4

210 91 15
                                    

Merhaba! Görüşmeyeli bayağı uzun zaman oldu. Nasılsınız? Sonunda bölüm yazdım! Vaktim yoktu bahanesine sığınamayacağım. Vaktim gayet de vardı. Ama canım yazmak istemiyordu. Neden bilmiyorum. (Ama bu arada bir tane deneme yayınladım, okuyun onu ha!)

Umarım beğenirsiniz bölümü. Lütefen yorumlarınızı benimle paylaşın. Teşekkürler.

3 yıl önce, 31 Aralık

''Merhaba günlük. Nasılsın? Ben berbatım, her zamanki gibi.''

Bunun aptalca olduğunu düşündü kız? Silmeli miydi?

''Sana yazmak doğru bir fikir mi bilemiyorum.''

Hayır, kesinlikle değildi.

''Her neyse. Daha sonradan pişman olursam seni yakarım. Kusura bakmazsın, değil mi?''

Aptalca konuşuyordu. Bunu fark edip kaşlarını çattı.

''Neden mi sana yazıyorum?''

Durdu ve derin bir nefes aldı. Bu aptalcaydı. Ayrıca oldukça acınasıydı.

''Emin değilim. Bir anda kitaplıkta duran eski püskü defteri (seni) elime aldım ve yazmaya başladım. Bugün her zamankinden daha yalnız olduğumdan mıdır bilmem.''

Aptalca, diye düşündü kız. Hem de çok.

''Her neyse annem gitti. Yine. Ne zaman gelir bilmiyorum. Gelir mi? Onu da bilmiyorum. Gelmesini istiyor muyum? İşte bunun hakkında en ufak bir fikrim bile yok.''

Her şey yolundaymış gibi küçük, tatlı bir kahkaha attı kız. Kendisinden her zamankinden daha fazla iğrenmişti bugün.

''Biliyor musun günlük, yarın 17 olacağım. Sevin çığlıkları... Alkışlar... Tezahüratlar... Yaşasın!''

Saçmalıyordu. Muhtemelen kimse o bir yıl daha yaşadı diye mutlu değildi. Kendisi bile...

''Ya ben seni kendimle tanıştırmayı unuttum. Ben...''

Kim olduğu kimin umurundaydı ki? Kendisi bile bunu bilmezken...

''Boş ver beni.''

''Bu çok saçma,'' diye fısıldadı ve kağıdı yırtmak için hazırlandı. Birkaç saniye öylece durdu. Kağıda baktı. Yanağından süzülen gözyaşları, mürekkebi dağıttı.

''Her şeye rağmen yazacağım sana. Anlatmak istiyorum çünkü. Beni duyacak mısın bilmiyorum. Duymanı istiyor muyum? Onu da bilmiyorum.

''Yarın yılbaşı! Yine alkış tufanı... Çok mutluyum. Kim yılbaşına yalnız girmek istemez ki?(!) Her neyse, merak etme alıştım. Sen hiç hiç oldun mu günlük? Eğer olsaydın ne demek istediğimi anlayacağından şüphem yok.

''Biraz da eğlenceli şeylerden konuşalım be günlük! Mesela yeni yıl hedeflerim. Ah, insanlar yeni yıl hedefleri belirlemeye bayılırlar. Bir kağıda maddeler halinde onları yazarlar. ''2017'den beklentilerim şunlardır...'' diye başlarlar aptalca şeyleri sıralamaya. Gerizekalılar. Bilmiyorlar ki bir sene sonra o kağıtta yazanların hiçbirini yapmamış olacaklar.

''Ben o şapşallardan değilim günlük efendi! Benim 2017'den tek bir beklentim var ve onu gerçekleştireceğime şüphem yok: 2017'yi yaşamamak... Hayatında bundan daha iyi bir yeni yıl hedefi duymuş muydun? Kesinlikle hayır.''

Durdu kız. Başını yavaşça yukarı kaldırdı. Kar tanelerinin camda oluşturduğu şekilleri inceledi.

''Aslında niye yazmaya başladığımı biliyorum sanırım. Geride bir şey bırakmak istedim. Hatırlanmak istedim. Özlenmek istedim. Bunların hiç biri olmayacak. Biliyorum. Muhtemelen gidişim kimsenin umurunda olmaz. Kalışım ne kadar umurlarında ki?

''Yarın yapacağım günlük. Yarın her şey bitecek. Aslında bunu ötenazi gibi düşünebilirsin. Daha fazla çekmeyeyim diye yapıyorum. Zekice, öyle değil mi? Kesinlikle evet.''

''Günlük, kendine çok iyi bak. Tanıştığımız gün sana veda etmek istemezdim. Beni affet. Ya da affetme. Açıkçası umurumda değilsin.''

Defterin kapağını hızlıca kapattı kız. Boğazındaki düğüm canını acıtıyordu. Tutmaya çalıştığı gözyaşları gözlerini yakıyordu. Farklı birisi olarak dünyaya gelmeyi diledi o an. Acaba bir şansı daha olurdu. Ayyaş bir keşin kızı olarak değil de onu seven birinin kızı olarak dünyaya gelebilir miydi? Keşke bir de babası olsaydı. En azından onu tanısaydı. Annesinden daha iyi olduğuna bahse girerdi. Belki onu tanısaydı her şey farklı olurdu. Belki arkadaşları bile olabilirdi! Belki mutlu olabilirdi. Mutluluk ona o kadar uzak bir duyguydu ki...

Sandalyesinden kalkıp cama doğru yürüdü kız. Pencereyi kendine doğru çekip soğuğun yüzünü uyuşturmasına izin verdi. Yüzüne konan minik kar taneleri ona huzur veriyordu.

Böyle mi bitecekti gerçekten? Daha hiç başlamadan... Hiç yaşamadan... Buna izin verecek miydi? Başka şansı yoktu.

''Ötenazi.'' Diye fısıldadı kendi kendine. ''Ötenazi iyidir.''

Onu hatırlayacaklar mıydı gerçekten? Okuldakiler? Annesi? Annesi gittiğini fark eder miydi ki? Onu en son ne zaman ayık gördüğünü hatırlamıyordu.

Kendini kanlar içinde yerde yatarken hayal etti. Etrafında toplanırlar mıydı? Onu umursarlar mıydı? Ambulans çağırırlar mıydı? Şey derler miydi mesela, ''Bak burada küçük bir kız ölmüş, ruhu büyüyüp kadın olmuş.''

Alaycı bir ifadeyle sırıttı kız. Hayatında belki de ilk defa ilgi odağı olacaktı. İlk ve son defa.

''Yarın için heyecanlıyım,'' dedi sahte bir sevinçle ve komodinin üzerindeki uyku haplarına uzandı. Uyumasının tek yolu buydu çünkü. Işığı kapatıp paketten bir tane hap çıkarttı. Masanın üstünden yarısı su dolu bardağı aldı ve hapı ağzına attı.

''Hoşça kal gece...'' diye mırıldandı ve kendini kanepe attım uykunun sıcak ve huzurlu kollarına testlim oldu.

Selam Ben Hiç Kimse - 2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin