Jennie yine lanet etti uyandığına. Lalisa olmadan uyandığı her gün onunla tanışmadan uyandığı her günü hatırlatıyordu Jennie'ye. Renksiz,siyah beyaz çerçevedeki hayatına gelen bir fırça darbesiydi Lalisa. Hayatının rengiydi onun,ruhunun neşesiydi,bitmeyen enerjisiydi. Ama Jennie, Lalisa olmadan bunlardan mahrum kalarak mental olarak bir çöküş yaşıyordu. Odasının duvarlarında boş yer kalmamıştı. Heryerde nerenin olduğunu bile hatırlamadığı adresler,ev ve Cara Delevingne'nin fotoğrafları vardı. Jennie o resime her baktığında içindeki öfke ateşi daha da harlanıyor,sonsuzluğu temsil eden öfkesi gözlerine sıçrıyor dudakları ister istemez haraket ediyordu. Sinirlerinin yıprandığı akıl almaz bir gerçekti. Sürekli seyiren yüz kasları ve titreyen elleri bu durumun en gerçekçi kanıtıydı. Lalisa hayatına öyle girmişti ki sanki kalbinde senelerdir saklıyordu onu-sanki değil,Jennie,Lalisa'yı senelerdir kalbinde saklıyordu- Ona kavuşmak bu kadar zor olmuşken bu kadar kolayca ellerinden kayıp gitmesi Jennie'ye adalet kavramının tekrar ve tekrar sorgulanması gerektiğini hatırlatıyordu.
Resimler ve yapışkan kağıtlar ile kaplı havasız odadan onu çıkaran Chanel Kore'den gelen telefondu. Ondan gelmesinin daha iyi olacağını çünkü ölçülerinin alınması gerektiğini söylediler.İkisi için uygun olacağını düşündüğü boyutta yaptırmıştı bu evi. Ne çok büyük ne de çok küçüktü. Ama Lalisa olmadan o kadar boş duruyordu ki ev,Jennie evin olduğundan büyük olduğunu düşünmeye başlamıştı.Onayladı ve günlerden sonra ilk defa vitaminlerini aldı,güzelce giyindi ve şöförün gelmesini bekledi. Bu süreç boyunca ise araştırmalarına telefondan devam ediyordu. Cara'nın Kore'de kaldığı oteli bulmaya çalışıyordu ama bulsa ne olacaktı sanki! Oraya gidip kız arkadaşımı geri ver! mi diyecekti. "Kız arkadaşı mı?" Dedi kendi kendi kendine Jennie. İlişkileri o kadar kutsaldı ki isim bile koyamamıştı onlar. Ama insanlara anlatmak kolay olmayacağı için bu kutsal ikişkinin üzerine bir etiket yapıştırmaya karar verdi Jennie. Ne kadar istemese de insanlar soracak ve onlara bir açıklama yapmak zorunda kalacaktı.
Jennie arabadan indiğinde kendini büyük bir kamera ve mikrofonlar kalabalığının içinde bulmuş,soğuk kanlılıkla kendine yönetilen soruları cevaplamaya başlamıştı. "Bayan Kim, rakipleriniz moda haftasına katılmayacağınızı belirtti ve gerekçe olarak kamera önünde bulunmamanızı gösterdi. Bu doğru mu?"
"Röportajlara öncelik veremememin nedeni Chanel ile içinde bulunduğumuz yoğun tempodan ötürüdür. Moda haftasına olan yoğun ilgimizi belirtmek için açıklamaya ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum. Rakiplerim ise,düşündüklerini umuyorlar diyelim."
Daha sonra Jennie sol taraftan gelen soruya çevirdi algılarını. Kanı donmuştu bir an. Hiç başkasının ağzından bu konu ile ilgili bir şey duymamıştı. Sadece o ve jennie. Dedik ya,kutsaldı Jennie ve Lalisa'nın ilişkisi. Sadece ikisi bilirdi. Ama belli ki ikisinden fazlası biliyordu artık,ve Jennie bir gazetenin öğrenmesinin bütün ülkenin öğrenmesi anlamına geldiğini çok iyi biliyordu. Bunu göze aldı.
"Bayan Kim,bir ilişkiniz olduğu doğru mu?"
"Evet...doğru."
Verdiği cevaptan sonra yükselen ses kalabalığını arkasında bırakarak şirkete girdi. Tanıdık bir ortam görmek onu biraz olsun sakinleştirmişti ve aldığı vitaminlerden olacak ki kendini daha iyi hissediyordu. Asansöre bindiğinde aynadan kendine baktı. Lalisa olmadan yarım bir yapboz gibiydi. Hiç bir anlamı olmayan yarım bir parça. Ancak Lalisa gelirse ikisi birleşip mantıklı bir resim oluşturabilirdi. Ne yazık ki o resim henüz oluşmamıştı.Sinirliydi fakat sakin kalmaya çalışıyordu. Alkole ihtiyacı vardı fakat düşünmeliydi. Afrodit'e ihtiyacı vardı fakat elde edemiyordu,zira Afrodit elde edilmesi en zor tanrıçaydı.
Jennie'nin ölçüleri alındıktan sonra Yoongi'den gelen telefon ile koşarak şirketten çıkmış,aradan üç saat geçmesine rağmen hala dışarıda bekleyen basın bir anda ayaklanmıştı fakat Jennie'nin hızlı adımlar ile arabaya binmesi ile soracakları sorunun ilk kelimesini bile söyleyemeden yutarak oflaya puflaya kabloları toplayıp dağıldılar. Basın üflenen bir karahindiba gibi farklı yönlere dağılırken Jennie Kim arabayı daha hızlı sürmesi için şöföre yalvarıyor,kırmızıda geçeceği takdirde cezayı kendisinin ödeyeceğinden falan bahsediyordu. Jennie evin önüne geldiğinde kalbi o kadar hızlı atıyordu ki Lalisa'yı bulmanın önemi bir kez daha vurgulandı kalbinde. Koşar adımlar ile eve girmiş ve içeride bilgisayarın yanında çanta hazırlayan Yoongi'yi ve Yemek kokusunun geldiği mutfağın içindeki Jimin'i görmüştü. Yoongi Jennie'ye bir çift spor ayakkabı attığında Jennie onları havada yakalayıp ayaklarına geçirmiş ve koşarak evden çıkmışlardı. Şimdi evde elinde Leo ile yemeği karıştıran,bakışlarını kapıdan ayırmayan Jimin'den başkası kalmamıştı.
Sonunda Lalisa'yı bulacaktı. Onun varlığını yanında hissedecek,beraber çok güzel bir tablo oluşturacaklardı.Şarabın kırmızısı Afrodit'in güzel suratına dudaklarında lekeler bırakırken kutsallığın farkına varmadan sarhoş olacaklardı.Jennie Kim sarhoş eden taraf olurdu genelde,ama bu sefer o kadar sarhoş olmaya ihtiyacı vardı ki,kendini Lalisa'da kaybetmeye ve asla bulamamaya. Kendini ona bırakmaya ve asla geri almamaya. O kadar ihtiyacı vardı ki Kim Jennie'nin.
Soğuk,boğucu,havasız ve nemli. Kırık cam parçaları, ve duvarlardan akan küf ile gözleri dolmuştu. Bu ortamda mı kalmıştı Lalisa dört gün boyunca. Uyuduğunu düşünerek yanına gittiğinde uyanmadığını fark etti Jennie. İpleri çözdüğünde yere yığılmasına son anda engel olduğu vücudu kolları arasına aldı.Uyuşan sinir hücrelerinin tekrar hissetmeye başlaması eski hissetmesinden daha şiddetli olurdu. Daha fazla hissederdi. Jennie de böyleydi şu an. Daha çok hissediyordu. Daha çok ihtiyaç duyuyordu ona kolları arasında olmasına rağmen. Daha çok hissediyordu. Aşkı,öfkeyi,sevgiyi. Daha çok hissediyordu.Üzüntüyü, pişmanlığı. Ağlıyordu. En son ne zaman ağladığını bile hatırlamıyordu. Yoongi çoktan aradığı ambulans'ı beklerken bodrumdan çıkarılan Lalisa'nın kahkülleri alnından teker teker düşüyor,Jennie ise burkulmaktan ufacık olan kalbinin atışlarını duyuyordu. Onun şiddetli atışlarının altında ezilen yavaş atış duyulmak istemezcesine kan pompalamaya devam ediyordu.
Bembeyaz odada bir resimlerdi şimdi. Birleşmiş ve bir resim olmuşlardı ve beyaz odayı renklendirmişlerdi. Şarap rengi dudaklar Lalisa'nın suratından bir an için ayrılmamış,ayrılmama yemini etmiş elleri birbirlerinden bir an çekilmemişti. Jennie onu kaybetmek istemezcesine kavramıştı. Düzenli kalp atışları odadaki tek ritimi oluştururken ritimi bozan topuklu ayakkabı sesi ile Jennie kim odaklandığı noktadan gözlerini çeker ve kafasını sesin kaynağına çevirir. Sinirleri zıplarken farkında olmadan Lalisa'nın elini sıkmış ve bunu yaptığını fark edince hemen elini çekmişti ellerinden. Sinirle ayağa kalktığında Cara bir adım geriye çekilmiş ve gülerek parmağını iki yana sallamıştı.
"Tıch tıch hediyemi beğenmedin mi yoksa?" Jennie çok sinirliydi.
"Belki YSL etiketli değil ama YSL in en büyük etiketi buradayken buna gerek olmaz diye düşündüm."
Merhaba! Yeni bölüm ile geldim bölümsüzlüğü telafi edeceğim! Yorumlarınızın ne kadar değerli olduğunu unutmayın ve farklı görüşleri görmeme izim verin! Ve işte merak edenler için YSL'in ünlü modeli Cara
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.