24,🌾

2.2K 194 18
                                    

Duyduklarım beynimin içinde yankılanırken geri adım attım hızla. Sokağa doğru attığım büyük adımlarla kafamdaki saçma şeylerden uzaklaşmak istedim. Nefes almam gerekiyordu. Bilmiyorum! Her şey saçma. Saçma. Yani? Af! Başımı gökyüzüne kaldırdım, derin bir nefes aldım,
' Allahım ben göremiyorum, tökezliyorum. Sen bana bir işaret göster kurban olduğum. Bu imtihanın üstünden geleyim,"
Gökyüzüne bakıp öylece dururken birden arkamdan biri seslenince korkuyla yerimden sıçradım. Arkama bakınca yaşlı bir teyze bana doğru ağır adımlarla gelirken,
" ay korkuttum mu kuzum! Ay! Ay! Yavrum kusura bakma kuzum."
Deyip yanıma gelmiş hatta fazlaca yaklaşmıştı ki, dediklerine tebessüm etmekle yetindim sadece. Biraz daha yanıma gelip,
" hele hele bana bir yardım et. Kayboldum,"
" tabii teyze. Nereye gideceksin?"
Dedim, cebinden bir kağıt parçası çıkardı. Üstünde oldukça küçük harflerle yazılı adrese bakmaya çalıştım fakat okunmuyordu. Kağıda biraz daha yaklaşınca birden enseme elini atıp kağıdı burnuma dayayınca ne olduğunu anlamamıştım. Her şey birkaç saniye içinde yıldızlı bir gökyüzüne dönmüştü...

Değişik bir hal içindeydim. Gözlerimi zar zor açmıştım ama... sanki bir sandalye de oturuyordum... ve? Bir dakika! Neden bağlıyım? Ne oluyor?! Allah'ım! Olamaz!
" hey! İmdat!!! Kimse yok mu?!"
Son ses bağırmak çok fayda etmiyordu çünkü kafama bir şey takmışlardı hiçbir şey göremiyordum.
" hey! İmdaaaaat! İmdaaaa-"
Diye bağırırken aniden kafamdaki şey çekildi ve ne olduğunu anlamadan yüzüme yediğim suyla boğulma tehlikesi geçirdim. Nefes nefese kalmıştım, ağzıma burnuma giren suyla öksürmeye başladım. Ben kendime gelmeye çalışırken bir adam,
" gerizekalı mısın lan! Kadını öldürüyordun?! Başından aşağı dökecektik o suyu!"
" pardon abi,"
" git doldur kovayı! Hüseyin'i çağır bana!"
Onlar aralarında tartışırken kendime gelmiştim. Yanımdaki oldukça cüsseli adama bakarken,
" kimsiniz siz!? Neden kaçırdınız beni?! Neden!?"
Adam bana dönüp baktı sonra da karşıma geçip, elini cebine koydu.
" kim olmamızı isterdin?"
"İnsan olmanızı isterdim."
" biz zaten insanız gerizekalı kadın!"
"Bir kişiyi kaçırıp ona hakaret edince insan değil aşağı bir yaratık oluyorsun! Ayrıca gerizekalı da sensin! Mahlukat suratlı amip!"
" ne diyorsun lan sen?! Amip ne?!"
" beni neden kaçırdığınızı söyle önce!?"
Dediğimde aniden bana doğru bir adım atmış elini vurmak için kaldırmıştı,
" kes sesini çeneni kırarım valla!"
" Kır!"
Deyip ona diklenirken arkasından biri koşarak geliyor diğer yandan da ceketinin önünü tutuyordu. Bu saygıyı buna gösteriyor bu?!
" dur abi! Dur! Geldim,"
" nerdesin Hüseyin!"
" kadına haber verdim abi gelir birazdan,"
" of! Tamam! Geç şunun yanında dur!"
Deyip bana ters ters baktıktan sonra gitti. Sonra Hüseyin ile göz göze geldik. Haline tavrına bakınca oldukça beyefendi aklı başında masum birine benzeyen Hüseyin'e,
" Beni neden kaçırdınız?"
Dedim. Bildiği yerden sormama rağmen cevap vermedi. Sandalyeyi çekip karşıma oturdu. Sonra da iki elini bacaklarının arasına koyup gözlerini kapıya dikti. Hah! Şimdi oldu! Neden başıma bunu diktiler anladım, deli bu! Deli! Ama... Ne oluyor Allah için? Ben neden kaçırılayım?! Hayır zengin bir ailenin kızı da değilim ki?! Af! Bir dakika! Zengin bir ailem yok ama Mustafa var! Ah tabii ya! O kaçırdı kesin beni! Kesin o!
" Nerede o!"
Dedim Hüseyin'e. Başını çevirmeden cevap verdi,
" kim nerede?"
" beni kaçırtan aşağılık!"
" gelecek yolda dedim ya. Dinlemiyor musun beni?"
" Dinliyorum canım dinlemez miyim! Anlat sen hele neredeyiz biz?"
" depo da."
" Hüseyin, seni başıma salaksın diye diktiler değil mi?"
Dememle aniden pozisyonunu bozup bana döndü,
" Salak mı?! Ben bu görev için özellikle seçildim! Abim çok zeki olup seninle baş edeceğimi söyledi!"
" Zeki mi sen mi? Söyle o zaman ip çözmeyi biliyor musun?"
" hah! Biliyorum elbette onda ne var. Şimdi ip şöyle bağlı oluyor. Mesela..."
Deyip etrafına bakarken ayaklarımı ona doğru uzatıp,
" Şunda göstersene mesela,"
" He tamam bak şimdi. Bu ucu gördün mü? Bunu tutup çekince açılıyor ama bunu sık bağladık diye hemen açılmaz ama ben zeki biriyim. Şimdi... hah! Oldu!"
Deyip ayaklarımı çözünce hızla ipten kurtulan ayaklarım özgürlüğüne kavuşmuştu. Oldukça yakınımda olan Hüseyin'e doğru bir tekme atıp onu geriye doğru savurup düşmesini sağladıktan sonra sandalyemden kalkıp koşmaya başladım. Ellerimin arkadan bağlı olması canım yakıyordu fazlasıyla. Arkamı kontrol ettikten sonra saklanacağım bir köşe bulup arkasına geçtim, yere oturup derin bir nefes aldım. Yaparsın Sare! Hadi kızım! Zamanında bunu yapmışlığın var! Hadi! Ellerimi biraz zorlayıp kalçamın altından geçirdim, canım yanmış olabilirdi ama şimdi rahatça koşabilirdim. Ayağa kalkıp etrafıma bakındıktan sonra Hüseyin'in kapıya gidip yardım çağırdığını görünce koşmaya başladım. Depo denilen yer eski küflü bir yerdi. Birkaç araba... fare! Eski eşyalar... odalardan odalara koşarak geçerken birden ayağım boşluğa gelince ne olduğunu anlamamıştım. Kafamın bir yere şiddetle çarpmasıyla gözlerimin önüne yıldızlar serilmişti yine...

Patates & Soğan ( İşte şimdi tamam!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin