Merhaba canlaaaar! Derin ve Gözde bölümüyle karşınızdayım. (Ya of şu giriş çok itici değil mi? Neyse neyse.) Yine kısa bir bölüm oldu. Derin ve Gözde'nin hikayesi kısa olacak, daha önce de söylediğim gibi. Neyse fazla uzatmayalım. Oy vermeyi ve YORUM YAPMAYI unutmayın lütfen. Hiç yorum yapmıyonuz ağlarım ama :(
Şarkı: MaNga- Bitti Rüya
Dinleyin mükemmel.
İyi okumalaaaar!
3 yıl önce, 2 Ocak
O gün de en az önceki gün kadar soğuktu. Eski püskü birkaç battaniyeyle salondaki koltukta uyumuştu Derin. Buna rağmen hayatında geçirdiği en rahat geceydi. Ne olursa olsun mutlu hissediyordu. Telefonundaki onlarca cevapsız çağrı ve yüzlerce mesajı görünce bile kötü hissetmedi. Olması gerektiği yerin şu anda bulunduğu yer olduğundan emindi.
Derin erkenden kalkmış ve ikisi için harika bir kahvaltı hazırlamaya karar vermişti. Gel gör ki dolapta yiyeceğe dair hiçbir şey yoktu. Görebildiği tek şey boş içki şişeleriydi. Çaresizlik içinde buzdolabının gıcırdayan kapağını geri kapattı. Kapağın elinde kalma ihtimalinden korktuğu için oldukça nazik davranıyordu.
Sessizce Gözde'nin uyuduğu odaya yollandı. Kapı hafif aralıktı. Kapkara ve kir içindeki perdeler, kış sabahı karanlığına yardım ediyor ve odayı olabildiğince loş hale getiriyordu. Gözde, ne kadar üşüdüğünü belli edercesine battaniyesine sımsıkı sarılmış, huzurla uyuyordu. Belki de huzurlu değildi, bilemiyordu Derin. Gece onu birkaç kere kontrol etmişti ama tabii ki de Gözde'nin bundan asla haberi olmayacaktı. Gözde'nin onunla yaşamayı denemesinden vazgeçip bir kutu hap yutacağını ya da bir jiletle bileklerini keseceğini düşünmüştü Derin. Buna izin veremezdi. Neden böyle hissettiğine anlam veremiyordu. Dün onunla aptal bir üst geçidin tepesinde intihara kalkışırken tanışmış gibi hissetmiyordu. Sanki uzun zamandır tanıyordu bu kızı. Bu da mı feleğin oyunuydu yoksa? Eğer öyleyse bu şu ana kadarki oyunların en iyisiydi.
Biraz daha bekledi Gözde'nin nefes aldığından emin olmak için. Kulağına gelen hırıltılı soluk alma sesleri onu tatmin etmedi. Birkaç dakika daha kapı aralığından izledi uyuyan Gözde'yi. Nihayet onun yaşadığına ve canına kıymadığına emin olduktan sonra az önce yattığı yere döndü ve koltuğun yanından siyah montunu aldı. Delik deşik sehpanın üzerinden de peruğunu... Tel tokalarla birkaç tel saçını tutturup peruğunu da kafasına geçirdikten sonra kapıya yöneldi ve ulaşmak çok da zor olmadı. İki üç adım sonra oradaydı. Ev eski olduğu kadar küçüktü de. Siyah, uzun botlarını da ayaklarına geçirdi ve kapıyı yavaşça açtı ve aynı özenle geri kapatmadan önce ceplerini kontrol edip cüzdanının _ve kolyenin hala orada olup olmadığına baktı. İkisi de olması gereken yerdeydi. Zaten Gözde'nin onları alacağına asla inanmamıştı. Kapının yanındaki dolabın üzerinden anahtarları aldı ve kapıyı kapattı.
Binadan çıkınca nefes kesen Ankara ayazı onu selamladı. Kendini montuna iyice gömüp yakınlarda bir fırın veya küçük bir süpermarket aramak için yürümeye koyuldu. Birkaç adım sonra içinde anlam veremediği tuhaf bir his oluştu. Sanki... Sanki biri onu izliyormuş gibi. Her hareketini gözlemliyormuş gibi. Başta bunu önemsemedi. Kimsenin onu izleme ihtimalinin olmadığını düşündü. Karda gezinen birkaç adım sesi duyduğunda ürperdi. Sakin olmaya çalışarak arkasını döndü yavaşça. Kimsecikler yoktu. Dar sokak ürpertici bir şekilde boştu. Sabahın sekizinde, bu havada kimse dışarı çıkmazdı tabii ki. Derin hariç. Keşke o da çıkmasaydı.
Önüne dönüp umursamamaya çalışarak yürümeye devam etti. Duyduğu motor sesiyle bir kez daha arkasına döndü fakat bu seferki ne sakin, ne yavaştı. Zar zor seçtiği siyah bir cip vardı şimdi sokağın başında. Az önce orada olmadığına yemin edebilirdi. Farlarının yandığını görüyordu ama o kadar uzaktaydı ki plakasını dahi göremiyordu. Kendi kendine gülümsemeye çalıştı. Bu, kendini rahatlatma yöntemiydi fakat bu kez pek de işe yaramıyordu. Arkasını döndü ve soluk alıp verişini düzenlemeye çalıştı. Kendi kendine korkulacak bir şey olmadığını tekrar etti defalarca. Sıradan bir arabaydı işte.
Sokağın sonuna kadar yürüdü. Taze karın üzerinde sadece onun ayak izi vardı. Bu da korkusunu daha da arttırıyordu. Korkuyla çarpan kalbini duymazdan geldi. Düzensizleşen nefesi kara değen ayaklarının sesine karıştı. Ağzından çıkan buhar görüş alanını kısıtlıyordu. Soğuktan yüzünün uyuştuğunu hissetti. Köşeyi dönmek üzereyken durdu. Hafifçe yana dönüp az önce arabanın olduğu yere baktı. Araba orada değildi. Neden gitmişti ki? Her neyse, diye düşündü Derin. Yüzüne yalandan tebessümünü yapıştırdı yeniden. Bu sefer daha hızlı adımlarla yürüdü. Biraz sonra ışıkları sabahın karanlığını aydınlatan bir market buldu ve derin bir oh çekti. Sonunda birkaç insan görmek onu rahatlatmıştı.
Reyonlarda dolaşıp ihtiyaçlarının olabileceği şeyler aldı eline ve kasaya doğru yürümeye başladı. Gözde'nin midesine düzgün bir şeyler gireceği için memnundu. Kızın gözlerinin feri gitmişti. Ne zamandır bir şeyler yememişti acaba? Belki de o boş içki şişeleri Gözde'ye aitti. Eğer öyleyse içmesine asla izin vermezdi. İnsanların ömürlerini kısaltacak şeyleri vücutlarına almaya neden bu kadar meraklı olduklarını asla anlamıyordu Derin. İnsan hayatı bu kadar ucuz değildi. Her insan kanserden daha iyi bir ölümü hak ediyordu ona göre. Kendisi de dahil.
Düşüncelerinden sıyrılmasına neden olan şey omzuna dokunan nazik bir eldi.
''Affedersiniz hanımefendi, sanırım sizin sıranız.''
Derin daldığı için sıranın kendisine geldiğini fark edememişti.
''Çok özür dilerim,'' dedi Derin gülümseyerek ve kendisini uyaran iyi giyimli, genç adama baktı. Siyah takımının içinde tam bir filintaydı. Türklüğünü belli eden gür siyah bıyığı ve esmer teniyle oldukça sert görünüyordu.
Derin kucağındaki paketleri kasaya bırakıp bir kere de kasiyerden özür diledi. Kasiyer ürünleri tek tek okutmaya başlarken Derin'i takmadı bile. Derin kasadan geçen ürünleri poşete doldurdu ve ücreti ödeyip dışarı çıktı. Bir de simit almak için yan taraftaki pastaneye girdi ve oradaki işini de halledip çıktı. Tam yürümeye başlayacaktı ki az önce onu uyaran adamın siyah bir arabaya yollandığını gördü. Biraz önce hissettiği korku tekrar dönmüştü. Bu araba, binadan çıktıktan sonra gördüğü arabaya benziyordu. Tam emin olamıyordu çünkü arabayı ilk gördüğünde çok uzaktaydı. Yine de çok benziyordu ve bu onu korkutmaya yetmişti. Yine aynı yerde olmaları tesadüften ibaretti belki de. Adamın ona bir bakış attığını gördü ve yüzündeki ifade hoşuna gitmedi. Adam aracın direksiyonuna geçip bekledi. Acaba benim gitmemi mi bekliyorlar, diye düşündü. Bu çok saçmaydı. Neden onu takip etsinlerdi ki? Yoksa bu adamları babası mı tutmuştu ona göz kulak olsun diye? Hayır, bu imkansızdı. Babasının parasının böyle bir şeye yetmeyeceğinden emindi. Hem öyle bir şey olsaydı neden babası ve annesi yüzlerce mesaj atıp nerede olduğunu sorsundu ki?
Birkaç dakika öylece bekledi. Korkudan kıpırdayamıyordu bile. Bu adamlar gerçekten kendisini takip ediyorsa ne yapacaktı peki? Tam o anda koşarak uzaklaşmalıydı oradan belki de. Adam hala arabayı hareket ettirmemişti. Direksiyondakinin de, yan koltuktakinin de gözleri Derin'in üzerindeydi. Dudaklarının kıpırdadığını gördü Derin. Sakin kalmaya çalışarak bir adım attı ve devamı da arkasından geldi. Olabildiğince hızlı hareket ediyordu. Ev çok da uzak değildi. Gerekirse çığlık atarak koşardı. Ortalık eskisi kadar boş da değildi. Mutlaka biri yardım ederdi.
Adımlarını yavaşlatmadan arkasını kontrol etti. Arabayı hala seçebiliyordu. Hareket etmemişti ve onu takip etmiyordu. Bu durumdan memnun olup biraz bile yavaşlamadan eve döndü. Gözde'nin hala uyuyor olduğunu görünce sevindi çünkü soracağı soruları cevaplamak, o an yapmak istediği son şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selam Ben Hiç Kimse - 2020
Teen FictionKim tarafından bırakıldığı belli olmayan adres kağıtları, bu adreslerde işlenen ve çözülemeyen cinayetler, kusursuz bir katil ve katili bulmaya çalışan bir grup genç... Eylül, arkadaşları ile bir seri katili yakalamaya çalışırken, bir yandan da k...