Keyifli okumalar herkese🌼🌼🌼🌼
7 yıl önce.
Bergüzar Hanım'ın vefatının ardından üç ay geçmişti. Herkes perişan haldeydi. Özellikle de Berrin. Toparlanamıyordu. Unutamıyordu. Gülümseyemiyordu. Bu soğukluk Saruhan ile de arasına girmişti. Saruhan'ın bütün buluşma tekliflerini reddediyor, onunla konuşmak istemiyordu. Bütün gün annesinin öldüğü yatakta yatıyor oradan da kalkmıyordu. Sanki annesi hâlâ oradaydı. Hep orada kalacaktı. Kimseyi sokmuyordu odaya. Sanki biri girse hatıraları kirlenecek gibi hissediyordu.
Özellikle de babası.
Onu görmek dahi istemiyor, yüzüne bakmıyordu. İki yabancıdan daha da uzaklardı birbirlerine ve bu durumdan ikiside memnundu.
Berrin akşam yemeği için mutfağa girdi. Yardım etmek istiyordu. Başına yemenesini çember şeklinde sıkıca bağlayan Çimen ablasına baktı. Bir O vardı zaten...Başka da Berrin'i anlayan yoktu bu evde.
İkiside konuşmadılar bir süre. Gözleri yaşlıydı. Evin diğer çalışanları da sessizlik yemini etmişlerdi sanki. Normalde curcunası eksik olmayan mutfakta üç aydır çıt çıkmıyordu. Çimen Hanım kırk günlük yası hâlâ devam ettiriyor, simsiyah giyiniyor, gerekmedikçe konuşmuyor, sadece evin işleriyle ilgileniyordu.
"Berrin abla...Hasan Ağa sizi avluya çağrıyor."dedi Gülru. Berrin başıni sallayıp doğradığı marulu bıraktı. Beline taktığı önlüğü çıkardı.
Salona vardığında babası divana oturmuş,suskundu. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Derin bir nefes aldı Berrin. Karşı divana oturdu. Öylece sustular bir süre.
Hasan Ağa kızında gözlerini gezdirdi. Zayıflamış, kemikleşmiş yüzüne baktı. Göz altları çökmüş,morarmıştı. Yanakları çukurlaşmıştı. Kızıl saçları soluklaşmıştı. Her zaman belini geçen saçları yas için kestiğinden bu yana azıcık uzamış, omuzlarına geliyordu. Üzerinde siyah dizlerinde bir etekle yine siyah bir uzun kollu bluz vardı.
"Sana söyleyeceğim bir şey var.."dedi Hasan Ağa. Derin bir nefes aldı. Kızının bu bitkin haliyla söyleyip söylememe ikilemindeydi ama artık söylemesi gerekiyordu.
Berrin ne olsu manasında başını salladı. Elleri kucağında öylece duruyordu.
"Ben evlenmeye karar verdim."dedi sert sesiyle. İtiraz istemeyen, kati bir sesle.
Berrin duyduğu şeyle afalladı. Beyni işlevini kaybetti. Öylece durdu bir süre. Konuşamadı. Hiçbir şey söyleyemedi. Sadece gözlerine istemsiz yaşlar dolmuştu.
3 ay...sadece 3 ay geçmişti aradan. O kadını bu eve mi sokacaktı yani? Annesinin evine? Metresini nikahına alıp annesinin öldüğü eve mi sokacaktı?
Buz gibi bakan gözlerine çevirdi. Ayağa kalktı.
"Onu bu eve soktuğun gün ben giderim. Bunun bilinciyle yap ne yapacaksan.."dedi sert sesiyle ve hızla divandan kalktı.
"Buraya gel! Lafımı bitirmedim!"diye kükredi Hasan Ağa. Berrin ise umursamadan evden çıktı. Koşmaya başladı. Üzerinde ki bakışları hissetse de umursamadı. Köyün mezarlığına geldiğinde boğazına bie yumru oturdu.
Yavaş adımlarla annesinin mezarının önüne geldi. Daha taşı yapılmamıştı. Düz bir tahtada yamuk bir şekilde Bergüzar yazıyor, tahtaya da bir yemeni bağlamışlardı.
Kendini kuru toprağa bıraktı. Annesinin saçlarında ellerini gezdirir gibi toprağı okşadı. Hasan Ağa ise Berrin çıkınca sinirle çıkmıştı. O zaman kırk yaşında yoktu. Gençti. Berrin'in peşinde adımlamış,mezarlığa girdiğini görünce daha fazla adım atmaya cesareti olmamıştı. Ani bir utanç duymuştu karısında. Geri dönmüş, bir taşın üzerine oturmuş öylece düşünüyordu. Mezarlığa girecek gücü yoktu. O mezara bakacak yüzü olmadığını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yegâne
Teen Fiction"Seviyor musun onu?"dedim titreyen sesimle. Gözlerini acı çekiyormuş gibi kapattı. Elimi ittirdi. Elimi yanağına koydum. "Yapma..."diye fısıldadı fakat yanağını avcuma yasladı. Gözlerim sulanmıştı. Onu o kadar çok özlemiştim ki... "Seni çok seviyoru...