8

155 79 6
                                    



3 yıl önce,1 Ocak

''Anlat.''

'''Efendim?'' dedi Gözde, ağzındaki simidi yuttuktan sonra.

''İntihara teşebbüs eden herkesin bir hikayesi olur diye tahmin ediyorum,'' dedi Derin hala dumanı üstünde olan çayından bir yudum aldıktan sonra.

''Aslında herkesin bir hikayesi var,'' dedi Gözde gülümseyerek. ''İlk önce sen anlat.''

''Önce ben sordum.''

''Ben de önce sen anlat dedim,'' dedi Gözde, kaşlarını hiddetle çatarak.

''Tamam sen kazandın,'' dedi Derin kollarını havaya kaldırarak. Birkaç saniye tabağındaki kahvaltılıkları inceledi boş boş. Nereden başlayacağını düşündü.

''On yedi yaşıma kadar hayatım mükemmeldi,'' dedi ve derin bir iç çekip devam etti. ''Sağlıklıydım. Mutluydum. Beni seven bir ailem ve bir sürü arkadaşım vardı. Basketbolcuydum ben, biliyor musun?'' dedi gülümseyerek. Gözde, kızın gözlerindeki tatlı heyecanı gördü ve içi burkuldu. ''Lisansım bile vardı,'' dedi yine buruk bir tebessümle.

''O zamanlar antrenmanlarımız sıkıydı. Derslere bile zaman kalmıyordu. Ailem bırakmam için yalvarırdı ama benim umurumda değildi. Hem üniversite sınavına çalışıp istediğim bölüm olan psikolojiyi kazanmak için mücadele ederim, hem de basketbol oynarım diye düşünüyordum. Takımın en iyisiydim. Koç hep 'Milli takımda göreceğim seni,' derdi.''

Biraz sustu Derin. Hem Gözde hazmetsin diye, hem de kendisi...

'' Antrenmanların çok yoğun ve yorucu olduğu zamanlar, ben aniden kilo kaybetmeye başladım. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Annem ve babam basketbolu bırakmam için daha fazla baskı yapmaya başladılar. Sonra balgamlarım kanlı gelmeye başladı. Kimseye söylemedim yine basketbolu bırak demesinler diye. Uzun süre sakladım. Daha sonra öksürük krizlerine girmeye başladım. Annemler grip olduğumu düşündü ama ben öyle olmadığını biliyordum. Onlara da kendime de itiraf edemedim ama. Ailenin belki de en sağlıklı üyesiyken, bunun başıma gelmesi imkansız diye düşünüyordum. Ben sporcuyum, her zaman sağlıklı beslenirim, diyordum. Kesinlikle sağlıklıyım, diye yalan söyledim uzun bir zaman boyunca kendime. Ta ki antrenmanın ortasında düşüp bayılana kadar.''

Bir süre sustu Derin. Gözde de ne söylemesi gerektiğini bilmediğinden ağzını dahi açmadı. Ne diye bilirdi ki? ''Senin için üzüldüm mü?'' Bunu söylemesi neyi değiştirirdi. Derin'in zamanını arttıramayacağından emindi.

''Akciğer kanseriymiş.''

Yine derin bir sessizlik oluştu oturdukları pastanede. Aslında pastane çok kalabalıktı ama kızlar kimseyi duymuyor ve görmüyordu.

''Düşünmeden edemiyorum,'' dedi Derin sesi titrerken. ''Acaba belirtileri fark ettiğim anda aileme söyleseydim farklı olur muydu?''

Gözde'nin buna verecek bir cevabı yoktu.

''Uzun süre hastanede kaldım. Kemoterapiye başlattılar beni. Bu hastalık yüzünden çektiğim fiziksel acıların hiçbiri umurumda değildi. Umurumda olan kaçırdığım gençliğimdi. Kemoterapi yüzünden saçlarım dökülmeye başladı. Kendimi çok yalnız ve çaresiz hissettim ilk başta. Ama sonra dedim ki: Ben bunu atlatırım. Ben kanserden çok daha güçlü ve kararlıyım. Kanser, nefesimi kesebilir ama yaşam enerjimi asla! Yaşamanın değerini ölüme yaklaşınca anlamaya başlamıştım.

''Kendi kendime bir liste hazırlamaya başladım: Kanseri Yenince Yapılacaklar Listesi. Yaklaşık sekiz ay sonra ciğerlerimdeki kanser tamamen temizlendiğinde otuz yedi maddem vardı. Kanseri yenmiştim. Daha doğrusu yendiğimi sanıyordum. Takıma ve basketbola dönememiştim ama okula ve hayata dönmüştüm. Bu bana yetiyordu. Altı ay sonra kanser dönene kadar eski mutlu hayatıma kısmen dönmüştüm. Saçlarım geri gelmişti, gülüşüm geri gelmişti, mutluluğum geri gelmişti. Altı ay sonra hepsini tekrar kaybettim. Önce kabullenmem zor oldu. Öğrendiğim gün tüm gece ağladım ve yolun sonuna geldiğimi düşündüm. Ağlayarak uyuyakalmıştım. Uyandığımda hava yeni aydınlanıyordu. Gözlerimi açtığımda güneşin doğuşuna şahit oldum. Hani güneş doğarken gökyüzü mükemmel bir renk alır ya... Öyle bir renge bürünmüştü her yer. Büyüleyiciydi. Hayran hayran o manzarayı izlerken 'Güneş her akşam batıyor ama sabah olunca doğmasını biliyor,' diye düşündüm. 'Bir kere düştüm ve kalkmasını bildim,' dedim kendime. 'Öyleyse bir daha kalkarım. Çünkü ben yaşamayı hak ediyorum.' Yaşamak için savaşmayı bir kez daha kabul ettim. Bir sürü ameliyata girdim. Vücudum artık kemoterapiye dayanamamaya başladı. Ama pes etmek benim için bir seçenek değildi. Çektiğim acılar umurumda değildi. Ben yaşamayı bu kadar isterken küçük, aptal hücrelerin hayatımı elimden alabileceğine inanmıyordum. Tüm bunlar olurken listemdeki madde sayısı otuz yediden elli sekize çıktı. Ve sekiz ay sonra kanseri bir kez daha yendim. Ve bugün tekrar kanser olduğumu ve bu seferkinin çok daha büyük ve güçlü olduğunu öğrendim. Aslında tesadüfen duydum. Annem ve babam doktorla konuşuyordu. Şimdi söylemeyelim, akşam yemekte söyleriz diyorlardı. Doktoru zorla ikna ettiler ve ben saklanırken ağlayarak odadan çıktılar. Dürüst olmak gerekirse zaten biliyordum. Nefes alamadığımı fark edemeyecek kadar gerizekalı değilim çok şükür. Her neyse, senin intihara teşebbüs ettiğin yerin çok yakınındaki bir hastanedeydim. Biraz hava almak için kendimi dışarı attım ve yürümeye başladım. Sonra seni gördüm. Yüzündeki buruk tebessümle üst geçidin merdivenlerini çıkıyordun yavaş yavaş.''

''Nasıl anladın peki?''

''Bilmem, anladım işte,'' dedi Derin omuz silkerek. ''İçimdeki ses yanına gelip seni durdurmak istiyordu ve ben o sesi dinledim. İyi yapmış mıyım, bununla ilgili şüphelerim var,'' dedi kız alaycı bir gülümsemeyle. Gözde cevap vermedi.

''Tamam ben anlattım!'' dedi bir müddet sonra Derin. ''Sıra sende!''

''Bilemiyorum,'' dedi Gözde ifadesiz bir yüzle.

''Neyi bilemiyorsun?''

''Bence benim hikayemi duymak için çok erken.''

''Başlatma erkenine,'' diyerek kaşlarını çattı Derin. ''Pis yalancı anlatacağım dedin anlatmıyorsun.''

''Anlatacağım demedim.''

''De o zaman!''

''Anlatacağım ama şu an değil,'' dedi Gözde aynı ifadesiz yüz ve çatık kaşlarla.

''Sen bana güvenmiyorsun değil mi?'' diye sordu Derin gözlerini şüpheyle kısarak. Gözde başını iki yana salladı yavaşça, Derin'in gözlerine bakmadan.

''Öyleyse sen bana güvenene kadar bekleriz.''

''Ne?''

''Ne ne?''

''Bir daha mı görüşeceğiz?'' dedi Gözde kaşlarını havaya kaldırırken. Derin cevap vermedi. Aslında verecek bir cevabı olduğu söylenemezdi. Ama o an bu kızla birkaç kere daha görüşmeyi her şeyden çok istiyordu. Kızı ona çeken merak mıydı, yoksa başka bir şey mi? Sahi neden atlamasına müsaade etmemişti. Ya da onu engelledikten sonra çekip gitmemişti? Bu soruların cevaplarını kendi içinde aramaya başladı ve yakın zamanda bulacaktı da. Ve bu çekimin hayatını _yani kalan az bir kısmı_ bu kadar değiştireceğinden bihaberdi o pastanede, karşısındaki yabancı ve bir o kadar da gizemli kızla karşılıklı çaylarını yudumlarken.

Selam Ben Hiç Kimse - 2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin