Keyifli okumalar herkese🌼
🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼🌼
Hatice aniden duran arabayla öne doğru savruldu. Ömer'in elini bir an karnında hissetti. Hatice'nin kemerini takmadığını fark edince başını cama vurmasın diye tutmuştu. Sonra hızla çekti kolunu karısından. Hatice etrafta gözlerini gezdirdi. Sessiz sakin bir yere gelmişlerdi.
Güneş batmak üzereydi. Sol tarafında uçsuz bucaksızmış gibi görünen tarlalar, sağ tarafında ise şehir merkezine yakın olduklarını tahmin edebildiği evler ve bir kaç caminin minaresini gördü.
"Neden evlendin benimle?"
Ömer'in sakin çıkan sesiyle titrek bir nefes çekti içine Hatice. Mavi gözlerini Ömer'in kara keskin bakışlı gözlerine çevirdi. Adam ona bakmıyordu. Sol kolunu camın kenarına yaslamış, ileriye boş araziye bakıyordu.
"Sen niye evlendiysen...Ben de o yüzden evlendim."dedi güçlü tutmaya çalıştığı sesiyle.
Ömer tek kaşını kaldırıp karısına baktı.
"Niye evlenmişim ben seninle?"
Hatice arkasını kapıya yaslayıp bütünüyle Ömer'e döndü.
"Sen demedin mi bana gerdek gecesinde, babam istedi evlenmemi, onun lafını çiğneyemezdim. Sana saygım sonsuz, sen benim karım oldun, yavaş yavaş alışacağız birbirimize dedin mi demedin mi?"
Ömer eliyle yüzünü sıvazladı. Sol dizini titrettiğini yeni fark ediyordu. İçinde patlamaya yakın bir volkan vardı....Bu volkan her şeyi yakıp yok edecek kadar kızgın ve yakıcıydı. Ama Hatice...Hatice O volkanın altında kalan virane ve zavallı bir köy gibiydi. Ömer'in en ufak bir öfke patlamasında nasıl susup kendini geri çektiğini sonra gizli saklı çocukların odasında ağladığını biliyordu Ömer.
Hatice'nin doğasında savaşmak yoktu. Ne dersen he der, susardı. Kanadı kırık bir kuştu âdeta. Ya onu iyileştirecektin ya da kanatlarını kırıp kendine hapsedecektin.
"Tamam dedim...Ama yanlış mı söylemişim Hatice? Biz birbirimize alışmadık mı beş senedir? Sev..."
Sadece oğullarının doğumunda gözleri yaşaran adam boğazına oturan yumruyla bir iki saniye sustu. Ağzından istemsiz bir hıçkırık kaçıp karısı karşısında utanmaktan korkuyordu. Doğup büyüdüğü yerde erkekler ağlamazdı. Ağlayamazdı. Hep güçlü olmak zorundaydı. Ailesini korumalı, canı yansa da canının acısını unutup bunu ona yaşatandan intikam almalıydı.
"Hiç mi sevmedin beni?"derken ağlamamak için fısıldadığını fark etti.
O sevmişti Hatice'yi.
Hatice bilmese de seviyordu. Bu güzel kız ona iki tane evlat vermişti, bir dediğini iki etmemişti. Ailede annesiyle arası en iyi olan Hatice'ydi. Onu herkes sever, sayardı. Alışmışlardı da birbirlerine..
Peki Hatice hep rol mü yapmıştı? Hiç mi Ömer'i sevmemişti? Hiç mi değer vermemişti?
Hatice ansızın bastıran bir yağmur gibi akan yaşlarıyla bir iki saniye sustu. Ne diyeceğini bilemedi. Sevmişti. Ömer iyi biriydi. İyi bir koca, evlatlarına değer veren bir baba. Ama...
Aşık değildi işte.
Değildi.
Bazı geceler belinde Ömer'in kolları uykuya dalmadan hemen önce Cihat'ın suretini canlandırırdı zihninde. Onun güzel yüzü bile dudaklarında bir tebessüme sebep olurdu.
"Hiç mi!"diye bağıran adamla bir an irkildi.
Ömer'i ilk kez ağlarken gördü.
Bunun son olduğunu bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yegâne
Teen Fiction"Seviyor musun onu?"dedim titreyen sesimle. Gözlerini acı çekiyormuş gibi kapattı. Elimi ittirdi. Elimi yanağına koydum. "Yapma..."diye fısıldadı fakat yanağını avcuma yasladı. Gözlerim sulanmıştı. Onu o kadar çok özlemiştim ki... "Seni çok seviyoru...