can't take my eyes on you

869 52 10
                                    

"Lalisa! Tahmin et bugün nereye gideceğiz?"
Gün çoktan ağarmıştı ve biz yine evde çalan şarkıların altında kalan iki kişi olarak konuşmuyorduk. Ta ki Jennie bu sessizliği bozup bana cevabını tahmin edebileceğim bir soru sorana dek. "Klübe?" jennie kaşlarını kaldırıp güldüğünde "Aklın hep böyle şeylere  mi çalışıyor senin?" demişti. Ben de onun yaptığı gibi kaşığımı ona doğrulttum."Ne sandın bebeğim" dediğimde kaşığını kaşığıma vurmuş ve geri çekilmişti. "Han nehrine gideceğiz! Hatta onun için küçük bir piknik sepetim bile var. Gün batımını izleyip şarap içeceğiz." Şarap. Şarap dudaklar. Dionysos.Ona zaten sarhoş olurken onunla beraber sarhoş olmak mı? Düşüncesi bile Lalisa'nın başını döndürmüştü. Düşüncelerinden sıyrılması öyle kolay olmadı.Jennie Kim zaten onu çok etkiliyordu ve cidden yüzünü her görüşünde heyecanlandığı doğruydu.Onu ilk gördüğündeki 'güzel sanat eseri' olayı hala devam ediyordu. Jennie kim boyasına şarap katıldığı için tonları bordoya kayan bir portreydi. İçindeki bir kısmı hala tanımıyordu. Aslına bakarsanız doğru dürüst konuşmuyorlardı bile. Lalisa konuşmak istemiyordu. Onu tanımak istemiyordu. Biliyordu ki eğer tanırsa onun hakkında ciddi düşüncelere dalacak ve boşanma ile ilgili kararlarını verirken kafasının karışmasına neden olacaktı. Ciddi işlerin boğucu havasını ciğerlerine doldurmaktansa, şarabın güzelliğinde kaybolmak istiyordu.Ruhunu alkolün sarhoş edici etkisine teslim etmek orada hapsolmak ve sanki uzun zamandır hissetmeyen sinir hücreleri gibi tekrar hissiyata duyan hücreler gibi onun güzelliğine ihtiyaç duyuyordu. Ve şimdi ikisini ilk defa biri aynı cümle içinde kullanınca doğal olarak heyecanlanmış ve ne kadar mümkün olmasa da Jennie'ye bir yerden bir açık mı verdim diye düşünmeden edemiyordu.Ama hayır, ona onu ne kadar Dionysos'a benzettiği hakkında tek kelime etmemişti,sesli de konuşmuyordu,Jennie nereden çıkartmıştı ki bu şarap işini. Lalisa garipsemişti
çünkü bu onun küçük sırrıydı. Kalbine gömdüğü ve kimsenin açmasını istemediği bir sır,ilgili olan kişinin bile.

"Jimin kendini zorunlu hissetme zorlanacağını düşünüyorsan yanımıza alabilirim."
Jimin suratını buruşturup ardından bize güzel bir gülümseme sunmuştu.
"Saçmalamayın,gidip vakit geçirin. Ayrıca bu şey hayatımda gördüğüm en tatlı şey!"
İçeriden gelen derin ses konuşmamızı böldü."Bunu duydum Jimin-ah!" 
kıkırdayıp vedalaştıktan sonra bisiklete binip yola koyulduk. Ben arabayla gitmek istememiştim. Kendimi şımartılmış gibi hissediyordum ve bu beni tedirgin ediyordu. Zenginliğin soğuk havasına alışık olan naim vücudumun asıl ihtiyacının para olmadığını anlayalı çok da süre geçmemişti ama sonuçta çabucak harakete geçmek ikimiz içinde iyi olurdu.

Gün batıyordu.Karşımdaki Kim Jennie elindeki şarap bardağı ile üzerinde olan dizlerine kadar uzanan hırkayı kendine iyice sarmış ve nehirin ardından uzanan gökyüzünü izliyordu. Şarabın dudaklarında bıraktığı iz ayakkabıların karda bıraktığı iz gibi hemen kapanmıyordu fakat yeni yudumlar aldıkça iyice bordo rengine dönen dudakları mutluluğun saf etkisi ile yana kıvrılırken gözlerime bakmıştı. O an yanıp kül
olmuştum ben. Yüzlerce parçaya ayrılmış tekrar birleşmeye utanmıştım. Öyle güzel bakıyordu ki bana,öyle güzel gülüyordu ki kalbimi ısıtıyordu,avuçlarımı terletiyordu.Ben de şarabımdan bir yudum aldıktan sonra gülerek telefonumdan evde dinlediğimiz şarkılardan birine bastım.Aramızda olan piknik sepeti ve şarap şişesi birbirimize bakmamızı imkanlı kıldığından bundan-fazlası ile- yararlanan jennie bana dönüp şarkıyı mırıldanmaya başlamıştı.

You're just too good to be true
Can't take my eyes off  of you

Doğru olmak için çok iyisin
gözlerimi senden alamıyorum

You'd be like Heaven to touch
I wanna hold you so much

Dokunulası bir cennet gibisin
Sana öyle tutunmak istiyorum ki...

Elleri ile saçımı kulağımın arkasına attığında nakaratın gelmesini beklemiş ve geldiğinde bağırarak söylemeye başlamıştım.

I love you, baby, and if it's quite alright
I need you, baby, to warm a lonely night

Seni seviyorum bebeğim ve burası zaten sessizse
Sana ihtiyacım var bebeğim,yalnız geceyi ısıtmak için

I love you, baby, trust in me when I say:
Oh, pretty baby, don't bring me down, I pray

Seni seviyorum bebeğim,Ve sana "Oh güzel bebeğim beni yüzüstü bırakma sana öderim" dediğimde bana güven.

İkimizinde kıkırdamaktan yorulan çenesi ve kasılmaktan ağıran karın kasları ile çimenlere sırtımızı vermemiz bir olmuş ve kafamızı birbirimize
çevirmiştik. "Lalisa,ben senin Dionysos'un isem, sen de benim Afrodit'imsin"
Şok olmuştum. Nereden biliyordu? Nasıl bilebilirdi? Ama aynı zamanda öğrenmesi içimi rahatlatmıştı. Bir sırdan kurtulmuş gibi gülümsemiştim. "Demek Afrodit" demiştim ellerimle oynarken. "Hani şu güzelliği ile insanları baştan çıkartan." demişti Jennie gülümseyerek. Şarkı devam ederken ellerim onun ellerini bulmuş Mutluluğu ve cenneti parmaklarımın altında hissetmiştim.

You are just good to be true
Can't take my eyes off you





Selam.
Bu bölümden huzur damlıyor böylesi daha iyi çünkü ileride çok ihtiyaçları olacak yani tadını çıkarın derim.
Görüşürüz.

dionysos//jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin