimi yanağımın altına koydum.
"Çok mu ağrıyor başın?"
Yatağın yanına oturup elini başıma koydu. Gözlerini gözlerime dikti. Baba olamayacaksın Yiğit. Benim yüzümden.
" gel üstünü çıkartalım,"
Deyip elini eşarbıma atmıştı ki,
" İstemiyorum."
" böyle olmaz. Bana sağlığım için her gün pijama giydiren Soğan nerede? Hadi bakalım,"
" istemiyorum Yiğit,"
Dedim ama birden hiddetlenip beni kollarımdan tutup ayağa dikti. Sinirle eşarbımı kafamdan çıkartıp atarken feracemin fermuarını açmaya çalışıyordu sinirle. Takılan fermuar onu iyice sinirlendirirken birden ikiye ayrılan feraceyi üzerimden çıkartıp attı. Bütün bu yaptıklarına karşı sadece ağlıyordum. Kollarımdan tuttu, beni kendine yaklaştırıp bağırıyordu yüzüme,
" konuş dedim sana! Konuş! Benden uzaklaşmayacaksın tamam mı?! Ne düşündüğün umurumda değil!"
" istemiyorum dedim sana!"
" Benden gitmeyeceksin!"
"İstemiyorum!"
" uzaklaşmayacaksın!"
" bırak beni! Bırak!"
Deyip elimi göğsüne koyup ittim onu. Aramıza giren birkaç adımı fırsat bilip kapıya koştum. Çalışma odasına girdim. Kapıyı örtüp köşeye gittim. Hayır! Hayır! Olamaz! Bu olamaz! Benim yüzümden sana bunu yapmayacağım! Kapı açıldı ardına kadar, yanıma gelip oturdu. Bir süre öylece durduktan sonra,
" Öğrendin artık."
Dediği an ona döndüm. Ağlıyordu. Karşıya çevirmişti bakışlarını. Yüzünden akan o bir damla yaşla bende kayıp gitmiştim sanki.
" Aslında bunu sana söylemek istedim. Hakkındı çünkü. Asla anne baba olamayacaktık. Ama yapamadım. Senin anne olmak için içten içe nasıl hayaller kurduğunu gözlerinin içine bakınca anlıyordum. Bir çocuk görünce içi giden, bebek kokusuna hayran olan sana, nasıl? Nasıl diyebilirdim ki?"
" Ne zamandır?"
" uzun. Çok uzun zaman. 5 yıl."
" Neden? Neden söylemediniz? Hepiniz biliyordunuz! Neden!"
Demiştim ki aniden aklıma babam geldi. Babam. Babam söylemek istiyordu bana. Ama... söylememişti. En iyisi bu demişti. En iyisi?
" hepsi. Söylemek istediler... Ama-"
"İzin vermedin, neden?"
Dedim. Bakışlarını yüzüme çevirip baktı bir süre. Bakışlarında öyle bir acı vardı ki nefes alamıyordum. Ölüyordum sanki.
" çünkü giderdin. Giderdin Sare. İstemezdin beni. Beni düşünürdün hep. Hep beni düşündün. Kendinden önce hep beni düşündün. Koşmayı çok sevmene rağmen yavaş yavaş yürürdün, yolda bana takılırdın. Düşündüğünü belli etmemek için. Sonra bisiklet sürmezdin. Biliyorum çok seviyorsun ama ben binemiyordum. Sonra Salıncağa... Sonra size gelmemi istemezdin hiç, nefes nefese kaldığımı görmemek için. Lise de... Mahalle de... Yolda. Sen hep beni düşündün. Bende seni düşündüm Sare. Sırf yanımda kal diye bin kere rol çektim. Yorulmasam bile sırf yanımda kal, çevremde ol diye rol yapardım hep. Grup ödevlerinde problem çıkartan bendim aslında. Senin bana olan hassasiyetini biliyordum, dayanamazdın. Zaten sen başka biriyle de olmazdın. Bende senden başkasıyla olmazdım. Olmam. Anlıyor musun? Anne baba olamayacak olmamız bir şey değiştirmeyecek. Ben seni yine soğanım, gönlümün baharı, Ruhum diye seveceğim. Yine seni düşüneceğim bütün gün. Dua ederken hep senli dualar edeceğim. Uyuduğumda sana sarılacağım. Kalktığında seninle uğraşacağım. Ben sana eş oldum diye bununla bırakmam. Ben sana eş de olurum. Abi de kardeşte! Baba da gerekirse senin çoçuğun olurum Sare. Ama lütfen. Lütfen beni sensiz bırakma. Sen olmazsan ne baba ne abi ne evlat. Hiçbiri olamam. Sen benim ruhumsun. Sensiz yürümem bu yolda. Benimle yürüyecek misin?"
Dediğinde sıkıca boynuna sarıldım. Başımı omzuna koyup tuttuğum, sakladığım göz yaşlarımı bıraktım. Bu adam olmazsa ben olmam. Bu adam olmazsa ben ne anne ne eş ne evlat olurum. Ama bu adam olmazsa ben olmam. Benimle birlikte ağlayan bu adama eş de anne de evlat da olurum...