5

202 91 31
                                    

Selamlaaaaar! Yine ben. Çok uzatmaya gerek yok. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın lütfen.


Bir ceset gördüm. Az önce. Ben gördüm. Ben bir ceset gördüm.

Yaşadığım duyguyu size nasıl tarif etsem bilemiyorum. Hayatımda daha önce böyle bir şey yaşamamıştım. Muhtemelen siz de yaşamamışsınızdır, değil mi?

''Polisler geldi,'' dedi bize doğru ilerleyen Mert. ''Hiçbir şey duymamamız çok garip.''

''Şimdi olduğunu nereden biliyorsun ki?'' dedi adının Sude olduğunu öğrendiğim kız. Ve ekledi. ''Belki bütün gece oradaydı.''

''Sude kafeyi sen açmadın mı?'' dedi Deniz hafif öfkeli bir sesle. ''Nasıl fark etmezsin?''

''Sabah kafeyi açmak için geldiğimde arka tarafta herhangi bir ölü olup olmadığını kontrol etmeyi unuttuğum için özür dilerim Deniz,'' dedi Sude ateş saçan gözlerle. Ardından birkaç saniye sessizlik oluştu. Kendimi fazlasıyla huzursuz hissettim.

''Ben artık gitsem iyi olur,'' dedim ve oturduğum (zorla oturttukları) sandalyeden kalktım.

''Seni bırakmamı ister misin?'' dedi Mert.

''Neden?'' dedim ona dünyanın en saçma sorusunu sormuş gibi bakarak. Bakın, insanlardan hoşlanmıyorum. Hele benimle iletişime geçmeye çalışan insanlardan hiç hoşlanmıyorum. Zaten içinde bulunduğum durum fazlasıyla ürkütücüydü, bir de benimle konuşmaya çalışanları başımdan savmaya uğraşmak için fazla yorgundum.

''Bilmem. Yani belki_''

''Kendim giderim sağ ol,'' diye araya girerek onu böldüm. ''Bir yaşımdan beri yürüyebiliyorum.''

Yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirip kapıya yöneldim. Dışarı çıkınca gözlerim istemsizce sarı şeridin ardında yatan bedene kaydı. Ne olmuş olabilirdi? Gözlerimi sıkıca yumdum ve kendi kendime fısıldadım: ''Unut bunu.'' Fakat biraz sonra o rahatsız edici görüntü gözlerimin önünde belirdi.

Unut.

Bir anda irkildim. Etrafa bakınıp sesin nereden gelmiş olabileceğini düşündüm. Yine aynı sesti. Yine benimle konuşuyordu. Kendime ''Her şey yolunda,'' dermişçesine gülümsedim. Bunun beni rahatlatması gerekiyordu ama hiç de öyle olmadı.

''Eylül!''

''Ne var?'' diye n bağırarak hışımla döndüm tanıdık sesin sahibine. Benden böyle bir tepki almayı beklemediği için afalladı Mert.

''Polisler bizimle konuşmak istiyor da...'' dedi ürkek bir sesle. Gözlerimi devirip tekrar kafeye, beni bekleyen memurların yanına döndüm. Birkaç tane saçma sapan soruyu cevapladıktan ayaklandım ve buradan defolup gitmek için hazırlandım.

''Kızım üzgünüm ama biraz daha beklemek zorundasın. Buranın sahibi gelene kadar.''

Hiçbir şey söylemeyip paşa paşa yerime döndüm. Babamı aramalı mıydım? Ne diyecektim ki? Şey mi mesela, ''Merhaba baba siz sabah evden çıkınca ben de evimizin yakınındaki kafeye gittim. Sipariş verirken biraz zorlandım. İnasanlarla konuşmanın benim için ne kadar zor olduğunu biliyorsun. Bu hep canını sıkar, değil mi? Ama merak etme babacığım. Kafamın içindeki nazik ses bana yardımcı oldu. Ha, sana söylemeyi unuttum ben bir ceset buldum. Evet ben. Bir ceset. Endişelenme ben gayet iyiyim. Bir süre daha buradayım. Bilirsin ya, cesedi bulan kızım! O yüzden memurlar benimle konuşmak için can atıyor.''

Sanırım aramasam daha iyi olurdu.

''Buranın sahibi kim?'' diye fısıldadım yanımda oturan Mert'e.

Selam Ben Hiç Kimse - 2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin